"Türkiye Cumhuriyeti formaliteler üzerine bina edilmiş
bir devlettir" dense sanırım yanlış olmaz. Formaliteyi yerine getirdin mi
gemisini kurtaran kaptansın.
Yönetmelik ve Yönergelerle kurulmuş, düşünce ve planlaması
güzel ve bu çerçevede işletilmeye çalışılan toplantılardan bahsediyorum. Her
meslek grubunda vardır buna benzer toplantı ve çalışmalar. Burada Milli
Eğitimin toplantı, komisyon, kurul vb çalışmalardan bahsetmek istiyorum. Örnek:
● Yılda 3 defa yapılan Eğitim Bölgesi Danışma Kurulu,
Müdürler Kurulu toplantıları,
● Okul, ilçe zümre toplantıları,
● Mesleki çalışmalar vb.
El'an gündemde olduğu için mesleki çalışmalardan bahsetmek
istiyorum.
İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin 38.maddesinde
"Okul öncesi eğitim ve ilköğretim kurumlarında görevli yönetici ve
öğretmenlerin genel kültür, özel alan eğitimi ve
pedagojik formasyon alanlarında, bilgi ve
görgülerini artırmak, yeni beceriler kazandırmak, eğitim ve öğretimde
karşılaşılan problemlere çözüm yolları bulmak, öğrencinin ve
çevrenin ihtiyaçlarına göre plan ve programları hazırlamak ve uygulamak
amacıyla derslerin kesiminden Temmuz ayının ilk iş gününe, Eylül ayının ilk iş
gününden derslerin başlangıcına kadar; yıl içinde ise yıllık çalışma
programında belirtilen sürelerde mesleki çalışma yapılır." denilmektedir.
Yıllardır İlköğretimlerde yapılan bu çalışma 2
yıldır liselerimizde de yapılmaya başlanmıştır.
Yönetmeliğin amir hükmüne bakınca amacı gayet güzeldir. Amaca itiraza mahal
yoktur. Yılda toplam bir ay bu hedefler için günlük 09.00-13.00 saatleri
arasında bu çalışmalar yapılmaktadır. Esas mesele birçok meselemizde
olduğu gibi bu çalışmalarda da maalesef formaliteden öteye geçilememiştir. Haziran
ayında bir yılın yorgunu olan bir kesimin tatil
havasına girmesi, eylül ayında ise iki aylık tatilden dönen
bir kesimin tatil havasından kurtulamaması isteksizliği beraberinde
getirmektedir. Bakanlık ve MEM'lerin de çok isteksiz olduğu göze çarpmaktadır.
Çoğu zaman Bakanlığın mesleki çalışma planlaması ile taşranın çalışma takvimi
ve ele alınacak konuları örtüşmemekte, hatta kapalılıklar açıklamaya
muhtaç görünmektedir. Her çalışma döneminde mutlaka bir mesleki çalışma planı
gönderilir okullara. Ardından düzeltme, ardından bir, iki düzeltme daha. Sonra
açıklama ve açıklamanın izahı gelir. İsteksizliğin olduğu bir yerde maalesef
verimden bahsedilemez. Birçoğumuz da bu tür çalışmaların faydasına kendimizi
ikna edemedik. Yine de çalışmaların sonunda raporlar hazırlanır. Elde edilen
sonuç okul müdürlüğüne teslim edilmek üzere hazırlanmış bir rapordur:
Denetlenmeye gelindiğinde gösterilmek üzere dosyalanan ya da dijital ortamda
saklanan. Aslında kişi ne isterse karşılığında onu bulur.
Niyetim öğretmeni, yöneticiyi, MEM'i, MEB'i suçlamak ve
eleştirmek değildir. İstisnaları mutlaka vardır ama genel görüntü maalesef bu
şekildedir. Bu kadar isteksiz, bitkin ve yılgın bir görüntünün akabinde amaca
hizmet eden bir başarının ortaya çıkması söz konusu olamaz. Demek istediğim adı
ister zümre, ister kurul, ister komisyon, ister çalışma olsun çoğu amaca hizmet
etmemektedir. Sadece bir kesim yılın belli günlerinde bir yerde tutulmuş,
oyalanmış ve bir formalite daha yerine getirilmiş olur. Bir işe, bir konuya
kendimizi vermediğimiz ve faydasına inanmadığımız müddetçe verim elde edilemez.
Biz bu tür çalışmalarda da kendimizi ortaya koyamadık. Belki de dert edinmedik.
Verimin olmadığı bu çalışmaları kaldırmakla işe
başlanabilir. Yok, öğretmenin yaz tatili üç aya çıkar, bu da çok dikkat çeker
denilirse o zaman mesleki çalışma günleri eğitim ve öğretim süresine
ilave edilsin. Eğitim ve öğretim bu ülkede 180 iş günü olacağına 200 iş günü
olsun. Yok. Türkiye şartları iki yüz gün eğitim yapmaya müsait değil denirse o zaman bu mesleki çalışmalar adam gibi yapılsın. 28/08/2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder