13 yaşındaki 8.sınıf
öğrencileri bu yıl TEOG adı verilen sınava hazırlanıyorlar. Haftada 36 ders
saatinin yanında en az 12 ders saati olacak şekilde takviye kurs görmekteler.
Böylece haftada toplam 48 ders saat ders görmüş olacaklar. İşlenen derslerin tekrarı,
soru çözülmesi derken toplamda ne kadar çalışacaklarını varın siz hesaba katın
bu küçük dimağların.
Devlet memuru olmuş
büyükler haftada 40 saat çalışmakla yükümlüdürler. Küçüklerimiz hiç ders çalışmasa
en az 48 ders saati ders dinlemiş oluyorlar. Bu işte bir anormallik yok mu?
Anne-babalar, devlet yetkilileri, ülkeyi yönetenler, yönetmeye aday olanlar
elimizi vicdanımıza koyalım. Bu 13 yaşındaki çocuklara bu yaptığımız reva mı
Allah aşkına? Bir çiçek olan, oyunla büyümesi gereken küçükleri doğduklarına
doğacaklarına pişman etmiyor muyuz? Kendi çocukluğumuzu düşünelim bu kadar yük
var mıydı üzerimizde. İyi bir okul kazansından başka insan ve adam olması için
bir çabamız var mı?
Biz eğitimciler 30 saat
olan ders saatinin azaltılmasını beklerken 35-36’ya çıkarılarak bizlere ikinci
bir fil verildi.
Geleceğimizin teminatı
nesli bu yöntemle eşten, dosttan, akrabadan ve sosyal hayatın içinden
soyutlamış oluyoruz. Hayatı bir laboratuvar içerisinde ders çalışma olarak
dizayn etmenin kimseye faydası yoktur. Ders-okul-kurs-çalışma-test çözme
şeklinde haftanın 7 gününü doldurmak bu çocukları toplumdan soyutlar. Toplum
içerisine çıktıkları zaman da sırtlarına aldıkları kitap yüküyle birlikte
kulağına taktıkları kulaklıkla kendilerine bir yol
çizmiş gidiyorlar.
Ortaokul, lise hep bir
yarışın içerisinde. Dinleneceği zamanda dışarı çıkıp oynama yerine sanal aleme
dalma, sanal oyun oynama belki de patlamaya hazır bombanın patlamasının
ertelenmesinden ibarettir. Anne, baba, çocuk hep beraber üniversite kazanmaya
odaklanıyoruz. Ortalama 2 milyon genç beyin üniversite sınavına girer. 200 bin
genç bitirince iş bulabileceği bir bölümü kazanır. 1800.000 genci mutsuzluğa
düçar ediyoruz gençliğinin baharında. Üniversite bittikten sonra atanmak için
yine bir yarış...
Ömrünün çeyrek yılı “Ne
olacağım, sonum ne olacak” şeklinde bir vehim ve fütursuzca koşuşturmayla
geçiyor. İşin garibi süreci hazırlayanlar, bu sürece girenler hep iyi niyetli.
Allah bu neslin yardımcısı olsun. Bu yarış sonu hayır olan bir yarış değildir.
Bu böyle biline. Gidilen yol çıkmaz sokaktır. 20/10/2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder