7 Aralık 2015 Pazartesi

Âmâları nasıl biliriz?

Baştan söyleyeyim, ben bu âmâların yaptıklarına hayran kaldım.
Kemal Öztürk Yenişafak'taki 26/08/2015 tarihli köşesinde kör bir arkadaşlarının durumunu şu şekilde açıklamıştı: 
"Kanada'da kaldığım zamanlarda, Toronto'da bazen yolumuzu kaybederdik. Görme özürlü arkadaşımız Kenan Önalan, hepimizin şaşkın bakışları arasında bize yolu tarif ederdi de, öyle evin yolunu bulurduk. Harika bir yön ve kavrayış yeteneği vardı. Sonradan tanıdığım bir çok görme özürlüde bir derinlik, içsel bir zenginlik ve muhakeme yeteneği olduğunu fark ettim. Allah bir kapı kapatınca, başka kapılar açmış onlara."
Yazının etkisinde kalmıştım, bir âmâ nasıl yol tarif eder diye. Ertesi gün işe gitmek için otobüse bindim. Ardımdan bir âmâ bindi. Şoförün ardındaki oturağa oturdu. 2-3 durak sonra bir başka âmâ bindi. Arka tarafa doğru giderken kolundan tutup yanıma oturttum.10 dakika gittikten sonra yanımdaki âmâya diğer oturaktaki âmâ: "Nasılsın, Mustafa Abi "demez mi. Sonra beyefendice muhabbete daldılar, kimseyi rahatsız etmeden.
Mübarek, otobüsün çalışmasının dışında ses yok. Nasıl hissettin. Valla helal olsun, sizin gibi âmâlara. İnecekleri yere gelince de kimseye sormadan, kimseyi rahatsız etmeden indiler. Birbirinin koluna girerek yola revan oldular.
Milli Eğitim Müdürlüğünün telefon santrallerinde genellikle âmâlar çalışır. Aradığımız şube müdürü yerinde olmayınca cep numarasını isteriz. Anında teklemeden verirler.
Rabbim bize mükemmel organlar vermiş, kendi cep numaramızın dışında kimsenin numarasını bilmeyiz. Adamlar biz gözü olanlara yol ve yön tarif ediyorlar. Tanıdığını görmeden hissediyorlar.
Bizim gibi bakar kör, bizim gibi yön özürlü, bizim gibi balık hafızalı değiller. Görüntüleriyle pozitif enerji vermeye devam ediyorlar.
Çok şükür ama, mükemmel sandığımız görüntümüzle eksilerdeyiz maalesef. Ben bu âmâları görünce onlara gıpta ettim ve kendimden utandım.
29/08/2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder