Kadın olsun, erkek olsun, yaşlı ve genç olsun, hasta veya sağlam olsun, her kim olursa olsun, bir insanın vücudunu yoracağı, zaman ayıracağı, kendini vereceği bir işi ve meşgalesi olmalı.
Bir insanın bir meşgalesi yoksa, eşine ve dostuna ayıracağı, onlarla oturup kalkacağı, ortam ve gündeme dair konuşacağı bir şeyleri olmalı.
Eşine dostuna iki bardak çay ikram edebilmeli, toplum içine karışmalı.
Böyle bir meşgalesi yoksa toplum içine çıkıp onlarla hemhal de olamıyorsa, oturduğu yerde ülke ve dünya gündemine ait söyleyecek bir sözü ve çapı yoksa, böylesi insan;
Gereksiz insandır. Çünkü bir Allah'ın kuluna zerre faydası olmaz.
Kimseye verebileceği, kimseden de alacağı bir şey yoktur.
Böylesi işsiz ve avare tipler köşesine çekilir. Hastalık hastası olur. Kendini dinler durur. Sadece çeneye verir, boş teneke gibi konuşur durur.
Durmadan başkasını çekiştirir.
Başkasını çekiştirirken kendine hiç toz kondurmaz.
Şu şöyle, bu böyle, şu şunu yaptı, bu bunu yaptı, yapıyor der durur.
Kendi değersizliğini gizleyerek başkasının değerini düşürmede bulur mutluluğu.
Miskin miskin oturduğu için vücut da yorulmayınca günde üç öğün yemek yese de ne yediğinden zevk alır ne de içtiğinden.
Yaptığı o kadar dedikodu ve herkese verdiği ayarın ardından namazını kıldı mı, orucunu da tuttu mu bundan iyisi olmaz. Eğer buna yaşama denirse.
Genç yaşta eve kendini hapseden bu tipler toplumla barışık olmadığı gibi kendisiyle de barışık olamaz. Gerçi kendiyle barışık olmayan zaten başkasıyla barışık olamaz.
Ne boş ne gereksiz insan bunlar.
Gerçi ben bunları boş ve gereksiz diyorum da çok da boş insan değil bunlar. Kendilerine bir meşgale buluyorlar.
Ya hanımıyla kavga edecek ya komşuyu çekiştirecek ya akrabasının arkasından konuşacak ya oğluyla uğraşacak ya kızıyla ya da hanımın ailesiyle.
Merak ediyorum, bu tip gereksiz kişiler için eşinin ailesi de olmasa kim hakkında konuşacaklardı?
Gördüğünüz gibi boş değil. Sabahtan akşama yediği üç öğün yemeğin ardından durmadan ölmüş kardeşinin etini yemekle meşgul.
Bu gereksiz insanların bir başka yönü daha var. İyilik meleği görünümündeler. Seni görünce seninle, senden ayrılınca arkandan konuşan iki yüzlü tiptir bunlar.
Dünyadaki varlıkları kalabalık etmekten öte bir anlamı yok. Huzur bozmada üstlerine yoktur. Bulamadıkları huzuru huzur bozmada bulurlar.
Dünyaya ve çevresine verebilecekleri bir şeyleri yoktur. Yarasa gibi toplumun içinde toplumdan uzak ve kopuk yaşarlar.
Bu aylak, boşboğaz ve gereksiz tipler kıldıkları yarım yamalak namazla ve köşesinde yatarak oruç tutarken kurtuluşa ereceklerini ümit ediyorlarsa çok beklerler. Namaz ve oruçtan önce yaptıkları kul hakkının bedelini ödemek zorundalar.
Hoş kime söylüyorum. Huylu huyundan vazgeçer mi? Dedikoducu gelmiş, dedikoducu gidecek bunlar.
Aman neyse ne? Ne halleri varsa görsünler. Bende uzak olsunlar yeter. En azından midemi bulandırmazlar.
Not: Bu yazıyı ve bundan önceki "Biri Yazılarımdan Rahatsızmış, Çok da Tın", "İstenmeyen Misafir", "Bu da Evlat İşte!", "Ekonomik Buhranın Müsebbipleri" ve "Teamülleri Olan Bir Ülkeden Neyimiz Eksik" başlıklı bu altı yazımı arife günü gecesi hastane köşesinde refaatçi iken hastam uyurken gece gece yazdım. Hem hastama baktım hem de yazımı yazdım. Meraklısına duyurulur. Hani şu, yazı yazacağına şunu yapsın, buna baksın diyen.