Müslümanlar,
bir şeyin dine uygun olup olmadığı konusunu hep merak etmişlerdir. Din adına
söz söyleyen birini gördükleri zaman insanlar kafasına takılan veya
yaptıklarının dine uygun olup olmadığını sorarlar. Uygundur veya değildir ya da
caizdir veya caiz değildir görüşleri dinin o konudaki görüşünü ifade eder. Buna
fetva denir. Fetva: "İslam hukuku ile ilgili bir sorunun dini hukuk
kurallarına göre çözümünü açıklayan, şeyhülislam veya müftü tarafından
verilebilen belge veya görüş" demektir. "Bir şeyi, gereği gibi, iyice
anlayıp bilme; kişinin lehinde ve aleyhinde olan şeyleri bilmesi; İslam
hukukunda din ve dünya işleri ile ilgili ana kaynaklardan yararlanarak konulmuş
olan kuralların bütünü" demek olan Fıkıh ilminin konusudur fetva.
Bir
konuda helaldir/haramdır, mekruhtur/müstehaptır, mubahtır, caizdir veya
değildir şeklinde verilen fetvalar, Müslümanlar arasında
katılıyorum/katılmıyorum şeklinde hep tartışma konusu olagelmiştir. Çünkü bir
konuda verilen farklı fetvalar, insanımızın kafasını karıştırmaktadır. "Bu
din bir tane değil mi? Niçin birbirine zıt fetvalar veriliyor? Dün caiz değil
dediklerine bugün cevaz veriyorlar" denerek hocalar topa tutuluyor.
Fetvalar konusunda farklı görüşler var diye fıkıhçıları eleştirelim. Yalnız
eleştirilirken şunları göz ardı etmeyelim:
1.Din
bir tanedir ve temel kaynakları bellidir. Kur'an ve sahih sünnette
belirtilmiştir. Ama ayet ve hadislerden çıkarılan hükümler farklı olabilir.
Çünkü yorum, görüş ve kanaattir nihayetinde. Din değişmez iken yorum,
görüş ve kanaatler zamanla değişebilir. Çünkü görüşler ve fetvalar din
değildir. "Zamanın değişmesiyle hükümler de değişebilir" kaidesi
Mecelle'nin amir hükmüdür. Bir şeyin helal veya haram olduğuna dair şartlar
değiştikçe ve zaruretler ortaya çıktıkça daha önce belirtilen görüşler de
değişecektir. Mesela, zararı tam bilinemediği zamanlarda sigaraya, geçmişte
mekruh/mubah denirken şimdilerde haram fetvası verilmeye başlanmıştır. İslam'ın
kıyamete kadar geçerli olması, her çağa hitap etmesi, ihtiyaç ve sorunları
gidermesi, ancak bu kaidenin gereği yerine getirilince gerçekleşir. Bu,
Müslümanların önünü açar, hayatlarına kolaylık sağlar.
2.
Bir konuda verilen fetvalar dinin kesin hükmü değildir. Aynı konuda farklı
fetva varsa, fetvaya uyma konusunda kişi muhayyerdir. Kalbine danışır. Kalbine
en uygun geleni hayatına tatbik eder.
3.Fetva
konusunda üzerinde durulması gereken bir konu da fetvayı ehil insanların
vermesidir. Her önüne gelen ve yeterince eğitimini almayan fetva veremez. Cami
görevlileri, vaiz, din kültürü öğretmenleri ve salt ilahiyat eğitimi almış
olmak veya Arapça bilmek, medrese okumuş olmak fetva vermek için yeterli
değildir. Hatta dini bilgisi çok derin olan ve bilgisine güvenenlerin de fetva
vermeye yeltenmemesi gerekir. Bu; ister müftü, ister fıkıh alanında uzmanlık
yapmış biri veya Diyanet İşleri Başkanı ve Din İşleri Yüksek Kurulu üyesi
olsun. Artık tek kişinin imzasını taşıyan fetva
verilmemelidir. Burada dikkat çekmek istediğim konu, herhangi bir konuda
fetvaya ihtiyaç duyuluyorsa, bu meseleye dair fetvanın, işin uzmanlarından
müteşekkil bir heyet tarafından verilmesidir. Aslında Diyanet'in bünyesinde
fetva işlerinden sorumlu 16 kişilik bir heyet var. Fakat üye sayısı daha da
artırılmalıdır. Her ilahiyat ve İslami İlimler Fakültesinden fetva heyeti adı
altında fıkıhçı, tefsirci ve hadisçi karışımı bir komisyon oluşturulabilir.
Komisyon sadece ilahiyatçı akademisyenlerden ibaret olmamalı. Ele alınacak konu
ile ilgili sahasında uzmanlaşmış kişiler de komisyonda yer almalı. Ticaret,
ekonomi, bankacılık vs alanlarında söz sahibi kişiler, işin künhünü daha iyi
bilir. Ya komisyonda bunlar da olmalı veya konu görüşülmeden önce komisyon
üyeleri kendilerinden brifing almalı ya da hazırladıkları teknik raporu
incelemeliler. Din, insanın her anını ilgilendiriyorsa verilecek fetvalar da
alanında uzman kişilerden yardım almakta fayda var. Tüm bilgi, belge, zaruret
durumu ortaya konduktan sonra mesele Kur'an ve sünnet çerçevesinde ele
alınmalı. Ortaya çıkacak fetva; efradını mani, ağyarını cami olmalı. Dini görüş
ortaya koyarken komisyon, ana kaynaklardan Kur'an'ı anayasa, sünneti seniyyeyi
kanun, verdikleri fetvayı da yönetmelik veya genelge gibi görmelidir.
Fetva,
oy birliğiyle veya oy çokluğuyla geçmeli ve komisyon başkanı tarafından
kamuoyuna açıklanmalı. Açıklamanın altına da "Komisyonumuzun görüşü bu
şekildedir. Doğrusunu Allah bilir. Yeni gelişmeler oldukça ve şartlar
değiştikçe fetva yeniden değerlendirilecektir" denmelidir. Hatta komisyon,
geçmişten günümüze verilen fetvaları, konularına göre numaralandırarak yeniden
incelemeli. Güncelliğini kaybetmiş ve ihtiyaç gidermekten aciz fetvalar için
"İlleti değiştiği için günümüzde amel edilemez" demelidir.
Güncelliğini koruyan ve ihtiyacı çözmeye devam eden fetvalara birer numara
vererek "Fetva Arşivi" adı altında tüm fetvaların dijital ortama
aktarılmasını sağlamalıdır. Bu arşivde, birlik veya çoğunluk sağlanamayan
birbirinden farklı fetvalara da yer verilmelidir. Ayrıca hala karar verilmemiş,
görüşülecek konular için de "Komisyonumuz bu konuyu falan tarihte
yapılacak toplantıda ele alacaktır" şeklinde ilgilisini
bilgilendirmelidir. Her yeni sorun ortaya çıktığında yeni bir fetva için
toplanmalıdır. Fetvaya bu şekil bakılması ve yaklaşılması, ortaya çıkan her
konuda, önceki görüşün tekrar gözden geçirilmesi, İslam hukukunun geçerliliğini,
canlılığını ve sorunlara çözüm ürettiğini ortaya koyacaktır. İstediğim yaşayan
bir hukuktur.
*22/01/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
*22/01/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.