Çalışanların içerisinde hemen hemen herkes kendi yaptığı
işin en zor olduğunu söyler. Kendisinden başka çalışanları ise "Ne iş
yapıyorlar ki" diye değerlendirir. Hangi iş kolu daha zor bilmem. Ama
sorumluluğunu üstlenmiş bir insana her iş zordur. Mes'uliyet duygusunu
taşımayanlar için ise her iş kolaydır.
Gözlemlediğime göre mesleklerin içerisinde işi en zor
olanlardan biri de doktorların yaptığı
iştir. Çünkü sabahtan akşama işleri hep hasta iledir. Yaptıkları her muayene
mutlaka risk taşır. Bir de gece nöbet usulü çalışmaları vardır ki vücutlarının
dayanması mümkün değildir. İşi icabı hasta karşısında hep ciddi ve asık suratlı
olmak zorundadır. Çünkü karşısında hasta vardır. Gülmek ve espri yapmak mizaçları
varsa bile dudaklarını ısırmak zorundadırlar, gülemezler. Zaten potansiyel
dövülecek gruplardan birini oluşturuyorlar.
Doktorların içerisinde de çalışma şartları iyi ve rahat
olanlar vardır. Ama içlerinde tıp fakültesi son sınıf olan intern (ön hekim)
doktorlar ve uzmanlığı kazanıp herhangi bir tıp fakültesinde asistan (araştırma
görevlisi) olan doktorlar vardır. Bu iki çalışanın çalışma şartları insanın
dudaklarını uçuklatır cinsten. Nöbetçi değillerse mesaiye tabiler. Ya bir de
nöbetçi iseler sabah 08.00-17.00 çalıştıktan sonra gece sabaha kadar nöbetçi,
ardından yeni bir güne başlayıp yine akşam mesai bitimine kadar yani 31-32 saat
çalışıyorlar. Buna vücut nasıl dayanır, nasıl hastaya bakacaklar, varın
gerisini siz düşünün. Nöbetleri esnasında az bir ara bulup kestirebilirlerse
öyle zannediyorum dünya onlarındır. İçinizden çalışıyorlarsa paralarını
alıyorlar diyebilirsiniz. İnanın para ile yapılacak bir iş değildir bu. Üstelik
yaptıkları iş insan sağlığı. Dalgınlığa gelmez. En ufak bir hata insanın
ölümüne sebebiyet verebilir. Üstelik intern iken çalışma ve tuttukları nöbetten
dolayı aldıkları para bugün üniversiteye yeni başlamış bir öğrencinin aldığı
burs/krediden daha düşüktür, hastanenin bütün hamaliye işlerini de yapmalarına
rağmen.
Bildiğim kadarıyla bir polis, hastanede çalışan bir ebe,
teknisyen, tekniker, hemşire, veznede duran bir görevli 24 saat çalıştığı zaman
iki gün istirahatli oluyor. Öyle zannediyorum diğer iş kollarının bir çoğunda
da nöbet usulü varsa bu şekilde istirahat yapabiliyorlar. İş intern ve
araştırma görevlisi olan doktora gelince maalesef vurun abalıya oluyor. Üstelik
hem intern hem de asistan doktor aynı zamanda öğrencidir. Sunum yapmaları, ders
görmeleri gerekiyor. Ayrıca fırsat bulurlarsa ders çalışıp sınava da girmeleri
gerekiyor. Her alanda bol miktarda eleman iş başı yaptırılırken buralara niçin
yeterince eleman verilmez anlamakta zorlanıyorum.
Biliyorsunuz tıpta okumak isteyen bir öğrenci 18
yaşında öğrenciliğe başlıyor. En erken 24-25 yaşında okulu bitiriyor. Eğer
herhangi bir alanda uzmanlık yapmak isterse en az 4-5 sene daha okuması
gerekiyor. En erken 30 yaşında öğrenciliği bitiyor. Burada okuyan çocukların
tıbbı kazanmak için lise hayatı yine aynı şekilde daha fazla efor sarf
ederek geçmektedir. Bu demektir ki tıp okumak isteyen biri en azından 30 yaşına
kadar Cahit Sıtkı TARANCI'nın deyimiyle ömürlerinin yarısını okumakla
geçirmek zorundadır. Ömürlerinin en hareketli yıllarını toplumdan soyutlanarak
geçiriyorlar. Sonra diyoruz ki doktorlar insanlara tepeden bakıyor, gördükleri
zaman görmezden geliyor, ilgilenmiyorlar, ağzının içinden konuşuyor diye.
Adamların tepeden bakmaya zamanları mı var. Ayakta uyuyorlar dense yeridir. Bu
çalışma tempolarına rağmen ayakta durduklarına şükretmek lazım. Doktorları
değerlendirirken mutlaka çalışma şartlarını da hesaba katmak lazım.
Tıp fakültesi son sınıf intern öğrencilerin ve uzmanlık
yapmak isteyen araştırma görevlisi doktorların çalışma şartlarını yetkililerin
gözden geçirmesinde fayda vardır. Olumlu yönde değişikliklerin yapılması
elzemdir ve acildir. Şakaya gelmez. Yazık bu çocuklara gerçekten.
Canlarımızı emanet edeceğimiz kişilerdir bunlar. Eğer sağ kalırlarsa bizim doktorlarımız olacak... 22/10/2016
*02/11/2016 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Canlarımızı emanet edeceğimiz kişilerdir bunlar. Eğer sağ kalırlarsa bizim doktorlarımız olacak... 22/10/2016
*02/11/2016 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.