Sanal
alem, gazete köşeleri bazı insanların egolarını tatmin ettikleri yer olsak
gerek. Bu alem de olmasa sanırım kahırlarından çatlayacaklar. Çoğumuz
bulunduğumuz yerden 'Avrat boşamaya' devam ediyoruz. Hani bizde "Bekara
avrat boşamak kolay" derler ya. İşte öyle bir şey.
Ülkeyi
yöneten insanların zaman zaman açıklamaları ve tasarrufları olur. İdarenin
yaptığı her şey eleştirilebilir. Çünkü eksik yönleri olabilir, hatta yanlışları
olabilir. Ki vardır da. Başta ana muhalefet olmak üzere ülkenin sivil toplum
kuruluşları bu uygulamaları eleştirebilir, eksik ve fazla yönlerini
söyleyebilir, ne şekilde olması gerektiği konusunda gerek mecliste gerekse
kamuoyunda açıklamalar, hatta demokratik mücadeleler verebilirler. Normal
vatandaş da aynı şekilde görüşlerini söyleyebilir. Bu görüşler dikkate alınır
ya da alınmaz. Genelde alınmaz. Çünkü bizde herkes çoğunluğuna güvenir,
muhalefetin eleştirileri doğru bile olsa taslak ya da tasarı delinir, ya da
onların dediği olacak düşüncesiyle pek itibara alınmaz. Aslında zaman zaman
muhalefetin görüşlerini de dikkate almakta fayda vardır. Muhalefet de
muhalefetteyim, bu yüzden her şeye karşı çıkacağım müzmin muhalifliğini bir
tarafa bırakabilmelidir. Hem iktidar hem de muhalefet yapıcı olmalıdır. Bu
duruma gelmemiz için "Kırk fırın ekmek yememiz" lazım ama onu da
doktorlar çok gördüler neredeyse ekmeği yasaklayacaklar. Asgari müştereklerde
buluşmamız lazım ama biz nedense asgari müştereklerde buluşmuyoruz. Bunu da bir
kazanım ya da postu deldirmeme olarak görüyoruz. Allah öbür dünyada bizi aynı
Cennet'e koysa 'Olmaz ama efendim' diyeceğiz bu gidişle.
Eleştiri,
tenkit güzeldir, hele yapıcı eleştiri. Biz artık toplum olarak eleştiri
boyutunu aştık. Hakaret ediyoruz. Hem de gece gündüz. Düşman olarak gördüğümüz
rakibimizle yatıp onunla kalkıyoruz. Yatarken stresli yatıyoruz, kalkarken de
hep sol taraftan kalkıyoruz. Halbuki Maide 105.ayette Allah: "Ey iman
edenler! Siz kendinizi düzeltin. Siz doğru yolda olursanız, yoldan sapan kimse
size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman Allah, size
yaptıklarınızı haber verecektir." buyurmaktadır. Kendi gözümüzdeki merteğe
bakacağımıza başkasının hata ve yanlışlarıyla uğraşıyoruz. Hele bazıları
sorumluluk sahibi siyasilere tam gaz kızma ve hakarete devam ederken şimdilerde
hızını alamayıp ona oy verenlere de hakaretler yağdırmaya başladı. Bu, sağlıklı
bir psikoloji değil. Başkalarına hakaret ederek yol alan bir insan türü
söyleyin bana Allah aşkına. Siyaset, insanın kendini pazarlama yeridir. Kim
kendini daha iyi pazarlarsa, kendini daha iyi anlatırsa, halk kimi daha ikna
edici bulmuşsa onu iktidar yapar. Bu halkın sağı-solu belli olmaz. Siyaseti
bazımızın yaptığı gibi futbol takımını tutar gibi tutmaz. Dün vezir yaptığını
bugün rezil, dün itibar etmediğine yarın şans vermektedir. Son 20 yıla bakalım.
Bu halk kimleri getirdi, kimleri götürdü. Hem de birbirine zıt partilere bile
imkan verdi. O halde biz iktidara, ona oy verene kızıp hakaretler
yağdıracağımıza, ya da muhalefete oy verene kızacağımıza tüm maçları yıllardır
kaybeden kendi partimize niçin kızmıyoruz? kendi doğrularımızı anlatıp maç sonucunu bekleyelim. Yine kaybediyorsak taktik değiştirelim, gerekirse oyuncu ve teknik heyeti yenileyelim.
Siyaset
kızma, hakaret işi değildir. Hep karşındakinin hatasını gösterme, bulma mesleği
hiç değildir. Kendini anlatma, pazarlama işidir. Ekip işidir, vitrin işidir.
Başkasına kızıp zaman harcayacağımıza kendi alternatif görüşlerimizi anlatsak
gerçekten bu halk samimi bulursa onu da iktidar yapar. Bundan kimsenin şüphesi
olmasın.
Ne
dersiniz? Eğer siyaset yapacaksak, ülkenin yarınlarında söz sahibi olmak
istiyorsak siyaseti de kuralına göre yapalım. Hakaret ederek seviyemizi
düşürmeyelim. Kendimizi daha iyi ifade edelim. Halkın seviyesine inelim. Halkın
sizi anlamasını beklemekten ziyade siz halkı anlamaya çalışın. Onları bidon
kafalı olarak görmeyin. Halkın sağduyusuna güvenelim. 14/07/2016