28 Mart 2024 Perşembe

Çikin Zenginlik

İnsan annesini, babasını, kardeşini seçemez. Doğduğu zaman akrabalarını hazır bulur. Kimi aile yönden şanssız dünyaya gelir kimi de doğarken şanslı doğar.

Şanssız doğanlar, elde avuçta bir şey olmadan gözlerini dünyaya açar. Bakar ki pabuç pahalı. Var gücüyle çalışmaya başlar. Dişinden, tırnağından artırdığının üzerine borç harç alarak başını sokacağı bir ev bark sahibi olur. Ölünceye kadar da çalışmaya devam eder ve geçim sıkıntısı çeker. Ömrünü tamamlayıp giderken de çoluk çocuğuna pek bir şey bırakmaz.

Şanslı doğanlar ise daha gözünü açar açmaz variyet içinde bulur kendini. Çünkü ailede para gani. Dededen tevarüs eden bir zenginliğe sahip. Baba gözünü yumar yummaz, bütün servet babadan evlada geçer. Karun kadar bu gayrimenkulü nereden buldun desen, hepsi babadan miras açıklamasını yapar. Baba kaç eşek yükü bu kadar serveti nereden bulmuş, bilinmez. Kendisi de o kadar çalışıp çabalamasına; makam mevki ve mansıp sahibi olmasına rağmen babadan devreden menkul ve gayrimenkulün üzerine bir şey koymamış. Gören de meccanen çalışmış, kendini hizmete adamış sanır.

Zenginin malı, mülkü fakirin çenesini yorar misali kimsenin servetinde gözümüz yok. Bu konuları dile getirmek servet düşmanlığı da değildir. Ama atadan ama kendisi, çalışıp çabalayarak birilerine Allah yürü ya kulum demiş ve o birileri hiç geçim gailesi yaşamadan servet içinde yüzüyor. Allah herkese meşru zemin içinde helalinden kazanmayı ve kazandığını yemeyi nasip etsin. Şu var ki ne kadar zengin olursa olsun, insan midesinin aldığı kadarını yer. Kimi ballı börek yer kimi de soğan, ekmek. Bir şekilde mide doyar. Giderken de fazlasını geride kalanlara bırakır gider.

Kimsenin malında ve mülkünde gözümüz olmasa da göz önünde bulunan ve siyaset yapan ya da siyasete atılan bazı kişilerin basın yoluyla açıkladığı mal beyanı, görüp okuyanların hayretini celp etmemesi mümkün değil. Acaba sorusunu sorduruyor insana. Çünkü nasıl ki çok laf yalansız olmazsa, normalin ötesinde bir mal varlığı da haramsız olmaz sözünü getiriyor akla.

Bazı insanların çikin zengin veya deli zengin olmasının takibini  yapmak da devletin yetkili kurullarına düşer. Çünkü beş yıldan beş yıla devlet memuru ve devlet memuru statüsünde görev yapanların verdiği mal beyanı niçin verilir? İlgili kişi ya da kişilerin servetinde bu zaman zarfında anormal artış olup olmadığını kontrol içindir. Verilen mal beyanı kapalı zarf içinde devletin arşivinde yerini alması ve bir formaliteyi yerine getirmesi için değildir. Şikayet söz konusu olduğunda açılacak bir zarf hiç değildir. Devlet, servetinde anormal artış olan kimseleri mercek altına almalı. Nereden buldun diyebilmelidir. Makul ve mantıklı izah yapan kimsenin serveti insanlara örnek olması bakımından hatta kamuoyu ile paylaşılabilir. Şu kişi parasını şöyle değerlendirerek şu kadar zaman zarfında ihya olmuş ve geleceğini kurtarmıştır diyebilmelidir. Servet açıklamasında en ufak bir şüphe dahi enine boyuna incelenmeli. Gerekirse ilgili kişiler hakkında suç duyurusunda bulunularak yargılanmaları sağlanmalıdır. İzah edilemeyen ve anlaşılamayan servete el konularak hazineye gelir irat edilmelidir.

Burada fazla zengin olan kişilerin menkul ve gayrimenkulü töhmet altında demek istediğim anlaşılmasın. Bunların hepsi incelensin, hesap sorulsun da demek istemiyorum. Yalnız bazı kişilerin serveti ayyuka çıkmışsa, bu servet insanlara makul gelmiyorsa devlet tarafından gereği yapılmalı. Böyle yapmayıp sadece kamuoyunda kişilerin servetinin gündem olması ve malı götürmüş denerek algılar oluşturulması doğru değildir.

Serveti makul ve izah edilebilir olana serveti anasının ak sütü gibi helal olsun. Değilse serveti burnundan fitil fitil getirilsin ve bu yolda ilerlemek isteyenlere ibret olsun.

26 Mart 2024 Salı

Seçim Torbasının Teslimi

Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel ve mahalli idareler seçimlerinde, devlet memurları bina sorumlusu, sandık başkanı ve memur üye olarak görev yapar. Sandık kurulunda aynı zamanda partilerin temsilcileri de bulunur.

Sandıkta göre yapan partili üyeler ve kamu çalışanları seçimin doğru ve şeffaf yürütülmesinden sorumludur. Yaptıkları bu görevden dolayı belirlenen ücreti alırlar. 

Ücretli de olsa sandık başında görev yapanlar için bu görev hem zor hem de hata kabul etmez. 

Tüm sandık kurulu üyelerinin görevi oy verme işleminden bir saat önce başlar. Sayım, döküm, tutanaklarını hazırlanması ve torbanın teslimine kadar sürer. 

Tüm üyeler sabahtan akşama ve tutanakların hazırlanmasına kadar arı gibi çalışır. Her birinin görevi zor olsa da en zor görev başkanınkidir. Çünkü oy sayım ve döküm işi bittikten sonra bir koşuşturmayla torbanın adliyeye tesliminden sandık başkanı sorumludur. 

Zorsa bu görevi almasın denebilir. Memurun böyle bir tercih hakkı yoktur. Önemli bir mazereti olmadıktan sonra kendisine görev çıkan memur bu görevi yapmak zorundadır. 

Başkanın görevi eskiden daha zordu. Seçimden birkaç gün önce seçimin iş ve işleyişiyle ilgili kursa katılır. Kursun bitimi adliyeye giderek seçim torbasını imza karşılığı alır. Açmamak üzere torbayı evine götürür. Seçimden bir gün önce görevli olduğu okula giderek oy verme yerini düzenler. Seçim günü elinde torbayla birlikte görevli olduğu sandığa gider. Sayım dökümden sonra teslim etmeye gider. Teslim için saatlerce sıra bekler. Kimi zaman adliye koridorlarında sabahlardı. 

Son yıllarda sandık başkanları torbayı adliyeden değil, seçim günü bina sorumlusundan almaya başladı. Kimin düşüncesi ise çok güzel bir fikir. Tebrik etmek lazım. Böylece torba teslim almadaki yoğunluk ve kaos da ortadan kalkmış oldu.

Bu güzel fikre seçim sonrası torbanın teslimi de eklense çok iyi olur. Her ne kadar torbanın adliyeye teslimi eski seçimlerde olduğu gibi uzun zaman almıyorsa da o kadar sandık başkanının elinde torba ile adliye koridorlarında torba teslimi için zamanla yarışması büyük meşakkat. Tüm salon başkanları büyük bir kalabalık oluşturuyor. Torbasını eksik bulunmadan teslim eden sandık başkanı derin bir nefes alıyor. 

Seçim torbasını teslim için sandık başkanının adliyeye gitmesinin önüne geçilmelidir. Nasıl ki şimdiki seçimlerde seçim torbası bina sorumlusundan alınıyorsa, pekala seçim sonrası evrak ve seçim torbası da tüm üyeler ve sandık başkanı nezaretinde bina sorumlusuna teslim edilmelidir. Bina sorumlusu yardımcılarıyla birlikte kontrolünü yaparak tutanak ve torbayı teslim alır. 

Seçim torbasının bina sorumlusuna teslim edilmesi birçok yönden faydalıdır. Tüm sandık başkanları adliyeye gitmemiş olur. Sandık başkanları adliye koridorlarını kalabalık etmemiş olur. Bir okuldaki tüm torbalar bina sorumlusu nezaretinde adliyeye götürülebilir veya kurye okula gelerek torbaları teslim alabilir. Böylece sandık başkanlarının üzerinden de büyük yük kalkmış olur. 

Kısaca seçim torbasının bina sorumluları eliyle teslim alınması seçim güvenliği yönünden de gereklidir. 

25 Mart 2024 Pazartesi

Türkiye Yeni Umutlara Gebe

Defalarca verdiği krediyi hoyratça kullandığından dolayı seçmen iktidardan uzaklaşmaya hazırlanıyor. İktidar da bunun farkında ki bünyesine yeni ortaklar almak suretiyle ayakta durmaya çalışıyor. Nitekim 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine giderken Demokratik Sol Partiyi, Hüdapar’ı ve Yeniden Refah Partisini bünyesine katıp yoluna devam etti. Çünkü iktidarın hikayesi bitmiş. Hikayesi bitmiş birinin ise ülkeye verebileceği bir şey yoktur.

Seçmen, iktidardan uzaklaşıp muhalefeti iktidara taşımak istiyor. Muhalefete bir bakıyor. Yamalı bohça görünümü veren muhalefetin durumu ise içler acısı ve hikayesi yok. Hikayesi olmayanın da bu ülkeye verebileceği yok. Çünkü "Kendisi himmete muhtaç dede, nerde kaldı gayrıya himmet ede". Yani kendisi yardıma muhtaç biri, başkasına nasıl yardım eder" diyor. Öyle ya "Kelin merhemi olsa başına sürer". Bu durumda seçmen, bıçak kemiğe dayanıncaya kadar kredi verdi iktidara. Bir umut. Belki yeniden hikaye yazar dedi ve kerhen destek verdi. Bunda korku siyasetinin de etkisi büyük. 

Aslında seçmen şu fıkrada olduğu gibi denenmişi terk ederek denemediğini iktidara taşır. Hani birine "Üstadım, şu iki içkiden hangi daha iyi? Tadına bir bakar mısın" demişler. Adam ilkinin tadına bakar bakmaz, "Şu öbürü daha iyi" cevabını vermiş. "Ama daha bunun tadına bakmadın" dediklerinde, "Hiçbir şeyin tadı bu içtiğimin tadından kötü olamaz" demiş. 

Normalde bu fıkraya göre seçmen ülkeyi daha kötü duruma getiren hükümete tekme vurup denenmemişi iktidara taşır. Gel gör ki iktidarı indirmeye ne tencere tava etkili oldu ne de iktidarın kötü yönetimi. Çünkü muhalefet hiç mi hiç güven vermedi.

Hasılı seçmen iktidarına da güvenmiyor, muhalefetine de. Güvenilir bir liman arıyor. Yeni hikaye yazabilecek kapasitesi olanları arıyor. Böyle biri çıksa seçmen, tıpkı 2002 yılında hikayesi bitmişleri sandığa gömüp yeni şeyler söyleyenleri iktidara taşımışsa, bugün de böyle bir beklenti içinde. 

Ülkenin bu duruma gelmesinde, iktidardan daha çok muhalefetin payı var. Öyle ya alternatif olmayınca iktidar yeniden niye hikaye yazsın. Nasılsa her yaptığı ve kırıp döktüğü hanesine artı getiriyor.

Ülkenin bu hale gelmesinde iktidarın payı, alternatif olma ihtimali olanlara itibar suikastı yaparak alternatif olmalarının önüne geçmesidir. Bu durum iktidarın işine gelse de ülkenin aleyhinedir.

Halihazırdaki mevcutlar içinde Yeniden Refah Partisi aldığı oy oranından fazla bir etkiye sahip. Mecliste grubu bulunan partilerden daha fazla gündem oluşturuyor. 2023 Cumhurbaşkanlığı seçiminde ittifakın içinde yer alan YRP, aldığı oyla Cumhur İttifakının yeniden seçim kazanmasında anahtar rol oynadı. Bundandır ki Cumhur İttifakı ortakları ve destekçileri YRP’ini yere göğe sığdıramadı ve övdü durdu. Yeni alternatif bu parti dedi.

Ne zaman ki YRP 2024 Mart seçimlerine her yerde ayrı ayrı aday gösterdi. Bir bölen muamelesi görmeye başladı. En üst perdeden bu parti eleştiri oklarına maruz kaldı. İktidar bazı yerlerde seçimi kaybederse şimdiden günah keçisi belli: YRP bu seçimin günah keçisi olacak. Bu dünyanın raconu böyle. Güçlüye destek verirsen senden iyisi yok. Desteğini çekersen, senden kötüsü yok.

2028 yılında YRP’i iktidar ya da iktidar alternatifi olur mu, bunu şimdiden kestirmek mümkün değil.

Görünen bir şey var ki hikayesi bitmiş ve kaht-ı rical yüzünden uzatmaları oynayan iktidar, 2028 seçimlerinde etkili olmayacak. Aynı şekilde seçmene güven vermeyen ve hikaye yazamayan muhalefet de olmayacak. Yeniden Refah Partisi ile birlikte Mart 2024 seçimlerinin ardından, parti kurmaya hazırlanan, daha önce İyi Parti’de etkin bir siyaset yapan, Mayıs 2023 seçimleri arifesinde istifa edip kabuğuna çekilen Yavuz Ağıralioğlu 2028 seçimlerinin favori ismi olacak.

23 Mart 2024 Cumartesi

Doğu ve Batı Dünyası

Doğu ve Batı, dünyanın iki kutbunu ifade eder. Bu iki kutup aynı zamanda iki zihniyeti temsil eder. 

Doğu derken geri kalmış ya da gelişmekte olan İslam ülkelerini, Batı derken gelişmiş ülkeleri kastediyorum.

Doğu ve Batı arasındaki zihniyet uçurumu dünyanın doğu ve batısından daha büyüktür. 

Bu iki zihniyeti aynı kazana atsan kaynamaz. Çünkü farklı dünyanın insanlarıdır. Bakmayın aynı dünyada yaşadıklarına. 

Batı'da lider kültü yoktur. Doğu'da ise lider kültü vardır.

Batı' da kurum ve kurullar oturmuştur. Kurallar işler. Kural dışına çıkılmaz. Kişiye göre kural konmaz. Kişi için kural çiğnenmez. Doğu'da ise kurum ve kurallar vardır. Ama kurallar oturmamıştır. Kişiye göre kural konur, kişi için kural kaldırılır. Her şey kılıfına uydurulur.

Batı'da partiler önceliklidir. Parti lideri başarısız olunca çeker gider. Doğu'da ise partiden ziyade lider önemlidir. Doğu' da parti liderindir. Lider partiyi kurar, büyütür ve öldürür. Başarılı olsa da başarısız olsa da hep partisinin başındadır. Liderin partideki ömrü, ömrü sona erinceye kadardır. Doğu'da liderin görev yapması için Anayasa engeli varsa gerekirse Anayasa değiştirilir. Lider görevine devam etmek istediği müddetçe kurallar bir şekil kılıfına uydurulur.

Batı'da lider bir başına karar alamaz. Doğu'da ise her şey liderin iki dudağı arasındadır. İki dudağı arasından çıkan emirdir.

Batı'daki lider, yanlış tasarrufundan dolayı hesap verirken Doğu'da ise lider hesap vermez, hesap sorar. 

Batı’da istifa mekanizması işler. Doğu’da ise işlemez.

Batı’da seçime katılım düşüktür. Doğu’da ise katılım yüksektir.

Batı’ da kadrolaşma yoktur. Doğu’da ise tepeden tırnağa kadrolaşılır.

Batı’da mağduriyet yoktur. Olursa da yargıdan döner. Doğu’da ise mağduriyet çoktur. Mağduriyet ise yargı ile çözülmediği gibi tescillenir.

Batı’da mahkeme kararları uygulanır. Doğu’da ise uygulanmaz.

Batı’da liderler kurtarıcı değildir. Doğu’da ise her lider kurtarıcıdır.

Batı’da olgu vardır. Doğu’da ise algı vardır. İşler algı ile yürür.

Batı’da iktidar olan ne oldum delisi olmaz. Güç zehirlenmesi yaşanmaz. Doğu’da ise şımarıklık ve güç zehirlenmesi had safhadadır.

Batı’da sandık demokrasinin bir gereğidir. Hükümet etme yollarından biridir. Doğu’da ise sandık her şeydir.

Batı’da siyaset seçimden seçimedir. Sair günlerde halkın gündeminde siyaset yoktur. Doğu’da ise herkes siyasetçidir. Seçim dışında da hep siyaset konuşur.

Batı’da seçimden seçime hükümet değişir. Doğu’da ise hükümetler değişmez. Aynı hükümet saltanat gibi iktidara devam eder.

Batı’da siyasetin ve her şeyin alternatifi vardır. Doğu’da ise alternatif yoktur. Olursa da yok edilir.

Batı’da iktidarlar koalisyonlarla sorunsuz yürür. Doğu’da ise iktidar paylaşılmaz. Koalisyonlarla yürümez. Ülke krizlere fark olur.

Batı’da seçimler kazanılır veya kaybedilir. Doğu’da ise seçim kaybı ülkenin kaybedilmesi demektir.

Batı’da ülke, devlet ve kurum kültürü vardır. Doğu’da ise iktidarların kendi kültürü vardır. Batı’da devlet vardır. Doğu’da ise kişiler ve liderler vardır. Batı’da kişiler devlete hizmet eder. Doğu’da ise devlet kişilere hizmet eder.

Batı’da seçim ekonomisi uygulanmaz. Seçim kazanmak için her yol mubah olmaz. Doğu’da ise seçim ekonomisi uygulanır, devletin altı oyulur ve ülkenin geleceği yok edilir.

Batı’da sorun çözülür. Doğu’da ise sorun çözülmediği gibi sorun üretilir.

Batı’da üretim vardır. Doğu’da bol çene vardır. Mazeret ve gerekçe üretilir.

Batı yarınlara dönük yaşanır. Doğu’da ise günübirlik yaşanır. Yarını yoktur.

Batı siyasetinde siyasi rekabet vardır. Doğu’da ise düşmanlık ve husumet vardır.

Batı insanı gelecek ve rızık endişesi yaşamaz. Mal biriktirmez. Doğu insanı gelecek ve rızık endişesi yaşar. Biriktirir de biriktirir. 

Batı'da siyaset yapanlar maddi yönden ihya olmaz. Doğu'da siyaset yapanlar malı götürür. Servetine servet katar. 

Batı' da siyaseti bırakanlar geçim için bir işte çalışır. Doğu'da ise siyasete giren siyaseti bırakmaz. Siyaset onu bıraksa da başka işte çalışmaz. Çünkü daha önce kazandığı sülalesini besler. Torunlarına da miras bırakır. Çünkü babadan kalan mal Karun'un malından fazla olur. Geriye, bırakıp giden nur içinde yatsın duası kalır. Hasılı aile bir eli yağda, bir eli balda dünyada cennet yaşar. 

Batı, akıl ve bilimle hareket eder. Olayların üzerine soğukkanlılıkla gider. Atacağı adımın sonucunun ne olacağını, neye mal olacağını hesaba katar. Doğu ise duygularıyla hareket eder. Hamaset ve sloganla işimi yürütmeye çalışır. Hareketlerinde soğukkanlılıktan eser yoktur. Yalınkılıç dalar. Olayın sonucunun nereye varacağını hiç hesaba katmaz. Sonuçta Batı kazancının üzerine kazanç koyar. Doğu ise hepten nedamettir. Nedamettir duysa gam yemem. Zira burnundan kıl aldırmaz. 

Gözü Kör Olsun!

Alternatifsizliğin,

Macera ve serüvenin, 

İnadın, 

Kendine aşırı güvenin,

Hikayesi bitmişliğin, 

Hikaye yazamayanların,

Çaresizliğin, 

Sonsuz kredinin, 

Aynı deliğe defalarca girmenin, 

Güç zehirlemesi yaşamanın, 

Herkes Mersine giderken tersine gitmenin, 

Her şeye mazeret ve gerekçe üretmenin, 

Gözlere perde inmenin, 

Olgu yerine algı üretmenin, 

Gerçekleri gözden kaçırmanın, 

Gizli ajanda taşımanın, 

Senaryonun artistliğine soyunmanın, 

Her hal ve ahvalde destek vermenin, 

Korktuklarıyla yüzleşmemenin, 

Bizden olana ses çıkarmamanın, 

Ölüm fermanını celladına teslim etmenin, 

Deneme ve yanılma ile yol almanın, 

Düşünmeyen beynin, akletmeyen organın,

Gelmekte olan tehlikeyi görmemenin ya da görmezden gelmenin,

Haksızlığa dilsiz şeytan olmanın,

Öngörüyü, basiret ve feraseti terk etmenin,

Ben yaptım, oldu demenin,

Ben her şeyi bilirim demenin...

Gözü kör olsun...

Faizle Mücadelenin Acı Sonu

Mart 2024 itibariyle Türkiye'nin politika faiz oranı yüzde 50 ile listenin altında yer alan 13 ülkeye fark atmış. Türkiye dışındaki ülkelerin faiz oranı toplamı ise yüzde 86 olmuş.

Listede yer alan Euro bölgesi AB ülkelerini ayrı ayrı yazdığımız zaman Türkiye'nin faizde fark attığı ülkelerin sayısı epey kabarır.

Geldiğimiz bu yüzde elli faiz oranıyla 2002'de uygulanan yüzde 47 faiz oranını da sollayıp geçmişiz. Ayıpladığı başına gelmeden ölmezmiş dedikleri bu olsa gerek. Hoş bu konuda bugüne kadar neyi ayıpladılarsa hepsini yapmada üstlerine yoktur.

Birileri bu trajikomik durumu, “Bu ülke 17-25 Aralığı, Gezi olaylarını, Hendek olaylarını, 15 Temmuz kalkışmasını, terörle mücadele, pandemi, 6 Şubat depremi gibi badireler atlattı. Ekonomi bunlardan dolayı bu halde” gibi gerekçelerin ve savunmacı refleksin arkasına sığına dursun. Kendi ürettikleri masalları ile kendilerini avuta dursun.

Sebep her ne olursa olsun, görünen o ki faizle mücadelemiz tersi sonuç vermiş. Faizi sıfırlamayı kafaya koymuş zihniyet ülkeyi faiz ülkesi haline getirmiş ve ülkeyi faiz bataklığına sürüklemiş. Aktörleri bu eserleriyle ne kadar övünseler yeridir. 

Övünmeleri gereken bir başka başarımız da Aralık 2023 itibariyle 20 ülkenin enflasyon toplamı 63,9 iken biz 64,8 ile şampiyonluğu açık ara önde tamamlamıştık. 

Enflasyon ve faiz oranında dünya bir araya gelse, alt alta dizilse, yan yana gelse bizi yakalaması mümkün değil. Bunun için çok çalışmaları gerekir. Bizi kıskanıyorlarsa, keşke biz de enflasyon ve faiz oranında Türkiye’yi yakalayabilsek diyorlarsa, üzülmesinler. Bir telefon kadar yakınız onlara. Yardım için seferber olur, bizdeki bu konuda yetişmiş elemanları göndeririz onlara. Transfer ücreti de almayız. Meccanen veririz bu yetişmiş kadroyu.

Lafı hiç sağa sola çekmenin, mazeret üretmenin hiç gereği yok. Ülkenin geldiği bu nokta yani enflasyon ve faiz sarmalına duçar olmamız, “Faiz sebep, enflasyon sonuç” önermesinin bir sonucudur. Daha doğrusu inadın zaferidir. Bu önermeyi bundan sonra “İnat sebep, enflasyon ve faiz sonuç” şekline dönüştürmek gerek. Çünkü tablo ortada. Ve bu aşamadan sonra bu ülkeyi bu badireden kısa ve orta vadede kimse kurtaramaz.  İsterseniz bu konuda uzmanlaşmış kırk akıllıyım bu işi düzeltsin diye görevlendirilir. Nafile. Çünkü taş atılmıştır bir defa, hem de defalarca.

Bu ülke “Ben bu konunun kitabını yazdım. Bu konuda ustayım” diyenlerden çok çekmiştir. Aklını başına almazsa daha çok çekecek ve ağlayanı olmayacaktır.

Yine bu tablo göstermektedir ki bu eser hikayesi bitmiş ve yeni hikaye üretemeyen insanların önümüze koyduğu bir faturadır. Nicedir ortaya konan maceranın sonudur. Alternatifsizim diye kendisine verilen kredinin hoyratça kullanılmasıdır. Mirasyedi bir evladın ata mirasını yerli yerince kullanamamasıdır.

Olan oldu. Bu ülke yıllar yılı bunu çekecek. Bu aşamadan sonra bu milletin etkili ve yetkili ve de bu işin ustası olanlardan beklediği, Allah rızası için faizle mücadele etmeye kalkışmamasıdır.

22 Mart 2024 Cuma

Kiralar Maaşı Geçti De Yeter

Bey amcanın yaramaz mı yaramaz bir oğlu varmış. Hiçbir işte dikiş tutturamamış. Kırdığı önünde, döktüğü arkada imiş. Babası hep arkasını toplamış.

Bundan bir şey olmaz, vatan ve millete hayır gelmez demiş durmuş.

Ama ne edersiniz ki evlat. Ne alınır ne de satılır.

İllallah demiş baba oğlundan. Senden bir cacık olmaz demiş durmuş. Senin gibi evlat evlerden ırak demiş.

Ve dişlerini sıka sıka ömrünü tamamlamış.

Gel zaman git zaman bey amcanın oğlu köye muhtar olmuş. Oğlanın muhtar seçilmesi babaya göre kıyamet alameti. Ama baba görmemiş bu durumu.

Kedi olalı bir fare tutan oğlanın muhtarlığı nasıldır bilinmez ama oğlanın keyfine diyecek yoktur. Hiçbir işe yaramaz ve bir kesere sap olmaz dediği oğlunun muhtarlığını babası görse idi garibim kalpten giderdi mutlaka. 

Bir zaman olmuş. Köydeki bir faniye hak vaki olmuş. Cenazeye son görevini yapmak üzere muhtar da merasime katılmış ve salın başına gelmiş.

Sala yapışmış ve mevta ile konuşur gibi kendi kendine konuşmuş. "Ahmet ağa Ahmet ağa! Öbür dünyaya varınca, babam köyde ne var ne yok diye sorduğunda, oğlun muhtar oldu de yeter. Babam, köyde ne olduğunu anlar ve işlerin iyi gitmediğini bilir demiş". 

Gelelim sadede. Enflasyonun zirve yaptığı, hayat pahalılığının insanımızın belini büktüğü, enflasyonun bükülen beli kırmaya doğru koşar adım ilerlediği günümüzde, biri ölse de daha önce vefat edenler, dünyadan biri gelmiş. Gelin dünyada ne var ne yok diye çiçeği burnundaki mevtaya soralım deseler, yeni ölen ne cevap verir, bu cevaba ahirettekiler ne der, bir düşünelim. 

Yeni mevta, dünyada bol enflasyonlu bir hayat var dese; ahirettekiler, bunu biz de biliyoruz. Zira biz de o döngüden geçtik ve buraya geldik. Çünkü enflasyon bu siyasiler elinde bu milletin bir kaderi ve bu kaderden biz ölmedik. Ne olur bize böyle bayat bilgi verme derler. 

Onlara, günümüz enflasyonunun vahametini ne kadar anlatmaya çalışsan da anlamazlar. Çünkü bunu ancak yaşayan ve eşekten düşen bilir. Ama şöyle bir cevap verilse söyleyecekleri sözü olmaz. Dilleri lal olur, küçük dillerini yutar ve iyi ki bugünleri görmemişiz. Daha önce ölmüşüz derler.

Nedir bu cevap derseniz, günümüz enflasyon ve hayat pahalılığında, "Kiralar maaşı geçti. Kirada oturan maaşına ekleyip kira veriyor" dense kafidir. Başka da söze hacet yoktur. Sadece iyi de bu adam bir ay boyunca ne yer ne içer? Sadece daş kökü yer. Dünyadakiler ölmüş ama ağlayanları yok derler herhalde.