Küresel
ısınmadan mıdır, eski kışları görmüyorduk nicedir. Kar yağmayınca sular
çekilmiş, barajlardaki su miktarı minimum seviyeye düşmüştü. Tam susuzluk
kapıda derken bu sene tüm Türkiye eski kışlardan bir kış yaşıyor. Rabbim verdikçe
verdi. Hala da vermeye devam ediyor. Keremine şükür. Zira ne kadar şükretsek
azdır.
Öğrenci
ve öğretmenlerin tatiline denk gelen yağan bu karın, bizim ve tüm canlılar için
bir bereket olduğunu bilmeyenimiz yoktur. Bu durumda ne yapmamız gerekirdi?
Çocuklar gibi şen olacaktık. Zorunlu işine gidecek olanlar ağır aksak işlerine
gitmeye devam edecekler. Arabaları kah kayacak kah patinaj yapacak, kimi de
özel arabası yerine toplu taşıma araçlarını tercih edecek. Karı gören çocuklar
kartopu oynamak için kendilerini dışarıya atacak, karın içine belenecek ve
kardan adam yapacak. Kimi, ince ince yağan karın altında yürüyüş yapacak, kimi
evinin önünü ve merdivenleri açmak için eline küreğini alacak, kimi arabasını
temizleyecek. Kimi ayakkabısının içine kar girme riskine rağmen karların
üzerinden ekmek almaya gidecek. Kimi evinin penceresinden yağan karı ve oluşan
manzaraları seyredecek. Kimi karda çekindiği foto ve videoları sosyal medyada
paylaşacak. Kimi eşini ve dostunu arayarak yağan karın kaç cm olduğu
muhabbetini yapacak. Kimi çeşmelerin donmaması için suyunu açık bırakacak, kimi
donan çeşmesini açmak için sıcak su dökecek. Kimi karda nasıl mahsur kaldığını
ve ne sıkıntı çektiğini anlatacak, kimi işini öteleyecek, kimi televizyonların
getirdiği yurttan kar manzaralarını izleyecek vs. Kısaca karla yatıp karla
kalkacağız ve karın keyfini çıkaracağız.
Biz
böyle mi yaptık yani karın keyfini çıkardık mı? Pek az istisna hariç yağan kar
güme gitti. Karla beraber ülkenin gündemine bir kısır tartışma peyda
oldu. Haliyle kısır tartışma ve mevzi kapma yarışına girince
maalesef geleceğimiz olan bu kara sevinemedik. Tüm Türkiye fazlaca yağan bu
kardan etkilenirken bir İstanbul tartışması, yağan karın önüne geçti.
Sanırsınız ki kardan sadece İstanbul etkilendi ve yolları açılmayan tek şehir
İstanbul idi. İstanbul mahalli idaresi ne kadar görevini yaptı veya savsakladı
bilmiyorum. Bunu ancak İstanbul’da yaşayanlar bilir. Belediye yetkililerine
göre hiçbir aksama yoktu. Belediyeye ait tüm yollar açıktı, trafik aksamadı,
toplu ulaşım araçları sekteye uğramadı. Karşı cepheye göre ise belediye sınıfta
kaldı. İstanbul halkı yollarda mahsur kaldı. Hangisi doğru söylüyor? Açıkçası
savunanlar da doğru söylemiyor, eleştirenler de. Bir defa bu kadar kar yağacak
ve tüm yollar aynı anda açık olacak. Bu mümkün değil. Çünkü o kadar caddelerin
birden açılması olacak şey değil. Bunun için belediyenin her caddede bir kar
kürüme aracı ve yeterli personeli hazır bekletmesi gerekirdi ki böyle bir şeyin
olmayacağını hepimiz biliriz. Çünkü bütçemiz buna elvermez.
Yine
şunu da hepimiz biliriz ki fazlaca yağan bu karda; insanların, araç sürenlerin
olumsuz etkilenmemesi, bulundukları yerde mahsur kalmamaları mümkün değil.
Çünkü kar her ne kadar bereket ise de kar aynı zamanda esaret demektir. Bu
esaret insanı, insanın ürettiği teknolojiyi de esir alır. Diğer normal
günlerdeki gibi araç sürülemez, yollar kaygan olur, her şey aksar, hava
muhalefetinden dolayı bazı işler ötelenir. Çünkü kesintisiz 24 saat yağan kar,
açılan yolları tekrar kapatacaktı. Durum bu iken bir taraf gözümüzün içine baka
baka her şeyi güllük gülistan gösterdi. Diğer taraf öldük, bittik edebiyatı
yaptı. Kara rağmen şehirler ve ulaşım sair normal günlerdeki gibi olacak
beklentisi ise, kimse kusura bakmasın, karlı hayat hayatı sekteye uğratır ve
hayatı esir alır. Bundan etkilenen sadece İstanbul değil, diğer kar yağan tüm
şehirler etkilendi. Anadolu'daki diğer şehirler de İstanbul gibiydi.
İstanbul’da aksama meydana geldiyse, diğer şehirlerimizde de aksama meydana
gelmiştir. Buna rağmen biz İstanbul'u konuştuk, diğer belediyeleri es geçtik.
Tamam, İstanbul, Türkiye’nin kalbidir. Diğer şehirlere göre biraz fazla
konuşulsun ama yatıp kalkıp İstanbul’u konuşmak olmadı.
Hakkaniyet
üzere olacaksak sadece İstanbul değil, karın yağdığı tüm belediyeler sınıfta
kaldı. Bu da doğaldır. Çünkü hiçbir belediyenin araç ve insan kaynakları bu
kadar yağan karla bir çırpıda mücadele edecek yeterlilikte değildir. Birileri
cambaza bak, cambaza diyerek İstanbul'u gösterirken diğer şehirler tepkilerden
kurtuldu. Hâlbuki herkes İstanbul'a bakıncaya kadar kendi şehrine bakmalıydı.
Bırakalım, İstanbul'da yaşayanlar İstanbul'u, diğer insanlar da kendi
şehirlerini konuşsun. Ki olması gereken de bu idi. Herkes sorumlu olduğu bölge
ve muhitine bakmalıydı. Türkiye böyle suni gündemlerle meşgul edilmemeliydi.
Ayrıca kar bereketini de küstürmemek lazım. Kar dile gelse, yağmaz yağmaz
dediler. Bir yağdım, birbirlerine girdiler, demez mi? Hasılı, birilerinin
birileriyle bir alıp veremediği varsa, bunu kar üzerinden yapmasın. Gidip
kendilerine bir başka meşgale bulsunlar. Zira biz kardan, karın getirdiği
aksaklıklardan memnunuz.
*02/02/2022 tarihinde Barbaros ULU adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.