İnternet haberlerine
bir göz atarken “Karı koca kavgası böyle
bitti! Yara almadan çıktılar” başlığı dikkatimi çekti. Haberin detayını
okuyunca “Seyir halindeyken sebebi bilinmeyen bir nedenle aralarında tartışma
çıkan çift yol kenarındaki su kanalına uçar, arabaları yan yatan çift yara
almadan çıkar ve sağlık kontrolü için götürüldükleri hastanede birbirinden
şikayetçi olurlar. Bunun üzerine polis çifti karakola götürür.” (internethaber)
Normal bir aile kavgası, neresi dikkatinizi çekti diyebilirsiniz. Bana göre
haber baştan sona ilginç ve bir o kadar da ibretlik. Üzerinde durulması
gerekir.
Su kanalına uçtuktan
sonra yara almadan kurtulan çiftin ne çektiğini bir Allah bir de kendileri
bilir. Çünkü ateş düştüğü yeri yakar. İzin verirseniz ben buzdağının görünen
kısmını ele almaya çalışacağım:
Ne hayallerle bir araya
gelip hayatlarını birleştiren çiftimiz anlaşılan mutlu değil, kaç yıldır
evliler, çocukları var mı bilmiyorum ama bildiğim bir şey var, evlilikleri
kavga ve gürültü üzerine yürüyor. O kadar çok kavga ediyor olmalılar ki ev ve
barkta, park ve bahçelerde, ayakları yere basan yerlerde yaptıkları kavgalar
yeterli olmamış olmalı ki ayakların yerden kesildiği, canlarının dört tekere
emanet olduğu arabanın içinde ve seyir halindeyken kavgalarını devam
ettiriyorlar. Neyi paylaşamadılar da bu şekilde ölüme davetiye çağırırcasına
seyir halindeyken kavgaya tutuşuyorlar? En ufak bir dikkatsizliğin kazalara
sebebiyet verdiği bir ortamda aynı yastığa baş koymuş, evliliklerini başa kadar
sürdüreceklerine dair şahitler huzurunda verdikleri sözü bir tarafa bırakarak
intihara kalkışıyorlar. İntihar diyorum çünkü seyir halindeki bir araç içinde
kavga etmenin bir başka izahı olamaz. Keşke kavga nedenleri incir çekirdeğini dolduran
bir kavga olsa yine gam yemeyeceğim. İçlerinden bir tanesi de aklını kullanıp
aracı sağa çek, önce kavgamızı yapalım demiyor.
Çiftler aracın içinde
kendilerini kaybetti, sinirleri tavan yaptı, kavga ettiler diyelim. Kaza
yapıyorlar, araçları su kanalına uçup yan yatıyor, görenlerin haber vermesiyle
hastaneye götürülüyor. Yaşadıklarından dolayı “Biz ne yaptık böyle! Şükür yaşıyoruz,
burnumuz bile kanamamış, demek ki verilmiş sadakamız varmış, büyük bir facia
atlattık, Allah bizi birbirimize bağışladı, bundan sonraki hayatımızı
birbirimizi üzmeyecek şekilde devam ettireceğimize gel söz verelim, bizim bu
araçtan sağ çıkmamız bize bir uyarıdır. Zira bir musibet bin nasihatten iyidir”
deyip birbirlerine sarılacakları, birbirinden özür dileyecekleri, sevinç
gözyaşı dökecekleri, ‘bir daha mı tövbe’ diyecekleri yerde çiftimiz hiçbir şey
olmamış gibi hızlarını alamayıp birbirinden şikayetçi oluyorlar.
Başlarına gelen bu
musibetten hala ders almayıp dediğim dedik, ben haklıyım kavgasını yapanlar,
birbirlerini şikayet ettikleri zaman toz liman olan hayatları, sütliman mı
olacak? Bugüne kadar göremedikleri ya da birbirlerinden esirgedikleri mutluluğu
polis mi verecek, adliye mi verecek? Bu kadar gözü dönmüşlük neyin nesi? Yazık gerçekten! Başta
bu çift olmak üzere bu yolun yolcuları şunu bilsinler ki kendilerinden başka
kimse kendilerine mutluluk dağıtmaz. Hele karakol ve adliye hiç vermez, sorunu
çözmez. Yaptıkları sadece anlaşamadıklarının tespitini yapar. Bunu zaten çiftler
beceriyor. Sonuç, başlarının belası çözümsüzlükle yine kendileri karşı karşıya
kalırlar.
** 04/11/2018 tarihinde Kahta Söz'de yayımlanmıştır.