11 Haziran 2016 Cumartesi

Nuh'un peygamber olduğunu nasıl ispatladım? *

2005 yılında ikizlerim şimdinin TEOG sınavı yerine geçen OKS sınavına girmişlerdi. Bir  tanesi Türkiye 345.si olmuş, ilk tercihi olan Fen Lisesine 7.sırada yerleşerek kayıt yaptırma hakkı elde etmişti. Okulun web sayfasından kayıtta istenen evraka bir göz attım. Aşağı yukarı bir sayfalık kayıt belgesi isteniyordu. İstenen evrakı hazırladım, kayıt yaptırmaya okula gittim.

Okulun kayıt komisyonu götürdüğüm evrakı inceledi. Tam kayıt yaptıracağım esnada okul müdürü: “Bu okula kayıt yaptırmak için gereken bir evrak eksik” dedi. Hangisi hocam dedim. “Matematik ve Fen Bilgisi notlarının 4.00’dan aşağı olmadığına dair okulun yazısı yok, bu yüzden ben bu kaydı yapamam” dedi. Kendisine, sayın hocam çocuğun diplomasında diploma notu: 5.00 yazıyor. Bu, çocuğun tüm derslerinin 5.00 olduğunu göstermez mi dediğimde, “Evet, tüm derslerinin beş olduğunu gösterir göstermeye. Ama diplomayı sahte hazırlamış olabilirler. Bizim için belge yani okulun yazısı gerek” cevabını verdi. Hocam, diplomayı sahte hazırlayan okul, belgeyi mi sahte hazırlayamayacak? Bir defa minareyi çalan kılıfı hazırlar dedimse de Nuh’un peygamber olduğunu kabul ettiremedim. Sonunda çocuğumun Adana’daki okulunu aradım. Müdürün istediği belgeyi faksla gönderdiler. Müdür, “Hocam biz gelen bu faksla çocuğun kaydını yapalım şimdilik, ama belgenin aslını hemen getirmeniz gerek” dedi. Tamam deyip çocuğun kaydını nihayet yaptırabildim.  Belgenin ıslak imzalı aslı APS vasıtasıyla 1-2 gün içinde okula ulaştırıldı.

Türkiye'de her güne yeni bir gündemle uyanıyoruz. Her gündem sonu gelmeyen yeni meselelere kapı açıyor. Her mesele fludur bizde. Hiçbir konu vuzuha kavuşmaz. Çünkü niyetimiz konuyu, problemi çözmek değildir. Tüm mesele siyasi rakiplerimizi  alt etmek için pozisyon almaktır. Birimizin ak dediğine diğerimiz kara der. Ak; aklığını, kara; karalığını ispat etmek için ömrünü harcar. Hiçbir belge, savunduğumuzu ispatlamadığı müddetçe bizim için geçerli değildir. Tek doğru beynimizde oluşturduğumuz algılardan ibarettir.

Son zamanlarda yine ayrışmamıza neden olabilecek bir konu bulduk: Yüksek kademede olan bir siyasiye ait diploma meselesi gündemimizde. Diploması var mı, varsa kaç yıllık, orta yerde dolaşan bu diploma sahte mi, değil mi konusunu bulduk. Helal olsun bize. Bir partimiz adı geçen kişiye ait diplomasının olup olmadığını YSK'dan ister. YSK, istenen diplomanın noter tasdikli örneğini siyasi partiye gönderir. Adı geçen siyasi parti, YSK'nın gönderdiği bu noter tasdikli diploma örneğini sosyal medyadan paylaşır: "Başvurumuz üzerine, YSK tarafından iletilen noter onaylı diploma örneğini paylaşıyoruz" ve altına: "Diplomanın gerçek olup olmadığına ilişkin hukuki başvurularımız devam edecek" notunu düşer. Diploma sahte mi, değil mi bilmem. Ama bildiğim bir şey var: Bizde noter tasdiki dendi mi akan sular durur. Çünkü bir belge noterden onaylanmış ise bu doğrudur. Noter tasdiğini görünce söyleyecek bir sözümüz olmaz. Siyasi partinin açıklamasına bakılırsa noter tasdiğine rağmen diplomanın gerçek olup olmadığıyla ilgili hukuki başvurular devam edecekmiş.

Anladığım kadarıyla Yüksek Seçim Kurulunun verdiği noter tasdikli belge,  tam ikna etmemiş anlaşılan. Noter ve YSK  belgeleri bile ikna etmediğine göre acaba biraz kopya verip neden ikna olurlar. Onu söyleseler de bu iş kapansa. Bence bu işin çözümü: Diploma sahibinin "Bu diplomayı falan tarihte aldım, notere de yutturdum, sahtedir, gerçekle bir alakası yok" demesidir. Ya da benim yaptığım gibi mezun olduğu okuldan bir belge alıp diplomanın sahte olmadığını ispatlamasıdır... Belki o zaman  Nuh’un peygamber olduğunu kabul ederler. Tabii amaç kayıkçı kavgası değilse…

* 15/06/2016 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

10 Haziran 2016 Cuma

İkinci işini iyi yapan asıl işini ihmal eder

Bir padişahın sefer esnasında atının üzengisi bozulur. Eratın içerisinde tamirci aranır. Bir asker  tamir eder. Padişahın hoşuna gider askerin ustalığı. Bir kese altınla ödüllendirir askeri.. Ardından askerin işine son verir. Adamları: "Oldu mu ya padişahım yaptığınız. Aynı anda ödül ve ceza verdiniz" derler. Padişah: "Oldu. Hem de çok iyi oldu. Çünkü üzenginin tamirini çok güzel yaptı. Demek ki bu konuda maharetli. Fakat bu bizim askerimiz. Görevi asıl askerliktir. Eğer bir insan bir başka işi kendi işinden  daha iyi yaparsa esas kendi işini, asıl görevini ihmal eder. Bu yüzden askerlik görevine son verdim" der.

***
Ülker grubu bisküvi ile birlikte ün yapmış, kaliteyi yakalamıştı. Çalışanları Ülker'e gelerek: "Efendim! Kek, çikolata gibi alanlara da girelim" dediklerinde Ülker: "Gireriz girmeye. Hatta bisküvi gibi en alasını da yaparız. Fakat asıl işimiz olan bisküviyi unuturuz. Bu yüzden şimdilik bisküvi dışında bir başka alanda çalışmayalım, eforumuzu bir başka alanda tüketmeyelim" diyerek başka mamullere  uzun süre girmez.

***
Hastanede  aynı anda iki bebek dünyaya gelir: Biri bir Çingene ailesine ait, diğeri ise soylu ve itibarlı bir aileye. Zengin aile daha güzel görünen Çingene çocuğuyla kendi çocuklarını değiştirir. Aile çocuğu en iyi okullarda okutmak için çabalar, özel hocalar tutar, en iyi okullarda eğitim gördürür. Fakat çocukta beklenen başarı bir türlü gelmez. Çocuk fırsat buldukça sepet örmek için kendine meşgale bulur. Çünkü sepet örmede çok maharetlidir. Çingene ailesinin götürdüğü çocuk ise, önüne yapması için konan sepeti bir türlü örmez, hatta öremez. Ailesinin her türlü engellemesine rağmen çocuk okur, bürokraside iyi bir görev alır. Hikayede görüldüğü gibi her şey, herkes aslına çekiyor.

***
Kamu kurum ve kuruluşlarda işe adam almaktan ziyade adama iş bulunur.  Çünkü işe uygun aday bulmaktan ziyade  uhdemize verilen arpalıklara ahbap-çavuş ilişkisi içerisinde 'yakınlarımızı' doldururuz. Hiç emaneti ehline vermeyiz. Aldığımız eleman alındığı işte becerisini göstereceği yerde üzerine birinci derece vazife olmayan alanlarda maharetini gösterir. Başka işi yapa yapa esas yapacağı işi unutur, ya da ihmal eder.

***
Türkiye gibi yerlerde kamuda çalışanların büyük bir çoğunluğu sevdiği, istediği ve ilgi alanına giren bir işte çalışmaz. Zorla ya da zoraki girdiği işten emekleyerek emekli olur. Çünkü istemediğimiz bir evlilik yaparız. Esas maharet ve yeteneğimizi kamuda çalışırken ikinci işimizde gösteririz. İkinci işimiz bir müddet sonra asıl işimiz olur çıkar. Kamu görevimizi ise sosyal güvencemizin devamı için dostlar alışverişte görsün çerçevesinde yürütürüz. Çünkü kamuda yüksek performans aranmaz, düşük profil ile çalışılır, orası üretim yeri değildir. Kendi ikinci işimizde yorulur, birinci işimizde ise dinleniriz. Tıpkı bir piknik yeri gibidir kamu. İdare etme ve arazi olma yeridir orası. Asla sırtımız terlemez. Lafa geldiği zaman da mangalda kül bırakmayız: Boğazımızdan haram lokma daha geçmedi gibi iddialı sözler de söyleriz. Sözde dürüstlüğü de kimseye vermeyiz. "Benim gibi insan kamuda bu kadar paraya çalışmaz, değerim bilinmiyor" gibi sözlerle de kendimizi kandırdığımız gibi çevremize de "Bulunmaz Hint kumaşı" olduğumuz imajı vermeye çalışırız. Özel sektör, kamunun verdiği maaştan üç katı daha fazla versin asla özeli tercih etmeyiz. Genelde az maaşla kamuyu tercih ederiz. Çünkü garantili bir iştir bizim aradığımız. Oradan emekli oluruz. Sağ eli maharetli olana sol elini, sol eli maharetli olana da sağ elini kullanacak  şekilde kamuda iş verilir. Yani salağa solak, solağa da salak iş veririz. Böylece yuvarlanıp gideriz. Sonuç: İliklerine kadar emdiğimiz kamu için: "Devlete 25 yıl hizmet ettim" der, yolumuza devam ederiz. Yolumuzu buluruz kısacası. yeter ki arayalım...

 Ekmeğini yediğimiz çanağımıza  pislemeyelim. Asıl işimizi layıkıyla yapalım. Tali işimizde boğulup kalmayalım. Namaz kılacağım derken orucu, oruç tutacağım derken namazı ihmal etmeyelim. Sap ile samanı karıştırmayalım.  Her birini zamanında yerli yerinde yapalım. Malumunuz Ebrehe, Kabe'yi yıkmak için geldiği esnada aynı zamanda Mekkelilerin develerine de el koymuştu. Abdulmuttalip develerini istemeye gittiğinde Ebrehe: "Ben  seni Kabe'yi yıkma diye ricaya geldin sandım. Halbuki sen, develerinin derdindesin" deyince Abdulmuttalip: "Ben develerin sahibiyim, develerimi istiyorum. Kabe'nin sahibi başkadır. O, Kabe'sini koruyacaktır" cevabı verir. Biz de uhdemize verilen esas işimize yoğunlaşalım. Çünkü o iş bize emanet olarak verilmiştir. Üzerimize birinci derece verilmeyen işlerle kendimizi avutmayalım...

Herkesin yeteneğine uygun, hakkaniyete uygun bir şekilde çalıştığı işte bir farkındalık oluşturacak şekilde değer/ler üretmesi temennisiyle...10/06/2016

9 Haziran 2016 Perşembe

Gerçek sevgi

Bir gün sormuşlar ermişlerden birine; "Sevginin sadece sözünü  edenlerle, onu yasayanlar arasında ne fark vardır?"

"Bakın, göstereyim" demiş, ermiş. Önce sevgiyi dilden gönlüne indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından derviş kaşıkları denen bir metre boyunda kaşıklar gelmiş..
      
Ermiş bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz diye bir de şart koymuş.
Peki demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kasıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan. Bunun üzerine "şimdi," demiş ermiş, "sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe.." Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. Buyrun deyince, her biri uzun boylu kaşığı çorbaya daldırıp, sonra karşısındaki kardeşine uzatarak içirmiş. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan.

"İşte" demiş ermiş, "Kim ki gerçek sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse, o aç kalacaktır. Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır şüphesiz, ve şunu da unutmayın; gerçek pazarında alan değil veren kazançtadır daima..."

Dervişin fikri ne ise...


"Bir gün New York'ta bir grup iş arkadaşı, yemek molasında dışarıya çıkar. Gruptan biri, Kızılderili’dir. Yolda yürürken insan kalabalığı, siren sesleri, yoldaki iş makinelerinin çıkardığı gürültü ve korna sesleri arasında ilerlerken, Kızılderili, kulağına cırcır böceği sesinin geldiğini söyleyerek cırcır böceğini aramaya başlar. Arkadaşları, bu kadar gürültünün arasında bu sesi duyamayacağını, kendisinin öyle zannettiğini söyleyip yollarına devam eder. Aralarından bir tanesi inanmasa da, onunla aramaya devam eder.Kızılderili, yolun karşı tarafına doğru yürür, arkadaşı da onu takip eder. Binaların arasındaki bir tutam yeşilliğin arasında gerçekten bir cırcır böceği bulurlar. arkadaşı, Kızılderili’ye "Senin insanüstü güçlerin var. Bu sesi nasıl duydun?" diye sorar. Kızılderili ise; bu sesi duymak için insanüstü güçlere sahip olmaya gerek olmadığını söyleyerek, arkadaşına kendisini takip etmesini söyler. Kaldırıma geçerler ve Kızılderili cebinden çıkardığı bozuk parayı kaldırımda yuvarlar. Birçok insan, bozuk para sesini duyunca sesin geldiği tarafa bakarak, onun ceplerinden düşüp düşmediğini kontrol eder. Kızılderili, arkadaşına dönerek: "Önemli olan, nelere değer verdiğin ve neleri önemsediğindir. Her şeyi ona göre duyar, görür ve hissedersin." der ve yoluna devam eder...

8 Haziran 2016 Çarşamba

Neler öğrendik neler!


 
Jackson Brown'in "Su Hayatta Neler Ogrendik Neler" adli  kitapcigindan:
 
1- Kendimi neselendirmek istedigim zaman en iyi yolun baska birini
        neşelendirmeye çalışmak olduğunu öğrendim.
 
2 - Bir bebegin evlilik sorunlarini çözemeyecegini ögrendim.
 
3- Bir tartismayi tatliya baglamadan yataga gidilmemesi gerektiğini öğrendim.
 
4- Isyerinde romantik iliskiler aranmamasi gerektigini ögrendim.
 
5- Insanin kendisinden daha sorunlu birisiyle evlenmemesi gerektiginin ögrendim.
 
6- Çalistirdigimiz insanlara iyi davrandigimizda, onlarin da müsteriye
        iyi davrandiklarini ögrendim.
 
7- Bir toplantida zekâmi ya da sohbetimi göstermek konusunda tercih
        yapmak gerektiğinde sohbeti seçmenin daha iyi olacağını
 
8- Insanlara iyi davranmanin hiçbir maliyeti olmadigini ögrendim.
 
9-Gerçekten yasamaya baslamak için emeklilik beklenirse, çok uzun bir süre
        beklenilmiş olunacağını öğrendim
 
10-Iyi kalpli olmanin mükemmel olmaktan daha önemli oldugunu
 
11-Bir domuza ve bir çocuga istedikleri her seyi verirseniz sonuçta
        çok iyi bir domuzunuz ve çok kötü bir çocuğunuz olacağını öğrendim.
 
12-Kimle evlenecegin kararinin hayatta verilen en önemli karar olduğunu öğrendim.
 

Güzel ve Hikmetli Sözler (17)

301.Eğer adımlarını önünde yürümüş olanın adımlarına göre atarsan, hiçbir zaman onu geçemezsin. M. Zetung

302.Her zaman iyi bir fikir bulunur ama daha iyi yapacak biri zor bulunur. Mustafa Güngör

303.Kararlılık, insanın iradesini uyandırma zilidir. Antony Robbins

304.Bizim insan olarak vazifemiz, sanki kabiliyetimizin sınırı yokmuşçasına hareket etmektir. Teihard de Chardin

305.Ölmeye değer bir amacı olmayan insanın yaşamaya değer bir amacı da olamaz. Martin Luther King

306.Kendi gelecekleriyle ilgili planları olmayanlar başkalarının planlarına dahil olurlar. Antony Robbins

307.Kendi varlığını bile amacına feda edebilen insan iradesine karşı hiçbir şey direnemez. Benjamin Disraeli

308.Problemleri hayatın bir parçası olarak kabul edin.Karşınıza çıktıkları zaman başınızı dik tutun.An Landers

309.Başarı, kişinin başlangıç noktası ile ulaştığı yer arasındaki farktır. Sweet Marden

310.Büyük kafaların büyük hedefleri vardır; küçük kafaların ise sadece arzuları. Küçük kafalar talihsizliklere boyun eğer, büyük kafalar talihsizliklerin üstünde yükselir. Washington Ivving

311.Asrımızda eğitim, okumayı bilen, âmâ neyin okunmaya değer olduğunu bilmeyen geniş bir kitle oluşturdu. G.M.Treveyan

312.En büyük kötülük direnme yoksunluğundan gelir. Groce

313.Yeni çareler uygulamayan yeni belalar beklemelidir. Çünkü zaman en büyük yenilikçidir. Francis Bacon

314.Büyük başarıların sahipleri küçük işleri titizlikle yapabilme sabrını gösteren kişilerdir. Schiller

315.Zora talip olmak, gelişmenin vazgeçilmez icabıdır. Ahmet Selim

316.Bize kendi kendimize idare etmeyi öğreten idare en iyi yönetimdir. Goethe

317.En geç ihtiyarlayan insanlar, yaşamak için bir takım gayeler muhafaza etmiş olanlardır. Andre Maurois

318.Disiplin gaye ile başarıyı bağlayan köprüdür. J.Rohn

319.Zamanımızda en büyük tehlike, diğerlerinden farklı olmak isteyenlerin çok az sayıda olmasıdır. Raymond B.Fosdick

320.Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir. Mevlana

321.Mal cimrilerde, silah korkaklarda, rey zayıflarda olursa işler bozulur. Hz Ebu Bekir

322.Allah yolunda ekmek verirsen, sana ekmek, can verecek olursan can verirler. Mevlana

323.Senin her günün yarınından bir haberdir. Muhammed İkbal

324.Bir devletin devam ve bekası, adaletle mümkün olur. Hz Ali

324.Bir insanı tanımak istiyorsanız, onu büyük bir mevkie geçiriniz. Lincoin

Güzel ve Hikmetli Sözler (16)

201.Unutulmak istemiyorsan ya okunacak şeyler yaz ya da yazılmaya değer şeyler yap. (Benjamin Franklin)

202.Fakirlik en öldürücü ve en inatçı hastalıktır. (Eugene O'neil)

203.Terbiyenin sırrı öğrenciye saygıyla başlar. R.W.Emerson

204.Karşımızdakilerin düşüncelerini okuyabilseydik, alacağımız ilk sonuç bütün arkadaşlıkların bozulması olurdu. B.Russel

205.Hayatta insanın kazanabileceği en büyük ödül, birkaç gerçeği anlayabilmesi ve birkaç yanlışı ortadan kaldırabilmesidir. B. Frederick

206.Yanlış yönde bir adım atarsanız, doğru yönde yüz adım atmanız bunu telafi etmez. Çin Atasözü

207.Övülen ve iltifat gören çocukların zekalarının geliştiği anlaşılmıştır. Emrinizde çalışanlar az çok akılsız görünüyorlarsa kabahat belki de sizindir. Thomas Dreler

208.Bütün ilişkilerinizde sevgi egemen olsun. Şiddet, hiçbir işe yaramadığı gibi, kötü sonuçlar doğurur. Sevmekten ve sevilmekten yoksun bırakılmak, çocukların ruh yapılarını alt üst eder. Benjamin Spock

209.Çocukların hafızası kirlenmemiş beyaz bir kağıda benzer. Her türlü yazı için bir yer vardır. Yaşlıların hafızası ise, çeşitli çizgilerle dolmuş bir kağıda benzer. Yazmak için yer bulunmaz. Goethe

210.Özgür olmayıp kendisini özgür sayan kimseden gayri köle kalmamıştır. Goethe

211.İnsanlar mutluluğun en büyüğüne, ancak öteki insanlara iyilik yapmakla kavuşabilir. Çiçero

212.Hayatı seviyorsan zamanı boşa harcama, çünkü zaman hayatın ta kendisidir. B.Franklin

213.Hayatta dostluğun mevcut olmadığını herkes söyler durur; ama kimse onu temin etmek ve devamlı olmasını sağlamak hususunda çaba harcamaz. Lambert

214.Dinlemesini bilenler, ülkeleri fethetmesini bilenlerden daha büyüktür. Franklin

215.İyi adam olmak için kimseye fenalık etmemek yetmez, iyilik etmesini de bilmelidir. Fenelon

216.İyiyi yapabildiği halde yapmayan insan, suç işlemiş olur. Pestalozzi

217.Güzellik doğruluk, doğruluk güzelliktir. Keats