20 Aralık 2015 Pazar
Ayının Aşkı
Efendisini çok seven bir ayı, efendisinin etrafından hiç ayrılmaz. Onu esen rüzgardan bile kıskanmaktadır.
Sevgisi o kadar aşırı idi ki, aşkı; gözünün önünü göremeyecek şekilde kör etmişti. Onun sevgisi efendinin de hoşuna gidiyordu. Yine bir gün efendisi dinlenmek için ağacın altında istirahat etmeye çekilmişken onu rahatsız eden karasineği ayı eliyle kovalar. Sinek bu. Kovaladıkça sinek tekrar konar. Sonunda sinek, gözü gibi koruduğu efendisinin alnına konar. Efendisini bir daha rahatsız etmesin diye eline koca bir kaya parçasını alır, sineği öldürmek için efendisinin alnındaki sineği hedefler ve taşı atar.
Sonuç mu? Tam isabet, sinek ölür. Tabii efendisi de. Ayı ne mi yapıyor? Önce İki gözü iki çeşme ağladı. Sonra mı? Ayı yeni bir efendi bulmak için yola kan revan oldu. Karşısında elan 3 tane efendi durmaktadır. Hangisine gitse acep?
Başın sağolsun ayıcığım. Sen; aklını, i'zânını, ferasetini ve beynini kullanmayıp içgüdülerinle hareket ettikçe daha çok timsah gözyaşı dökersin. Samimi insanlara da saç baş yoldurursun. Senin yediğin herzelere ses çıkarmayan ve senin bu beyinsizliğini görmeyen efendine de Rabbim feraset versin. Sizin cenazenizi kılmak yine bana düştü. Allahü Ekber... 08.06.2015
Süleyman'ın Mührü Niçin Kayboldu?
Politik Savruluşumuz
-Üstad, seçim sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsun?
-Hangi yüzümle olsun?
-Ne demek hangi yüzümle...?
-Kardeş, politika "çok yüzlülük" demektir. Politika borsa gibidir; iner, çıkar, duruma göre pozisyon almak, fikir ve görüş değiştirmektir.
-Biraz somutlaştırsan,
-Mesela 15 ay önce yapılan mahalli seçimlerde bazı illerde 2 parti yarışırken hatta arada 10'larla ifade edilecek bir fark varken son seçimde oylar tamamen rakip partiye gitti.15 ayda bu kadar insan nasıl ikna olup da diğerine gider. Anlayabiliyor musun? Daha iyi anlamak istersen bazı bölgelerimizi ve illerimizi karşılaştır. Bu seçimde baba katiliyle baban bir safta yer tuttu. Adlarını bile ağızlarına almaktan kaçınan insanlar rakibinin mağlubiyeti karşısında düşmanının sevincine ortak olmak için neredeyse ağzı kulaklarına vardı.
-Nasıl oluyor bu?
-Dur sen, daha neler göreceksin neler. Aslında çok da şaşırma. Bazı İnsanlar siyaset değil de politika yapar, omurgalı davranmaz, günü birlik yaşamaya devam eder, balık hafızalı olursa herşeye hazır olman gerek.
-Başka.?
-Daha ne olsun, bu fotoğraf herşeyi açıklamıyor mu? İstersen sana bir de Serdengeçti’yi anlatayım:
1965 yılında arkadaşlarının israrı ile Antalya milletvekili seçilen Osman Yüksel Serdengeçti, arkadaşlarıyla birlikte meclisin yolunu tutar. Dönerli kapıdan içeri girecektir. Fakat hayatında ilk defa böyle bir giriş gördüğü için dönerli kapıdan bir türlü içeri giremez, her girmeye teşebbüste kendini kapının dışında bulur, sonunda arkadaşının yardımıyla içeri girer. Morali bozulmuştur bozulmasına ama, Serdengeçti bu. Cevabı yetiştirir:
-“Arkadaş daha meclisin kapısında iken döneklik başladı” diyerek vaziyeti kurtarır. Yeter mi bu kadar?
-Yeter kardeş yeter, suç sende değil, esas suç, sana soru soranda tamam mı?
-Politika değil de siyaset yazdığımız zaman seviye çıtamız yukarı doğru ivme kazanır.
-Arasında ne fark var?
-Amma da hazır yiyici imişsin, git arasındaki farkı da sen araştır.
12/06/2015
Basra harap olduktan sonra
Ormanların kralı arslan koyunun yanına gelir. Koyun arslana:
-Efendim bu ne hal, dişlerin dökülmüş, pençelerin görev yapmıyor?
-Azizim! Karar verdim. Bundan sonra daha önce uygulamadığım kararları uygulayacağım.
-Hayırdır, hangi dağda kurt öldü? Giderayak bu ne hız? Yoksa hidayete mi erdin?
-ıı...
-Sen bu kararları gücün yerindeyken uygulasaydın kıyamet mi kopardı? Ormanda krallığın zaten baki idi, güçlü iken taksimatı adaletle yapsaydın olmaz mıydı? Güçlüyken adil kararlarını uygulasaydın krallığın dillere destan olurdu. Gücünü kaybettikten sonra adalet dağıtman neye benzer biliyor musun?
-ııı...?
-Buna "Ba'dü harabü'l Basra"(Basra harap olduktan sonra) denir. " Sonra, "gecikmiş adalet, adalet değildir." bilesin
-ııı...?
-Ne Musa'ya ne de İsa'ya yaranırsın. Kendini de bitirdin, sevenlerini de. Mutlu musun...? Ya vicdanın rahat mı? Değer miydi bre efendim... 12/06/2015
* 07 Haziran genel seçimleri öncesinde öğretmene rotasyon getiren hükümet, seçim sonrasında bu kuralı uygulamamıştır. Birçok kişiye göre bu kural oy kaybının nedenlerinden biridir.
Borcamsız Bir Düğün
Hafta sonu Afyon Çay'da bir düğüne katıldım. Düğünle ilgili izlenimlerim:
1.Yemek yiyecek olan sıraya giriyor.
2. Menüde mercimek çorbası, etli pilav ve ekmek.
3.Tabildotunu alan uygun masaya geçip yemeğini yiyor.
4.Kesilen yaş pasta misafirlere servis ediliyor
5.Gelin ve damata para ve altın takılmıyor. Para ve altın hediyesi getirenler sıraya giriyor, hazırlanan çantaya hediyesini bırakıp düğün sahiplerine hayırlı olsun deyip masasına geçiyor.
6.Fazla çocuk yok, varsa da ailesinin yanında. Misafirler masasında bir taraftan yemek yiyor, bir taraftan da canlı ilahiyi dinliyor.
7.Hediyeler arasında mutfak eşyası özellikle Konya'nın vazgeçilmez hediyesi borcama rastlamadım.
8.Saat 19.00'da başlayan düğün 21.00'da sona erdi.
Bu düğünde,
* Masada yemek yiyenlerin etrafında yemek sırası bekleyenleri göremedim,
* Masada oturanların bamya getir, helva getir, pilav getir etli olsun, denizaltılı olsun dediklerini göremedim.
Darısı Konyalıların başına... 14/06/2015
İpucu
Başkasını Hedef Gösterme Hastalığımız (2) *
Adana'da yaşayanlar bilir. Çukurova ilçesi Turgut Özal Bulvarında cadde üzerinde, görev yaptığım okula yakın Töre isimli bir market vardı. Okul dönüşü zaman zaman ev ihtiyaçlarımı karşılamak için bu markete girerdim.
Yine bir gün okul dönüşü bu markete girdim. Birkaç kalem alışverişimi yaptım. Kasadan ödemeyi yaptım. Evimde misafirim vardı aceleyle kapıdan çıkarken kapının yanında bekleyen bir kadın peşim sıra benimle birlikte rüzgar hızıyla çıktı. Anlaşılan kadının da acelesi vardı.
Derken efendim, içinden geçtiğim, X-ray cihazı ötmeye başladı. Ben "Ne oluyor" diye geriye dönüp bakarken hemen güvenlikle yüz yüze geldim. Bir de ardımdan bana dokunacakmış gibi çıkan hanımefendiyi.
Kadın parmağıyla beni göstererek "Beyefendiden ötüyor" dedi.
Marketteki
alışveriş yapanlar da alışverişi bırakarak bana bakmaya başladı. Kadın
kendinden emin bir şekilde teşhisi koymuş ve hırsızı tespit etmişti. Ben de
yıllardır 'Bu alarm ötüyor mu? Öterse nasıl öter? Bir gün içeriden bir şey alıp parasını ödemeden cihazın içinden bir geçeyim. Bakalım, ötecek mi' diye hep merak ederdim. Artık
merakım ben istemeden gerçek olmuş, hakka'l yakîn olarak gerçekleşmişti. Acaba
cebimde benim bilmediğim, marketten arakladığım, bana ait olmayan ne olabilirdi?
Böyle bir düşüncedir aldı beni. O değilden ceplerimi kontrol ettim. Yoktu bir
şey.
Ben ayaktayım ama başımdan kaynar sular dökülmüş durumdayım. Şimdi ne olacak
diye aval aval bakıyorum. Güvenlik yanımızda belirdi hemencecik. Hanımefendi
ile benim x-ray cihazından tek tek geçmemizi istedi. Ben geçerken kadın bir
hamleyle yapışık ikizler gibi ateş alırcasına peşimden girdi. Kadın tekrar
beyefendi sizden ötüyor dedi. İçimden ya Rabbi, aldım mı başıma belayı. Bu işin
sonu karakolda biter, bir de sicilime işlenecek derken, güvenlik görevlisi
bayana, "Hanımefendi! Siz bizimle gelin, beyefendi siz gidebilirsiniz,
özür dileriz" dedi.
Oh
be şükür diyerek aracıma binip evimin yolunu tuttum. Böylece üzerimden büyük
bir yük kalkmış oldu. Öyle ya bir de hırsız damgası yemek vardı işin içinde.
İki sayfalık bu iki anekdotumun ardından sadede gelirsem, iki yazımda da hırsız kendileri olduğu halde hırsızlığı başkasına yamamaya çalışan iki tipi görüyoruz. Şu yalan dünyada esas suçlu kendileri olduğu halde bu kadın ve öğrenci gibi parmağını uzatıp karşı tarafı hedef gösteren, başkasını suçlayıp suçlu bu diyen, ben öyle değilim diyerek kendisini temize çıkarmaya çalışan nice insanlar vardır. Suçlu bu diye parmak gösterdiklerinin hayatı kararacakmış, lekeleneceklermiş, hiç umurlarında değil. Sizler de çevrenizde böylelerine rastlamışsınızdır.
Bu
durum sadece hırsızlık olaylarında değil, ülke yönetimi ve hayatın her alanında
böyledir. Mesela siyasetimiz böyle değil mi? Birileri bazı menfi şeylerin faili
olduğu halde kitleleri yanıltmak ve kendisini gizlemek için suçu hep başkasına
atar. Nasılsa inananı olduktan sonra Allah korkusu ve kuldan utanma da yoksa niye
yapmasın. Zira en iyi savunma, saldırıdır.
Akılları
sıra kendilerini gizleyerek insanları kandıracaklarını sandıkları bu yöntem
maalesef tedavisi olmayan bir hastalıktır. Allah ne kandıranlardan ne de
kananlardan eylesin bizi.
*14/05/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.