16 Haziran 2019 Pazar

“Dur Bakalım Pişmanlar mı?”


Hepimiz faniyiz bu dünyada. Bize biçilen zaman kadar oyalanıp gideceğiz. Bu zaman diliminde esas imtihan için yapmamız gerekenlerle mükellefiz. Çoğumuz bunun bilincinde olmamız gerektiğine inandığımız halde çoğu zaman bize biçilen hayatın içinde isteyerek veya istemeyerek ama büyük ama küçük ama affedilir ama affedilmez hata ve yanlışlar yaptık, yapıyoruz, yapacağız. Kimimiz bir müddet sonra nedamet duyarak bu gayya kuyusundan kurtulmaya çalışır, kimimiz hatasıyla yüzleşmek istemez, burnunun dikine gider.

Kimseyi ayıplamaya gelmez bu dünya. Bu dünya öyle bir dünya ki yaptıklarımızdan dolayı hem kendimize zarar verirken hem de başkalarına hayatı dar ediyoruz. Bu durum dostu üzerken düşmanı sevindiren bir durumdur. Ama ne edersin ki dünyanın cilvesi bu. Madem bu dünyaya geldik, bu hamamda terleyeceğiz.

Bu dünyadan kimler gelip geçmedi... Kimler hata yapmadı kimler... İçlerinde peygamber de var, ins-ü cinni de var. Başta Adem olmak üzere yaptığı hata ile yüzleşti, gönülden özür diledi. Allah'ın affı daha geniş geldi. Adem, affedildiği gibi üstüne üstlük peygamber oldu. Diğer birçok peygamber hakeza… Allah, yarattığı ilk insanın bu yönüne işaret eder. Çünkü insan demek zelle, hata, yanlış, suç, kabahat demektir. Yani nefis taşır. Nefsi de kötülüğü emreder. Nefsinden dolayı suça belenip ardından tövbe edip özür dileyen eşrefi mahlukat olmaya devam ediyor. Allah meleklerin özelliklerini anlatır ama melek olmamızı istemez. Hatanızdan dolayı hatanızla yüzleşip makamıma yönünüzü çevirirseniz kabulümdür der. Bu arada Adem ve eşini suça iten cinnilerin başı İblis'i de örnek verir. İblis'e gittiğin yol, yol değil, gel tövbe et, kibrinden dolayı burnunun dikine gitme der. Ama İblis, tövbe edeceği yerde savunmaya ve saldırıya geçerek suç makinesi olmaya ve insanları yolunda gitmeye uğraştı hep. İblis, seçtiği bu yol ile şeytanlaşırken iflah olmaz bir yola girdi ve Allah'ın lanetine uğradı. İlk hatayı yaparak suça bulaşan Hz Adem ise insanlığın yolunda kaldı.

Dünyanın daha başlangıcında bu işler olup biterken Allah kimseyi dışlamadı. Git ne halin varsa gör, sen samimisin veya değilsin demedi. Kapısına geleni geri çevirmedi. Bilmesine rağmen kimsenin niyetini sorgulamadı. Bir daha bir daha şans verdi.

Ya bugün biz neredeyiz? İnsan olup da hata işlemeyen yok mu? Olmaz olur mu? Hem de hepimiz birden. Kimimizin hatası insanlar nezdinde göründü, kimimizin ki Rab katında gizli kaldı. Bazılarının işlediği suç yüzünden devlet peşine düştü, yakasına yapıştı. Bazıları ise bu dünyada yırttı. Suç işleyenlerden bazıları tövbe dedi, suçunu itiraf etti. Bu durumda biz ne yaptık? İtiraf ve pişmanlığıyla kendisini bırakmadık ve hatasıyla yüzleşmek bir erdemliliktir demedik. Bu tür suça katılanları bu aşamadan sonra yaptığı ve konuştuğuyla değerlendiriyoruz. Niyetlerini sorguluyoruz. Dur bakalım, pişman mı diyoruz. Böyle bir hakkımız var mı bizim? Sahi suça karışanlar başka ne yapmalı ki bize güven verebilsinler veya biz onlara güvenelim? Allah, bir daha şans vermeseydi Adem, peygamber olabilecek miydi veya diğer zelle diyebileceğimiz hataları yapan peygamberler, peygamber olabilecekler miydi?

Bilelim ki Allah suça karışan hiçbir insanı ölüme, yokluğa terk etmedi. Tekrar tekrar şans verdi. Ki böyle de olması lazım. Çünkü her hata yapanı yok etseydi, yeryüzünde hiçbir canlı kalmazdı. Hasılı Allah bize melek olun demiyor. Çünkü meleklerin nefsi yok. Melekler gibi olun diyor. İblis olmayın demiyor, onun yolunu takip etmeyin, şeytanlaşmayın, onun gibi olmayın diyor. Sonuç olarak biz bu dünyada suç işleyenlere ne yaparsak yapalım. İstersek yok edelim. Ama Allah herkese tekrar tekrar imkan veriyor, bilesiniz. Umarım suçundan dolayı pişman olanların nedametlerine inanmadığımız için bir gün pişmanlık duymayız.


Babalar Günü Anısına

Babalar Günü dolayısıyla bugün babam için bir mesaj yayımlayarak yılda bir defa da olsa hasret ve özlem gidermek istedim. Daha doğrusu içimden geçirdim. Babam gözümün önüne geldi ve şöyle der gibiydi:
*"Oğlum, oturduğun yerden beni özlediğini, hiç aklından çıkarmadığını söylüyorsun. Hala bıraktığım gibisin. Üşengeçsin. İşin kolayına kaçıyorsun. 
*Benim yerim belli, eğer unutmadıysan... 
Özlediysen gel yanıma. Hem bu ortamı görmüş olursun. Buradan kaçış yok. Zira bir gün sen de geleceksin buraya. Şimdiden alıştır hiç olmazsa. Ayağın toprak görsün, paçalarına buturak bulaşsın. Hoş, ben yaşarken işini, gücünü bahane ederek yanıma doğru dürüst gelmedin ki şimdi gelesin.
*Eğer beni sosyal medyadan anacaksan bil ki benim bundan haberim olmaz. Çünkü burada telefon yok, telefon olsa bile elektrik yok. Her yer kapkaranlık. Burada sanal değil, gerçek hayat var.
*Sen iyisi mi, iyi bir şey yapacaksan şu mesajımı o dediğiniz alemde bir paylaş: Baylar! Öldükten sonra bizi badem gözlü bilmeyin. Biz gittik artık. Siz yaşarken babalığınızı en iyi şekilde yapın. Evlatlarınız da evlatlarına en iyi şekilde babalık yapsınlar. Aile olun aile..."

ÖSYM, Bize de Öğretmeye Devam Ediyor *


Korkarım pirsing kelimesinin anlamını ve ne işe yaradığını bilmiyorsunuz. Korkmanıza gerek yok. Maalesef ben de bilmiyordum. Ta ki 2019 YKS sınavının cumartesi günkü TYT oturumunda sınava kulağındaki pirsingi yüzünden sınava giremeyen öğrencinin haberini okuyuncaya kadar. Habere bakalım birlikte: “Sınava annesi ile gelen genç bir kız, kulaklarındaki piercingler nedeniyle bir süre bekletildi. Genç kız kulaklarındaki piercing'leri bir türlü çıkaramayınca salona alınmadı. Sınava giremeyen genç kız gözyaşlarını tutamayarak okuldan ayrıldı.

Sanırım, haberi okuyunca pirsing hakkında biraz bilgi sahibi oldunuz. Bunu erkekler için söylüyorum. Öyle zannediyorum, erkeklerin çoğu da bu kelimeyi bilmiyordur benim gibi. Ama aynı şeyi kadınlar için söyleyemiyorum. Çünkü haberde geçen pirsing, kadınların kullandığı bir takı çeşidi imiş. İsterseniz fazla gevelemeden pirsing ne demekmiş ona bakalım. Pirsing: “Hızma gibi bir takı türü” imiş. “Cildin ve altındaki yağ tabakasının ya da kıkırdağın delinmesi ve takı ya da iğne takılması yolu ile gerçekleştirilen vücut süsleme sanatı. İşte bu şekilde takılan takılara da pirsing denir” imiş. Umarım bana hızma nedir diye sormazsınız. Hızmayı da geçen yıl öğrendim. Yani ben sizden daha cahilim bu konuda. Bazı kadınlarda bu süslenme sevdası olduğu müddetçe dağarcığımıza daha ne kelimeler girecek…bekleyip göreceğiz. Süslenme meraklısı kızlarımız ve her şeyden nem kapan ve bu bir kopya aleti olabilir mi kuşkusu yaşayan bir ÖSYM’miz olduğu müddetçe iki, üç yüz kelime ile konuşan bizlerin kelime hazinesi bu sayede gelişecek. Kızımız yasak kapsamına giren bu takı ile gelmeseydi biz bu kelimeyi öğrenemeyecektik. Sağ olsun ve eksik olmasınlar. Buradan hem ÖSYM’ye hem de süs=kızlarımıza teşekkür ediyorum. Çünkü 2,5 milyon öğrenci, sınavda ecel terleri dökerken dışarıdaki milyonlara da aynı zamanda öğretmeye devam ediyorlar.

Yazımda pirsingi konu edinirken elbette başka nedenlerle sınava giremeyen diğer öğrencilerin durumuna üzüldüğüm gibi bu adayın da kulağına taktığı pirsingi yüzünden sınava girememesine üzüldüm. Çünkü bu sınavların telafisi ancak bir yıl sonradır. Kişinin bir yılına mal oluyor. Merak ettiğim bir insan çıkaramayacağı takıyı niçin takar? Ayrıca benim yıllardan beri kadının ziynet eşyası diye bildiğim küpe, yüzük, bilezik, saat, kolye gibi takılar nelerine yetmiyor? Sınava alınmayacağını bilmesine rağmen -demek ki çıkarılması zor olan- pirsingi ile sınav merkezine niçin gelir? Niçin daha önce çıkarmaz? Kadınımız ve kızımız kusura bakmasınlar! Anlamadığım için soruyorum.  Bir insan küpe dışında diğer süs ve takılar için yüzünü ve kulağını niçin deldirir? Allah hayırlarını versin.

Şimdi gelelim kızın pirsingini kafasına takan ÖSYM’ye… İşin yok mu be kardeşim senin? Derdin sınav mı yoksa sıkıntı çıkarmak mı? Ne zaman vazgeçeceksin insanımızın üzerinde olan her şeyden nem kapma illetinden? Tamam anladık, tecrübelisin. Yoğurdu üfleyerek yiyorsun. Yaptığın sınavlarda ne kopya türleri ile karşılaştın. Pirsing de bir kopya aleti olarak kullanılabilir, bunu da biliyoruz. Eskiye oranla birçok yasak olan sınav kurallarını da esnettin. Ama gel gör ki sınava giremeyen mağdur yine çıkıyor.

Burada ÖSYM’ye de saydırdım, kusura bakmasın. Sınav güvenliği için elbette tedbirler alacak. Çünkü kopya dolayısıyla başı yıllardır çok ağrıdı. Çözümü de yasaklarda buldu. Maalesef durumumuz bu. Tüm bunlar birbirimize güvensizliğimizin bir sonucudur. Bence hayat-memat meselesi olan sınavlardan önce bu birbirimize güvensizliğimize nasıl çözüm bulacağız? Bunu düşünelim.

*17/06/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.