8 Temmuz 2025 Salı

Masumiyet Karinesi

Türkiye'nin gündeminde bazı belediyelere ilgili yolsuzluk ve rüşvet operasyonları var. Sayısını bilmiyorum ama önce gözaltı, ardından tutuklanan belediye başkanı ve belediye çalışanı sayısı az değil.

Yolsuzluk ve rüşvet var mı?

Siyasi operasyon mu yapılıyor?

Bu operasyonlarla bu parti yolsuzluk çarkının içine gömülmüş algısı mı oluşturulmak isteniyor?

Siyasette kartlar yeniden mi karılıyor?

Hedef belediyelerde dönen yolsuzlukları ortaya çıkararak bir temizlenme mi isteniyor?

Gerçekten bu belediyeler yolsuzluk girdabına girmiş mi?

Soruları çoğaltabiliriz.

Bunların hangisi veya sormadığım hangi soru sebeptir bilmiyorum.

Bu durumda yapılması gereken, yargının son sözü söylemesini beklemek, adil yargılama için yargı mensuplarını rahat bırakmak, çaldılar, çırptılar, yok, siyasi operasyon yapılıyor türünden yazıp çizmenin, paylaşım yapmanın ve konuşmanın bir anlamı yok. Bırakalım işi yargıya. Yargı kararını versin. Karar kesinleştikten sonra sonuca göre bir değerlendirmede bulunalım.

Şu aşamada ortada daha iddianame bile yokken hakim, savcı ve avukat rolüne girmenin bir gereği yok.

Bu konu hakkında yazılıp çizilen ve söylenen ne varsa hepsine acaba demek suretiyle temkinli yaklaşmak lazım. İleride pişmanlık duyacağımız söz ve eylemlerden kaçınmak gerek. Birileri, belediyeler üzerinden toplumda bir algı oluşturma peşinde olabilir. Bu aşamada bu algılara teslim olmamak lazım.

Kişiler hakkında yargı son sözü söylemeden masumiyet karinesine özen göstermek gerektiğini düşünüyorum.

Burada niyetim haklarında yolsuzluk ve rüşvet iddia edilen kişileri masum gösterme gibi bir niyetim yok. Çalan, çırpan varsa cezasını fazlasıyla çeksin. Sosyal medyada veya gazetelerde haklarında video, belge varsa dahi son sözü yargının söylemesini bekleyelim. Çünkü hiçbirimiz hakim, savcı değiliz. Zanlılar mahkemede kendilerini savunsun. Unutmayalım ki suçlu bile olsa savunma hakkı kutsaldır. Şimdiden asıp kesmeyelim. Belki de çalma ve çırpma görünenden daha fazladır. Belki de hiçbir şey göründüğü gibi değildir,

Bu son cümlemi, yani hiçbir şey göründüğü gibi değildir sözümü yakın tarihten örnek vermek suretiyle biraz açmak isterim.

Fadime Şahin, Ali Kalkancı ve Müslim Gündüz 28 Şubata giden yolda Türkiye’nin önemli figürleri idi. Her akşam televizyonların gündemindeydi. Şunu yaptılar, bunu yaptılar türünden yazıldı, çizildi. Müslim Gündüz’ün Fadime Şahin ile basılması görüntüleri televizyonlarda çıktı. Ellerinde baston ile Aczimendiler meydanlarda idi. Fadime Şahin, Kalkancı ve Müslüm Gündüz’den ne çektiğini, kendisine neler yaptıklarını gözyaşları içinde ekranlarda anlattı. Her birimiz üzülerek izledik. Vay be! Neler yapmışlar neler dedik. Gözü yaşlı Fadime Şahin’in anlattıklarından ben de etkilendim. Hatta dedim ki bu kadın bu haliyle yakan söyleyecek birine benzemiyor ve doğru söylüyor dedim. Sonunda 28 Şubat post modern darbesi yapıldı.

Anlaşıldı ki bu muhteşem üçlünün, ülkeyi 28 Şubata götürmek için ayarlanmış birer figür oldukları ortaya çıktı. Ne sürecin ardından ne sonrasında ne de şimdi bu üçlünün esemesi okunmuyor. Malı götüren götürdü. Çünkü sürece giden bir kumpas olduğu anlaşıldı.

STV ve Zaman gazetesinin başını çektiği Ergenekon olayı da hala belleklerde. Ergenekon Terör Örgütü (ETÖ) adı altında az kişi tutuklanmadı. Hepsi yargılandı. Hatta hüküm giyenler bile oldu. O zaman da vay be neler yapmışlar neler dedik. Bir sabah kalktık ki “Ordumuza kumpas kurulmuş” açıklamasıyla uyandık. Hüküm giyenler yeniden yargılanarak berat etti. Mahkeme ise Ergenekon Terör Örgütü diye bir örgüte rastlanmamıştır dedi.

Sanırım ne demek istediğimi anlatmak için bu iki örnek yeterli.

Bu iki örnekte yanıldığımız ve kandırıldığımız gibi yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarında da benzer bir durum söz konusu olabilir. En iyisi yargı sonucunu beklemek. Az sabır.

6 Temmuz 2025 Pazar

Bu Valinin Rüyasına Girmeyin

—Şunun suyu ısındı. Alın onu. Atın içeri. 
—Ne zaman alalım?
—Laf olsun diye soru sorma. Ne zaman alacağınızı biliyorsun. Sabah erkenden. Teamül böyle. 
—Tamam efendim. 
—Bunu da alın. 
—Emriniz olur. 
—Şunu da alın.
—Aldık efendim. 
—Şunu şunu da alın. 
—Aldık.
—Bunları da alın. 
—Bunları da aldık. 
—Onları aldınız mı?
—Yarın sabah alıyoruz. 
—Başka kim kaldı alacak? 
—Bilmiyorum efendim.
—Ne demek bilmiyorum. Hepsini ben mi söyleyeceğim? 
—Efendim, alınma gerekçelerini bilsek belli aralıklarla alırız. 
—Ha şu mesele. Onların gerekçeleri bende mahfuz. 
—İyi de suçun ne olduğunu bilmeden kimi, ne diye alacağız? 
—Onların suçu bende mahfuz kalsın isterdim. Ama gece gündüz bugün kimi alalım diye sorup duracaksınız. En iyisi söyleyeyim. 
—Memnun olurum efendim. Bu vesileyle bunları niye alıyoruz diye merak edip duruyordum. 
—Sence bunları niye içeriye aldırıyorum? 
—Efendim, ben nasıl bilirim. 
—Tabi ben bileceğim. Ama sen yine de bir tahminde bulun. 
—Aklıma bir şey gelmiyor ana mutlaka suçları vardır. Değilse niye içeri aldıracaksınız?
—Onların suçu benim rüyama girmeleridir. 
—Efendim, çok özür dilerim ama bir insan rüyanıza girdiği için içeri alınır mı? 
—Alınır hem de bal gibi alınır. Girmeyeceklerdi rüyama 
—İlginç. Ama efendim, onların elinde değil ki rüyanıza girmek. Böyle giderse korkarım ki beni de rüyanızda görebilirsiniz. Bu durumda benim halim nice olur. O kadar da hukukumuz var. 
—Hiç kusura bakma. Hiç affım yok. Rüyana girersen, gözünün yaşına bakmam, sen de girersin oraya. 
—Efendim, af talebinde bulunuyorum. Köşeme çekilmek istiyorum. 
—Asla. Af talebin kabul edilmemiştir. 
—Efendim, rüya dışında başka bir kriter belirleseniz. 
—Mümkün değil. Kimse kusura bakmasın. Ben zamanın Bağdat valisini örnek alıyorum. Benim için o rol modeldir. 
—Bağdat valisi nasıl biriymiş ki onu örnek aldınız. 
—Bunu da bir hikayeyle anlatayım:

TÜİK, ENAG ve İTO'ya Göre Ülke Enflasyonu

Yan tarafta gördüğünüz enflasyon tablosu sosyal medyada önüme düştü.

Niyetim enflasyon ve hayat pahalılığına dikkat çekmek değil. Bu, ayrı bir mesele.

Tabloda TÜİK, ENAG ve İTO'nun her ay bulduğu enflasyon verileri karşılaştırmalı olarak verilmiş. Görüleceği üzere verilen 12 ayın hiçbirinde bu üç kuruluş birbirine yakın bir oran bulamamış. Adeta aralarında uçurumlar var. TÜİK en düşük oranla birinciliği, 8-10 puan yükseklikle İTO ikinciliği, ilk ikiye büyük fark atarak üçüncülüğü ise ENAG almış. 12 ayın hiçbirinde bu sıralama değişmemiş.

Bildiğim kadarıyla enflasyon oranını tespit bilimsel bir alan. Matematiği ve istatistik biliminin alanına giriyor. Matematik ve istatistik yalan söylemeyeceğine göre bu üç enflasyon verilerini paylaşan kuruluşlardan hangisi ya da hangileri yanlış sonuç çıkarıyor?

Her üç kuruluş da bu ülkenin alışverişini hesapladığına göre bu üç farklı oran nasıl çıkar, inanın anlamış değilim. Gören de her üçü de farklı ülkeleri ele alıyor sanır.

Acaba, enflasyon sepetine giren ürünler farklı da ondan dolayı mı bu fark? Eğer sepet farklı ise oranlara bir şey denmez. Eğer aynı ürünlerden bu kadar farklı oran çıkıyorsa veya çıkarılıyorsa vay halimize. Bu durumda üç kuruluştan ikisi doğru söylemiyor. Bu ikisi hangisi? Bunu da bilmiyoruz.

Halk hangisine inanıyor? Halkın kahir ekseriyeti ENAG'ın bulduğu oranı kabul ediyor. TÜİK'in bulduğu oranı sahici bulmuyor. "Resmi enflasyon şu. Halkı derinden etkileyen, hissedilen piyasa enflasyonu bu" diyor. Hoş, halk sahici bulmasa da TÜİK'in çıkardığı enflasyon oranı dikkate alınıyor. Çünkü sabit gelirlinin zam oranı TÜİK'in çıkardığı enflasyona göre belirleniyor. Daha doğrusu mevcut çıkan TÜİK enflasyon oranından ziyade hedeflenen enflasyon dikkate alınıyor. Bunun sevindirici yanı, sabit gelirlinin hiçbir zaman enflasyona ezdirilmemesi. Bir de sabit gelirliye verilen zam, enflasyonun altında kalırsa aradaki bu fark altı ay sonra ödeniyor.

Gelelim yeniden bu üç kuruluşun çıkardığı farklı enflasyon oranlarına. Şu bir gerçek ki üç ayrı enflasyon sonucu kafa karışıklığına sebebiyet veriyor. Vatandaş hangi sonuca inanacağını şaşırıyor. Devletin bu kafa karşılığını gidermesinde fayda var. Nasıl ki devlet, ne zaman bir dezenformasyon bir bilgi yayılsa, halkı etkileyen bir durum ortaya çıksa, ilgili kurumu aracılığıyla "Yanlıştır, doğrusu budur" şeklinde bir açıklama yaptırıyorsa, çıkan farklı enflasyon oranları hakkında da İletişim Başkanlığı veya Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM) bu duruma bir el atabilir. Diyebilir ki TÜİK doğru söylüyor, diğerleri ise halkı yanlış bilgilendiriyor. Yine her ay farklı sonuç çıkarırlarsa savcılığa suç duyurusunda bulunabilir. Yanlış sonuç çıkaran TÜİK ise bu konuda gereği için ilgili kurumu bilgilendirebilir. Fakat gördüğüm kadarıyla DMM bu konuda hiç açıklama yapmıyor.