15 Aralık 2024 Pazar

Alışverişleriniz Hep Toptan Olsun! *

Dul bir kadının çok güzel bir kızı varmış.

Kıza herkes talip ancak annesi kızı için 50 milyar mihr istiyormuş, daha aşağı inmiyormuş.

Kıza aşık bir oğlan varmış. Çalışıp didinmiş. Ancak 3 milyar biriktirebilmiş.

Babası oğlanın bu durumuna bigane kalmaz. Getir bakalım şu parayı. Gidip kızı isteyelim der.

Oğlan parayı getirir ama umutsuzdur. Çünkü elde avuçta üç milyar var. 3 milyar bere, 50 milyar nere. Arada dağlar kadar fark var.

Kızın evine varırlar.

Baba kızın annesine, "Söyleyeceklerim bitmeden sözümü kesme. Kızını oğluma istiyorum. Aha bu da mihr olarak 1 milyar" der.

Kadının suratı asılır. Adam aldırmadan devam eder: "Seni de kendime istiyorum. Bu bir milyar da senin" deyince,

Kızın annesinin yüzüne bir tebessüm yerleşir ve

"Allah mübarek kılsın, hayırlı olsun" der. Böylece işlem tamamlanır.

Buna bir anlam veremeyen komşuları, “Hani 50 milyardan bir kuruş inmem diyordun” diyerek kadını sıkıştırırlar.

Kadın der ki:

"Toptan satışla perakende satış fiyatı her zaman değişir".

Yolda oğlu babasına sorar: “Kalan bir milyarı ne yaptın baba" diye.

Babası, "İkinci evliliğe razı olması için onu da anana verdim” cevabını verir.

Fıkra ya da hikaye bu kadar. Sakın ikinci evlilik caiz mi demeyin. Onu başkasının üzerine kuma gidecek kadın ile üzerine kuma gelecek kadına sormak lazım. İstenen 50 milyardan 1 milyara git olur mu demeyin. Adı üzerinde fıkra. Ayrıca Dul kadının dediği gibi tüm mesele, toptan satış ile perakende satıştan ibarettir. Öyle ya perakende daima yüksek olurken toptan da hep tenzilat olur.

Bu fıkrayı okuyunca Adıyaman’da 2000 öncesi çocuklarımı sünnet ettirmem aklıma geldi. Sadece oğlan babası değil, ben de böyle bir toptan sünnet yaptırmıştım da semeresini görmüştüm.

Şöyle ki:

Çocukları sünnet ediversin diye Kahta’da ün yapmış bir sünnetçi bulmuştum. Kaça sünnet yaptığını sordum. 2,5 milyona dedi. İndirim yapar mısın dedim. Hayır dedi. Bu fiyata tavdım. O değilden toptan olursa ne olur dedim. Toptan derken dedi. Üç çocuk var. Sünnet olacak dedim. O zaman beherini 2 milyondan yaparım dedi. 7,5 milyonu gözden çıkarmışken böylece 1,5 milyon cebimde kalmıştı.

Yine bu fıkra krizi iyi yönetmeye uygun bir fıkra olarak da anlatılabilir. Burada ilk baba krizi iyi yönetmiş. İkinci baba toptan indiriminden faydalanmış.

*25.12.2024 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır. 

Etiket Hastalığımız *

Bazen vermek istediğin mesajın anlaşılması için yerinde ve zamanında anlatılan bir kıssa cuk oturur ve fazla söze hacet olmaz. Çünkü kıssadan maksat hisse almaktır.

Ne yazık ki kutuplaşma, aşırı sevgi ve nefret, önyargı, bağnazlık ve fanatiklik, kıssalardan hisse alma dönemini geride bıraktı. Çünkü söylenen sözden ziyade kimin söylediğine bakar olduk.

Her ne kadar söylenen sözden ziyade söyleyene ve onun etiketine bakar olsak da sağduyusunu, basiretini ve ferasetini elden bırakmayanlar ve aklını kiraya vermeyenler için geldiğimiz noktayı ortaya koyan bir hikayeye burada yer vermek isterim:

Adamın biri yolda seyrederken bir kuyunun başında dinlenmekte olan ihtiyar bir bedeviye rastlar. Biraz su içmek ve dinlenmek için bedevinin yanına oturur. Selam kelamdan sonra bedevinin merkebinin sırtında duran yükün bir hayli ağır olduğu dikkatini çeker. Sırtına yüklenmiş aşırı ağırlıktan, hayvancağız neredeyse yere çökmek üzere olduğunu görür. Yükün ne olduğunu anlamak için ihtiyar bedeviye sorar:

“Bey amca, nedir bu hayvanın sırtına vurduğun yük? İhtiyar: O yükün bir tarafında ev ihtiyaçlarım olan gıdalar, diğer tarafta da onları dengeleyen toprak var” der.

Adam: “Peki amcacığım, o bir tarafa doldurduğun toprağı boşaltıp gıda maddelerini ikiye bölüp o şekil dengelesen daha iyi olmaz mı? Böyle yapınca hayvanın yükünü hafifletecek ve daha çabuk yol alacaksın. Yani yük yarı yarıya hafiflemiş olacak. Bu nedenle merkebin de rahatlayacak tabi.” şeklinde açıklama yaparak adama akıl verir.

İhtiyar bedevi: “İhtiyarlık işte bunu düşünememişim. Güzel ve doğru bir öneri. Öyle yapayım.” der.

Adam, ihtiyara önerdiğini gerçekleştirmek için biraz da yardım ettikten sonra “haydi uğurlar ola” deyip gitmek istediği istikamete doğru yürümeye başlar.

İhtiyar bedevi, adamın arkasından seslenir:

—Sen bir kabile başkanı mıydın?

—Hayır.

—Öyleyse bir din bilginisin demek?

—Yok. Ben ne kabile reisiyim ne de bir din bilgini. Halktan fakir biriyim deyince,

Morali bozulan ihtiyar bedevi, kendisine doğruyu öneren adama şöyle bağırır:

“Allah cezanı versin. Ben de seni bir şey sanmıştım. Bir halt değilsen bana nasıl yol yordam gösterme cüretinde bulunursun? Seni bir adam sandım ve merkebimin yükünü de bozup değiştirdim” diyerek az önce akıl verene veryansın eder. ve hayvancağızın yükünü tekrar eski haline çevirir.

Hikaye burada son bulur. Sakın bu hikaye bir bedevi ile fakir biri arasında geçmiş ve geçmişte olmuş diye düşünmeyelim. Asırlar geçse de ne saçma diyebileceğimiz bu yaklaşım tarzı günümüz bilişim ve teknoloji çağında da devam ediyor. Çoğu da tahsilli, makam ve mevki sahibi.
Gerçek şu ki insanların çoğunu fikirler değil, şahısların etiketi ilgilendiriyor. Halbuki söyleyene değil, söylenene bakmak gerek.

Not: Hikaye ve yer yer açıklamaları için Mehmet Cömert’e teşekkürler.

*21.05.2025 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır. 

Hadise'den Hadise

Hadise adında bir sanatçımız var. Belçika doğumlu bir Sivaslı bir ailenin kızı imiş.
Nasıl müzik söyler bilmem. Merak edip hiç dinlemedim. Zira müziğinden ziyade giyim ve kuşamını gördüm. Farklı bir giyim stili var. Daha açık söylersem, kendi bilir ama çok açık giyinen biri. Sanatından ziyade giyim ve kuşamıyla dikkat çekmesinden dolayı pek tasvip ettiğim söylenemez.
Ben tasvip etmesem de Belçika ve Türkiye'de müzik alanında meşhurmuş.
Bir ara sanal alemde gezinirken ünlüler yılbaşı sahne rakamını açıkladılar diye bir haber önüme düşmüştü de bu işin piyasası neymiş diye merak edip sayfayı tıkladığımda, sanatçıların yılbaşı sahne fiyatları da bana çok uçuk gelmişti. İçlerinde en uçuk rakam da Hadise'ye ait idi.
Kimin nerede sahne alacağı, konser biletlerinin kaç para olduğu, sahne alan sanatçının kaç para aldığı hiç umurumda değil. Kimin ne kadar kazandığı ne kadar parası olduğu da. Hadise de nerede sahne alacak, sahne başına ne kadar kazanıyor, ne kadar gelir ve mülkü var, bunlar da ilgi alanıma girmez.
Bu konuyu daha doğrusu Hadise'yi konu edinmemin sebebi, yine sayfaları karıştırırken Hadise ile ilgili bir bilginin önüme düşmesi. Milliyet gazetesinin yer verdiği habere göre Hadise, "Ben saçımı boyatmak için Belçika'ya uçuyorum. Çünkü 17 yaşından beri benim saçlarımı boyayan en yakın arkadaşım Sevda. Onun dışında kimseye boyatmıyorum. Saçımı boyatmak için dünyanın öbür ucuna uçarım" dedi açıklamasına yer vermiş.
Bu haberi okuyunca, vay be, biz evimizin yakınındaki kuaför ve berbere giderken üşenirken Hadise uçağa atlayıp saç boyatmaya gidiyor.
Türkiye ile Belçika arasını merak edenler için söyleyeyim: 3300 km imiş. Gerçi bırakalım 3000 km'yi, kuaförü dünyanın öbür ucunda da olsa oraya da giderim açıklaması kararlılığını gösteriyor. Bu kararlıkta olan biri için mesafenin, yol meşakkatinin ve uçak masrafının bir anlamı olmasa gerek.
Gazete haberini dönüp dönüp okudum. Acaba satır aralarında "Ailem Belçika'da. Fırsat buldukça ailemin ve tanıdıklarımın ziyaretine giderim. Gittiğim zaman bu vesileyle kuaförüme de gider, saçlarımı boyatırım" şeklinde bir açıklama bulabilir miyim diye. Maalesef göremedim.
Kimin kazancını nereye, nasıl harcadığı da beni ilgilendirmez ama bu şekil para saçma, "Hay'dan gelen huya gider" sözünü aklıma getirdi. Her ne kadar bu söz "Allah'ın verdikleri yine Allah'a dönecektir" anlamına gelse de bu söz halk arasında, "Çabasız kazanılanların kolayca elden çıkabileceği" anlamında kullanılır.
Hadise ve diğer sanatçıların çabasız para kazandığı iddiasında değilim. Çoğu sesiyle ve endamıyla para kazanıyor. Her ne şekil kazanılırsa kazanılsın, herhalde bu para bu şekilde hoyratça harcanmasa gerek.
Hele ağır bir ekonomik buhrandan geçtiğimiz, çoğu insanın geçim sıkıntısı yaşadığı bu günümüzde, zenginin veya sanatçının uçağa atlayıp yurtdışına kuaföre gitmesi bu ülke adına acı verici. Maalesef bu ülkenin en büyük sıkıntısı sosyal adalet dengesinin olmaması. Zenginimiz çok zengin, fakirimiz de çok fakir. Sonradan görme zenginimiz nereye para savururum yaşantısı içinde iken fakirimiz geçim derdi için nereden kısarım hesabı yapıyor.
Ezcümle, zenginin parası züğürdün ağzını yorar hesabı, Hadise'nin parası senin elini yoruyor diyebilirsiniz. Hadise isterse parasını havaya saçsın. Kazancını istediği yerde istediği şekilde harcasın. Ama o kadar ihtiyaç sahibinin yaşadığı bu ülkede Hadise de para harcarken, Belçika'ya saç boyatmak için uçarken basına düşmeyecek şekilde bunu yapmalı. En azından bu ülkede bu kadar fakir var. Dikkat çekmemeliyim. Bu işimi dikkat çekmeyecek şekilde gizli yapmalıyım hassasiyetini gösterebilir. Gördüğüm kadarıyla böyle bir hassasiyeti ara ki bulasın.