7 Aralık 2024 Cumartesi

Bir Gönül İlişkisi Hikayesi

Hazırlık artı üç yıl lisede okuyan 11.sınıf bir kız öğrencim vardı. Türkçe matematik bölümünde okuyordu. 

Boy pos vardı, manken gibiydi ama aklı boyuyla ne kadar orantılıydı tartışılır. Bunu da şuradan biliyorum. Bir gün bahçedeyim. Bu kızımız da pencereden dışarıya bakıyor. Kulağımda küpe var dercesine küpeleri ben buradayım, görün der gibi sallanıyordu iki kulağından. 

Öğrencinin makyaj ve ziynet eşyası ile okula gelmesi yasaktı. Bunu da bilmesine rağmen gelmişti o şekil. Seslendim kendisine. Kızım o kulağındaki ne diye. Beklerdim ki küpe takmıştım. Unutmuşum. Hemen çıkarıyorum demesini. O ise "Altın hocam" dedi. Sanki gümüş mü diye sordum. Şimdi vardırma yukarıya. Hemen çıkar dedim. "Tamam" demişti.

Bir öğretmen geldi odama. "Hocam, şu kız ilçede ipsiz kopuk biriyle. Herkes bunu konuşuyor. Gezip dolaşmasından geçtim. Lise terk biriyle metruk yerlere girip çıktığı ayyuka çıktı. Ben konuşuyorum. Kızımız dinlemiyor. Ne yapabiliriz" dedi.

Okul dışında bir durum. Yine de ailesini bilgilendireyim dedim. 

Müdür yardımcısına, hocam! Şu kız öğrencinin annesini, kızının durumuyla ilgili görüşmek üzere telefon açıp okula çağıralım dedim. 

Müdür yardımcısı, ilçenin uzun yıllar gediklisi idi. Herkes onu, o da herkesi tanırdı. 

"Çağırayım çağırmaya ama hiç tavsiye etmem görüşmenizi" dedi. Niye dedim. "Anne sosyete biri. Bu tip şeylere sıcak bakıyor. O kızın ablasını da biz buradan mezun ettik. Ablası da üç aşağı beş yukarı böyle idi. Bizi uğraştırdı. Annesini çağırıp durumu anlattık. Siz ne karışırsınız. Karışmayın kızıma dedi bize. Epey bir hakaret etti" dedi. 

Biz yine de çağırıp görevimizi yapalım. Varsın bize de büyük kızı için söylediğini söylesin. En azından ileride niye haberim yoktu demesin dedim.

Anne geldi. Benimle görüşmek istemişsiniz dedi. Odama alıp çay ikram ettim. Hal hatır, memleket, şuradan, buradan...kızının hedefi olup olmadığını sordum.

Ardından üstü kapalı bir şekilde bir şeyler söyledim. Aklımda kaldığı kadarıyla özetleyeyim: Lisedeki öğrenciler bazen ergenliği zor atlatabiliyor. Karşıt cinse ilgi duymaya başlıyor. Üniversite hedefi ile karşıt cinse ilgi duyması aynı zamana denk geliyor. Duygular aklın önüne geçiyor. Duygular ön plana çıkınca bir koltukta hem üniversite hem aşk birlikte yürümüyor. Çünkü bir koltukta iki karpuz taşımak gibidir bu durum. İkisinden biri düşüp kırılıyor. Genelde de üniversite hedefi öteleniyor. Çünkü duygusal hal daha baskın çıkıyor. Elbette insanın karşıt cinse ilgi duyması kadar doğal bir şey yok. Ama zamanı değil. Ne de olsa daha çocuk sayılır bunlar. Üniversite hedefini yakaladıktan sonra düşünülmesi gereken şeyler bunlar, türünden bir şeyler söyledim.

Can kulağıyla dinledi beni. "Hocam, biraz daha açık konuşur musun" dedi. Elbette dedim. 

Kızınızın daha lise çağında gönül ilişkisine girmesine nasıl bakarsınız dedim. "Daha erken. Önünde üniversite var" dedi. Diyelim ki kızımız böyle bir gönül ilişkisine girdi. Ciddi ciddi evlenmeyi düşünüyor. Damat adayının da derli toplu ve hedefi olan, aynı zamanda içinize sinen biri olmasını istersiniz sanırım dedim. "Elbette" dedi. Bildiğim kadarıyla siz Ankaralısınız. Eşinizin görevi dolayısıyla buradasınız. Eşiniz emekli olunca da buradan gidersiniz dedim. "Öyle düşünüyoruz" dedi. Ardından "kızımın istediği ile evlenmesini isterim. Ama hata yapmasını istemem. Çünkü onun mutsuz olması beni üzer. Ben eşimle istemeden evlendim. Çok mutlu olduğum söylenemez. Aramızda kültür farkı var" dedi. O zaman biraz daha açayım. Kızınız ilçede biri ile gezip dolaşıyormuş. Ben oğlanı tanımam. Burayı bilenlere göre oğlan falanın oğlu imiş. Çok sağlam pabuç olmadığı söyleniyor. Kızınıza da denk değil. Yarın kızınız üniversite okumuş biri olurken oğlan ise işi gücü olmayan ve lise terk biri olacak. Hayatının hatasını yapmasını istemem dedim.

"Hocam, ben böyle bir şeye sıcak bakmıyorum. Razı gelmem" dedi. 

Okul dışında olan bir durum. Okula gelen bir problem yok. Kızınızın adının çıkmasını ve lekelenmesini istemiyorum. Yanlış anlamayın, bunu söylerken utana sıkıla söylüyorum. Kızımızın metruk binalara o erkekle girip çıktığını görenler var. Herhalde bu duruma da sıcak bakmazsınız. Yine de size ne diyebilirsiniz. Zira çocuk sizin dedim. Sözlerim de bu kadar. Çok uzattım, kusura bakmayın ama hassas bir konu. Pot kırmayayım diye mümkün olduğunca açık konuşmamaya çalıştım dedim.

"Hocam, çok sağ olun. Allah razı olsun. Bundan sonra okula daha sık geleceğim. Hatta okulun bazen okullar arası maçları oluyor. Öğrenciler genelde okullarını desteklemek için okulu asıp maça gidiyor. Herkes gitse bile benim kızım, maçlara bile gitmesin. En ufak bir durumda beni arayabilirsiniz" dedi. Ardından müsaade alıp gitti. 

Annenin hakaret etmesini beklerken memnuniyetle ayrılmasından, bu işi ağzıma yüzüme bulaştırmadığımdan anne kadar ben de memnun oldum. 

Sonrasında, kızımızın annesi zaman zaman okula uğradı. Çocuğu hakkında bilgi aldı ve takibini yaptı. Kız kendisine biraz daha çekidüzen verdi. 

Mezun olduktan sonra ne yaptı ne etti bilmiyorum. Hiç karşılaşmadım. Zaten ben de ilçeden iki yıl sonrasında ayrılmıştım. 

6 Aralık 2024 Cuma

Evlere Şenlik Öğrenciler

Genç, şu başındaki şapkayı çıkarır mısın? Dersteyiz.
Çıkaramam. 
Niye?
Kestirdim. 
Rahatsızlığın yoksa lütfen çıkar. 
Çıkarırsın, çıkarmazsın derken yanındakine, "Daha bu şapkayı çıkartacak anasından doğmadı" demez mi?
Bunu diyen de daha 9.sınıf bir öğrenci. 
Gel yanıma. Şu dediğini bir daha söyle dedim. 
Bir şey demedim dedi. 
Dediğini duydum, bir daha söyle dedim. 
Arkadaşa söyledim dedi. 
Ben de bunu yuttum. Hemen şimdi şapkayı çıkarıyorsun dedim. 
Lütfedip çıkardı. 
Güler misin, ağlar mısın? 
Şimdiden kabadayılık yapan; yürüyüşü, oturuşu ve konuşmasıyla gün görmedik laflar eden bu çocuk yiyecek sektöründe. Sanırım kasap olacak. 
*
Burası hem yemekhane hem derslik. 
Beş kişiyi bıçakla yaralamaktan hakkında işlem yapılmış, denetimli serbestlikten yararlanarak serbest bırakılmış, kırmızı reçete ilaç kullanan bir 11.sınıf talebesi, ders esnasında oturduğu sandalyeden kalktı. Yan yana konmuş üç sandalyenin yanına geldi.
Ne yapacak diye bakıyorum. 
Başına bir şey geçirdi. Üzerine montunu aldı. Upuzun uzanıp yattı sandalyeye. 
Ne yapıyorsun dedim. 
Hiç, yatıyorum dedi. 
Olur mu öyle. Dersteyiz. Böyle yatılmaz dedim. 
Uykum var benim dedi. 
Olurdu, olmazdı derken istemeye istemeye lütfedip kalktı.
Bu yaptığın normal mi dedim. 
"Normal. Niye normal olmasın" dedi.
Yatmasından geçtim. Bu yaptığını normal görmesi garibime gitti. 
Ölür müsün, öldürür müsün? 
Bekleyin, yiyecek sektörü ileride bu gence emanet edilecek. 
*
9,sınıfa derse girdim.
Bir öğrenci, müdürle görüşmem lazım, yok yazmasanız dedi. 
Hemen mi dedim. Evet dedi. 
Çabuk, git gel dedim.
Beş, on, on beş dakika geçti. Öğrenci gelmedi. 
Ardından bir öğrenci gönderdim. Arkadaşınız hala müdürü yanında mı diye. 
Öğrenci, gitti geldi. Kimse yok müdürün yanında dedi. 
Teneffüste müdüre uğradım. Şu isimli bir öğrenci yanınıza geldi mi dedim. Hayır dedi.
Teneffüs bitip tekrar aynı sınıfa derse girdim.
Müdürle görüşeceğim diye izin alan öğrenci sınıfta idi. Görüştün mü müdürle dedim. Evet hocam görüştüm dedi. 
Gel bir de birlikte gidelim müdürün yanına dedim. Tamam dedi. 
Birlikte sınıftan çıkıp koridora yöneldim. 
Hocam, bir şey söyleyeyim mi? Müdürle görüşmedim, müdürün yanına da gitmedim. Yalan söyledim size. Bu ders beni yok yazın da bu durumu arkadaşlar bilmese olur mu dedi. Bu yaptığın doğru değil, bir daha bu şekil kaşıma çıkma ve benden hiç izin isteme. Geç içeriye dedim. Tamam, hocam, çok sağ olun dedi.
Vay be. Siz böyle öğretmeninizi uyuttunuz mu hiç?
Bu çocuk da yiyecek sektöründe olacak. Bilginiz olsun. 
*
Tüm öğrencileri almasa da okul bahçesine yine de epey bir öğrenci sığar. Fakat teneffüslerde bahçede öğrenci görmek mümkün değil. Zil sesini duyan soluğu bahçe dışında alıyor. Dışarı çıkan yakıyor bir tane zıkkım. 
Çekiyor da çekiyorlar. 
İçmeyen yok gibi. 
Öğretmen görüyormuş, idareci geliyormuş... Hiçbirinin umurunda değil. 
Tek dertleri yaktıklarını çeke çeke bitirmek. 
Zil çaldı, yok yazılacaksınız, acele edin diyorsun. Pek umursayan çıkmaz. 
Haydi delikanlı, at artık, gir içeriye dedim birine. 
Hocam, şunun tanesi 4,5 liraya geliyor. Nasıl atarım de mi dedi.
Hasılı, gerekirse yok yazılmayı göze alıyor ama elindekini atıvermiyor.
Bu zıkkımı öğrenciliğinizde içtiğimiz zaman nerede içtiniz? Öyle zannediyorum, bir öğretmen görmesin diye sote yerleri seçmiş olmalısınız. Şimdikiler gözünün önünde içiyorlar. Bir yüzüne üfürmedikleri kaldı.
Eskiler bu durumu görseydi, kıyamet yakın derdi.
Hasılı neler gördüm neler. Bu gördüklerim öyle zannediyorum, hepimizin defalarca izlediği Hababam Sınıfı öğrencilerine beş çeker. 

5 Aralık 2024 Perşembe

Bir Aşk Hikayesi

Fi tarihinde bir lisede çalışırken, dersine girdiğim bir öğrenci vardı. Dersimi can kulağıyla dinlerdi. Girişi, çıkışı, oturuşu, konuşması ve giyim kuşamıyla yaşından olgun bir görüntü çizerdi. Diğer kız öğrencilere göre başını örten biri idi. 

Bu öğrenci de diğer son sınıf öğrenciler gibi hedefi olan bir öğrenci idi. Arkadaşları gibi o da ilçeden şehir merkezine dershaneye giderdi. 

Duydum ki bu kız öğrenci dershanenin muhasebecisi bir erkekle gönül ilişkisi yaşamaya başlamış. Diğer arkadaşları da biliyor bunu. Okulda, müstakbel enişte adayı gırla gidiyor alttan alta. 

Diğer öğrencilerden bu ilişkiye müdahale etmeye çalışanı enişte arayarak tehdit etmeye başlamış. 

Aynı dershaneye giden amca kızından damat adayı hakkında bilgi aldım. Dershanenin muhasebecisi daha önce meşhur ve köklü bir partinin merkez ilçesinde ilçe başkanlığı yapmış. Eşinden ayrılmış, yedi yaşında çocuğu olan biri. Bizim son sınıf öğrencisi ile arasında epey yaş farkı da var. 

Belli ki muhasebeci bizim kıza kancayı takmış. Kız dershaneye geldiğinde bazı zaman derslere girmeyip birlikte başka bir ile gezmeye gidiyorlar. Deneme sınavı yapılıyor. Bizim kızımız arkadaşlarının önüne geçerek birinci yapılıyor. Hepsi eniştenin başının altından çıkıyor. 

Çağırdım kızı odama. Bu duyduklarımın aslı astarı var mı dedim. Var hocam dedi. Bu gönül ilişkisi normal mi dedim. Değil dedi. Adamın yedi yaşında kızı varmış, bunu kabullenecek misin dedim. Evet dedi. Bu yaptığın normal mi dedim. Normal olmadığını biliyorum dedi. Sağdan, soldan o kadar nasihat ettim. Her dediğime başını salladı. Yerden göğe kadar haklısın dedi. Bu işi devam ettirecek misin dedim. Evet dedi. Kızım, hem haklısın diyorsun hem de devam ettireceğim diyorsun ve ciddi ciddi evlenmeyi düşünüyorsun. Burada bir çelişki yok mu dedim. Haklısın, bu işe nasıl girdim bilmem dedi. Bu evlilikte denklik var mı dedim. Yok dedi. Yalnız bana o kadar iyi davranıyor ki ben bir daha böyle iyisini bulamam dedi. Kızım, daha lise bitmedi. Önünde üniversite var. Boy pos var. Güzelsin. Akıllı ve zekisin. Elini sallasam ellisi misali önüne daha ne nasipler çıkar. Adam evlenip boşanmış. Üstelik çocuğu var. Aranızda yaş farkı var. Sen ise daha bekarsın ve çocuksun. Aklını başına al, evde mi kaldın da iyi davranıyor diye kendinle denk olmayanla evlenmeye kalkıyorsun. Yok bir de kötü davransaydın, elbette iyi davranacak dedim. Hocam, çok haklısın. Yalnız böyle iyi birini bir daha bulamam dedi. 

Peki ailenin haberi var mı, ailen buna hazır mı dedim. Annem şeker hastası. Duysa yıkılır. Babam tansiyon hastası. O da yığılır kalır dedi. Daha ne, dedim. Madem bu işi yürütmek istiyorsun. Sınıf arkadaşlarını arayarak onları rahatsız ediyor. Herkesin ağzında, çıktığın kişinin adı var. Bu böyle yürümez. O zaman ne yapıp ne edip ailene bu durumu anlatacaksın. Anlatmazsan, ben evine gelip babana durumu açıklayacağım dedim. En kısa zamanda dedi. 

Birkaç defa çağırıp tekrar benzer konuşmakta yaptım. Bak sen, ailene bu durumu açmıyorsun. Beni mecbur etme dedim. Tekrar annem yıkılır, babam yığılır dedi. 

En son görüşmemde, bak falan okulda enişten var. Bu akşam babanla bu konuyu konuştun konuştun. Değilse enişteni alıp evine geleceğim. Anne yıkılırsa yıkılsın, baban yığılır kalırsa kalsın, sen de cenazelerine katılırsın, benden günah gitti dedim. 

Son savurduğum tehdit işe yaramış olmalı ki kız konuyu ailesine açmış. Evde ne oldu, ailesi nasıl karşıladı, yere yıkılma ve yığılma oldu mu bilmem. 

Ertesi sabah kızın babası geldi. Utana sıkıla odama girdi. Kendini tanıttı. Babasını da bu vesileyle ilk defa görmüş oldum. Halim, selim, mütevazı biri idi. Hocam, Allah razı olsun. Biz meseleden haberdar olduk. Olaya el koyduk. Kızı dershaneden aldık. İçiniz rahat olsun, ilgi ve alakanız için teşekkür ederiz dedi. 

Konunun bu şekil çözülmesine ben de sevindim. 

Gerçekten bu iş nasıl bir şey, nasıl bir aşk ise yaptığının normal olmadığını bilmesine ve konuştuğum her şeye hak vermesine rağmen kızın bu haletiruhiyesini anlayamadım. Siz anladı iseniz beni bu konuda aydınlatırsanız memnun olurum. Bu konuda bildiğim tek şey aşkın insanın sadece gözünü değil, aklını da aldığı. İnşallah, aşıkları ayırmışsın deyip ayıplamazsınız. 

Hasılı bu kızı kazasız belasız mezun ettim. Herhangi bir yer kazandı mı hatırlamıyorum. Belki ilçedeki iki yıllık meslek yüksek okulunu okumuş olabilir. Olabilir diyorum. Çok sonra ilçede öğretim üyeliği yapan biri ile evlendiğini öğrendim. 

Aradan yıllar geçti. Ben ilçe merkezinden şehirdeki bir okula geldim. Bir gün İplikçi Caminin şadırvanında abdest almaya hazırlanırken yanıma biri gelip selam verdi. Elini uzattı. Tanıdın mı hocam dedi. Ben falan ilçe falan okuldan şu öğrencinizin babasıyım dedi. Ben de ismiyle hitap ettim. Nasıl kızımız dedim. Hocam, çok iyi. Mutlu ve bahtiyar. Biz de öyleyiz. Şu kadar çocuğu oldu dedi. İyi maşallah, dede oldunuz demek suretiyle lafladık.

Çocuğun mutlu ve bahtiyar olmasına birazcık katkım olduysa ne mutlu bana.