26 Kasım 2024 Salı

Yaşayan Yedi Uyurlar *

Halk arasında "Yedi Uyurlar" diye bilinen grup  Kur'an'da Ashabı Kehf ismiyle geçer. Mağara arkadaşları anlamına gelir. Hikayede adı geçen mağaranın Tarsus, Afşin ve Lice’de olduğu belirtiliyor. 

İnançlarından dolayı kralın korkusundan mağaraya sığınan bu gençlerin üç yüz küsur yıl uyutulduğu, uyandırıldıktan sonra ne kadar uyuduklarını birbirlerine sordukları, ya bir gün ya da yarım gün uyuduk dedikleri, ardından alışveriş için çarşıya birini gönderdikleri, şehrin değiştiğini, uzattığı paranın tedavülden kalktığını vb. Görünce, giyim ve kuşamı farklı olan bu kişilerin mağaraya sığınan gençler olduğu anlatılır. 

Kısaca ya bir ya da yarım gün uyuduk diyen Yedi Uyurlar şehrin değişiminden, kullandıkları paranın tedavülden kalktığından dolayı şaşırırlar. Bunları gören halk da giyim ve kuşamlarından, saç ve sakallarından ve tedavülden kalkan parayı görmelerinden dolayı şaşkınlık yaşarlar. 

Her birimizin bildiği bu hikayeye kısaca değindim. Daha fazlasına da gerek yok. Zaten niyetim Ashabı Kehf’i anlatmak değil. Esas niyetim 1940'lı, 1950'li, 1960'lı, 1970'li ve 1980'li olup da hâlâ yaşayan kuşağın her birinin Ashabı Kehf hayatını yaşadığını ifade etmeye çalışmaktır. 

Ne alaka demeyin. Bu kuşak neler gördü neler... Yokluğu gördü. Beden gücüyle çalışmayı gördü. Açlığı gördü. Tek göz odada büyümeyi gördü. Tüp, yağ kuyruğunu gördü. Aynı nesil enflasyonu ve hayat pahalılığını gördü. Bir ürünün fiyatının ikinci gidişinde değiştiğini gördü. Paramızın pul olmasını gördü. Paranın pul olması demek, paramızın döviz karşısında iyice değersizleştiğinden dolayı bir nevi tedavülden kalkmış sayılır. 

Açlığı da gördü, tokluğu da. 

Tek oda evlerden 2+1, 3+1, 4+1 evlere taşındı. Beden gücünün ardından teknolojinin her türlüsünü gördü. 

Büyük aileden çekirdek aileye evrildi. 

Kısaca bu kuşak birkaç kuşağın görmesi gerekeni gördü. Yaşarlarsa daha neler görecekler neler... 

Özellikle 40'lı, 50'li ve 60'lı neslin gördüğünü bugünkü nesil o kadar da olmaz dercesine masal gibi dinliyor. Halbuki masal değil. Geçmiş kuşak hepsini yaşadı. 

Anlatmak istediğim, 2000'li yıllardan itibaren baş döndürücü değişim ve gelişme söz konusu. Yaşadıkça yeni şeyler ortaya çıkıyor. 

Öyle zannediyorum, daha önce ölen insanlar günümüz dünyasına geri dönüp bugünkü ortamı ve gelişmeyi bir görse, yanlış yere geldik, biz dünyayı bırakırken böyle değildi, kısa zamanda bu kadar değişim nasıl olur deyip tıpkı Ashabı Kehf gibi şok üstüne şok yaşar. Ne ara dünya böyle değişti derler. 

Ölümü de bir nevi uyku haline benzetebiliriz. Ölen insanlar için de zaman duruyor. Öyle zannediyorum, asırlar önce ölen biri diriltilip ne kadar uyudun dense, tıpkı Ashabı Kehf’in dediği gibi ya bir gün ya da yarım gün derler. 

Bu yönüyle halihazırda yaşayan, özellikle 1980 öncesi nesle, modern Ashabı Kehf dense yanlışlık olmaz. Umarım teşbihte hata yapmamışımdır.

*29.12.2024 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır. 

25 Kasım 2024 Pazartesi

Anlamlı Bir Öğretmenler Günü Hediyesi

24 Kasım 2024 günü öğretmenliğimin 32.yılı. 

Akşamında koltuğuma oturup "Kim Milyoner Olmak İster" programını açtım. 

Kulağım yarışmayı dinlerken elime telefonu alarak Facebook'a girdim. Geçmişte bugün neler paylaşmışım diye "Anılar" bölümüne baktım. 

Karşıma, yan tarafta gördüğünüz not çıktı. Bu not, 2015 yılının 24 Kasımında öğretmenliğimin 23.yılında öğretmenler günü dolayısıyla bana hediye getiren 6.sınıf bir kız öğrenciye ait: "Sevgili Ramazan Hocam, okul formamı giymediğim zaman sizi üzdüysem özür dilerim. Öğretmenler gününüz kutlu olsun. Size bir şey alamadım ama bunu getirdim. Umarım beğenirsiniz". 

Hediyesini değil de hediyenin üstüne iliştirdiği bu notu paylaşmışım o gün. 

Getirdiği hediye yanlış hatırlamıyorsam, 6'lı meyve bıçağından biri eksik beş âdet meyve bıçağı idi. 

Meyve bıçaklarını güzelce sarmış, üzerine de kendi el yazısıyla yazdığı bu notu iliştirip odama getirmişti.

32 yıllık meslek hayatımda değişik il, okul ve okul kademelerinde çalıştım. 

Zaman zaman değişik hediyeler aldım. Her hediyenin yeri ayrıdır. Hepsi anlamlıdır ama bu kızın getirdiği hediyeden ziyade yazdığı not benim için çok anlamlı.

Seneyi devriyesinde karşıma çıkınca tekrar 2015 yılına gittim ve duygulandım.

Kızımızın yazdığı nota tekrar bakıyorum. Hediye, not ve özür. "Formamı giymediğim zaman sizi üzdüysem özür dilerim" diyor. 

Duygulanmanın yanında nottaki forma beni üzdü. Okul müdürlerinin en büyük handikapı maalesef okul forması, kılık ve kıyafet. Öyle üzerinde duruyoruz ki gören de sanki kılık kıyafet oldu mu eğitim ve öğretimin tüm derdi bitecek, eğitim ve öğretimimiz şaha kalkacak.

Bugünden geriye dönüp bakınca, okul disiplini adına bu kılık kıyafet dayatmamdan mahcubiyet duyuyorum. Nicedir denetimli serbest kıyafet uygulamasını savunuyorum. Ne edersiniz ki eğitim ve öğretim camiası olarak daha bu kabuğumuzu kıramadık. 

Bu özeleştiriden sonra tekrar kızımızın notuna gelirsem, 2015'den bu yana 9 yıl geçmiş. İsmini ve simasını unuttum. Görsem tanımam. 

Bu kızımız öyle zannediyorum, şimdilerde 20'li yaşlarda olmalı. Liseyi bitirmiş, üniversitede okuyordur.

Hatırlanmak güzel bir duygudur. Allah yolunu ve bahtını açık etsin. Daima haturlananlardan eylesin. 

24 Kasım 2024 Pazar

Dondurucu Soğuk ve Ayaz

Nicedir doğru dürüst kış görmüyorduk. Hele 2023 yılında Konya'ya kar yağmadı dense yanlış olmaz. Bazı ilçelere ve yüksek yerlere az yağdı, hepsi o kadar.

Kar yağmayınca barajlar da çekildi. Susuzluk kapıda.

Kâr yağmasa da civarda kar yağdıkça Konya'nın nasibine civarın ayazını çekmek kalmıştı. 

2024'e geldiğimizde her sene ocak ayına doğru yüzünü gösteren kış bu sene yüzünü erken gösterdi.

23 Kasım gecesi bastıran kış yerleri ağarttı. Arabaların üstünü karla kapladı.

24 Kasıma gözümüzü açtığımızda ise gündüz vakti bile buz kesti. 57,6 km/s hızındaki rüzgar ayazın derecesini daha da artırdı. 

İliklerine kadar işliyor soğuk.

Nem ne şekil bir soğuk var dışarıda. 

Son yıllarda böyle ayaz, böyle soğuk görmedim desem abartı olmaz.

Aslında hava durumu gündüzü sıfır, geceyi ise -5 gösteriyor. 

-20 dereceleri gördüğümüz zaman bile bu derece üşütmedi hava. Öyle zannediyorum, ayaz ve soğuğu artıran rüzgarın fazla olması. 

Bir gün öncesi yani 23 Kasım günü gündüzü de sıfır derece olmasına rağmen çarşıya çıkıp bir çay ocağının dışında oturarak çay içtim. Çok üşüdüğümü de hissetmedim. Üstelik üzerimde kalın kışlık ve mont yoktu. 

Bugün de yani 24 Kasım günü çarşıya yürümek istedim. İlk defa üzerime kışlık montu giydim. Kaşkolu boynuma doladım. Başıma takkeyi geçirdim. 100 metre yürüdükten sonra çarşıya gitmekten vazgeçip markete geçtim. Alacağımı alıp eve attım kendimi. 

Gündüzü sıfır, gecesi -5 derece olan 24 Kasımdaki bu hava, belli bir sürenin üzerinde dışarıda kalmak zorunda kalan canlıyı dondurur.

Dışarıdaki bu dondurucu hava, ister istemez evi ve barkı olmayanları düşündürüyor insana.

Aynı şekilde yakıtı olmayanları da evde olmasına rağmen buz keser.

Yine bu soğuk dışarıda kalan sokak hayvanlarını bu havada sığınacak kuytu yerleri yoksa dondurur.

Bu havada dışarıda çalışmak zorunda kalanlar öyle zannediyorum, soğuk ve ayazı iliklerine kadar hissetmişlerdir. 

Bu havada dışarıda çalışmak zorunda kalanların, evsiz ve barksız olanların, evinde yakıtı olmayanların Allah yardımcısı olsun.