29 Mart 2023 Çarşamba

Salgını Yenmenin Yolu

Tüm tedbir, aşı ve kısıtlamalara rağmen salgın artmaya devam ediyor. Bu salgını önlemenin tek yolu kaldı: 

1.Dışarıda olduğu gibi evde hatta yatak odasında bile maske, mesafe ve temizlik kuralına riayet etmeli,

2. Evde tüm aile fertleri birbirine karşı bir yabancı gibi davranmalı,

3. Aile fertleri ayrı odalarda kalmalı,

4. Yemekler aynı sofra, aynı masa ve aynı kaptan yenmemeli,

5. Aynı evi paylaşan aile fertleri, birbirleriyle görüşmek isterlerse, birbirlerinin odasına girmekten ziyade telefonla görüşmeyi, görüntülü arama ve online vb. imkanları kullanmalı,

6. Evin her odasında, girerken ve çıkarken kullanmak üzere dezenfektan bulundurulmalı,

7.Market vb. yerlerden alışveriş yaparken, eczanelerden ilaç alma mesafesi hayata geçirilmeli. Müşteri ne istemişse, tezgâhtar onu uzatmalı. Burada ses duyurma zorluğu yaşanırsa tezgâhtar ve müşteri, telefonla görüşme yolunu tercih edebilir. Mümkünse, alışverişlerde online alışverişe geçilmeli. Siparişler kurye vasıtasıyla evlere ulaştırılmalı. Alışverişini markete gitmeden yapanlara yüzde beş indirim uygulanmalı.

8. Milli Eğitim Bakanı, yüz yüze eğitimin her türlüsüne ve her sınıf kademesine bir nokta koymalı ve demeli ki "Bundan sonra salgın kalksa dahi asla yüz yüze eğitim yapılmayacak. Pratiği dahil her türlü eğitim ve öğretim online yapılacaktır" demeli. Bu konuda üniversite yönetimlerini örnek almalı. Böylece yakın temas olmayacağı için öğrenciye şiddet ve öğretmene şiddet de kendiliğinden çözülecek ve tarihteki yerini alacaktır.

Benim şimdilik aklıma gelen öneriler bunlar. Önerilerimle şaka yaptığım, tiye aldığım anlaşılmasın. Zira hiç olmadığı kadar ciddiyim. Bu da Bilim Kurulu üyelerine benim bir kıyağım olsun. Bu önerilerim hayata geçirildiği takdirde bizdeki tedbir ve azmi gören salgın, bu ülkede bize ekmek yok deyip çekip gidecektir. 29 Mart 2021

Not: Salgının ne şekilde geçtiği bilinmeden başta bilim kurulu üyeleri olmak üzere tedbir amaçlı herkesin bir şeyler söylediği bir ortamda acizane bu önerileri yazarak sosyal medyada paylaşmışım. Anılarımda görünce, bu paha biçilmez önerilerim blogumdaki yerini alsın istedim.

28 Mart 2023 Salı

Eniştem Değil mi? Varsın Öpsün!

Eniştem bir hesap kitap adamı. Kolay kolay vermez, yedirmez. Bu hesabı yaparken de sırtında yumurta küfesi olduğunu söyler.

Eniştemin bir özelliği daha var. En son söyleyeceğini ilk başta söyler. Mümkün değil. Cesedimi çiğnemeden olmaz der.

Sanırsın ki eniştem hep böyle. Zırnık koklatmaz dersin. 

Ama şaşırtmayı pek sever. 

Öyle bir zaman gelir ki vermeyen eniştem, kesenin ağzını açar. Sırtındaki yumurta küfesini atar. Verdikçe verir. Ne kadar, olmaz dediği varsa hepsini bir bir yapar. Yani şaşırtır. Bu uğurda binlerce tavuğu esirgemez. Yeter ki kaz gelecek olsun. 

Eniştemin bu cömertliği genelde beş yılda bir olur. 

Sen de tüm bu olup bitenleri görünce, bayram değil, seyran değil, enişten beni niye öptü der durursun. 

Bu kadar iyiliği görünce, dün vermeyen bugün niye veriyor dediğin zaman eniştemi sevenler, "Sizi de anlamak zor. Vermediğinde vermedi diyorsunuz. Verdiğinde de niye verdi dersiniz" derler. 

Yine dersiniz ki dün olmaz diyen, bugün olur deyince, burada bir çelişki yok mu diyorsun. Eniştemi sevenler, hayatın içinde olur böyle şeyler. Yapmayan mı var diyor. 

Efendim, tamam versin de bu verdiğinin karşılığı var mı dersin. Eniştemi sevenler, size de iyilik yaramıyor. Nankörlüğün bu kadarına da pes doğrusu diyorlar.

Hasılı eniştem vermese de taltif görüyor, verse de taltif görüyor. Birbirine zıt ve çelişki durumunda dahi sevenleri nezdinde eniştemin bir karşılığı olunca, eniştem niye yapmasın bunu. Zira alan razı, veren razı. Kime ne, değil mi?

Hasılı, eniştem verse de bunun bir hikmeti vardır, vermese de bir hikmeti vardır. Bu durumda hikmetinden sual olmaz deyip kabullenmek gerek. Hikmet nedir bilmeyenler bundaki hikmeti anlayamayınca haliyle eleştirip burun kıvıracaklar. İnsanoğlu anlayamadığının cahilidir. Zira hikmet ile cehalet bir arada bulunamaz.

Eniştemin bayram harici beni öpmesinden hoşnut olmayanlar, böyle bir enişteye sahip olamayınca haliyle bir çekememezlik hali yaşıyorlar. Onları  anlıyorum. Çünkü kıskanıyorlar. Yalnız unutmasınlar ki bu kıskançlık onları bitirir. Sonra demedi demesinler. Halbuki ömürlerini kıskançlığa adayacaklarına, ya pes deyip eniştemin ara ara öpmesine Rıza gösterecekler ya da kendilerini öpecek başka bir enişte bulacaklar. Değilse hayat onlar için çekilmez olur. İç günlük hayatı kendilerine zindan etmiş olurlar. Benden söylemesi.

Gittiği ve Durduğu Yeri Beğenmediklerimiz

Bazı insanların siyaseten, dinen ve fikren gittiği veya durduğu yeri beğenmeyiz.

Beğenmekle de kalmayız. Ayıplarız. Olmadı, yakışmadı, kendisine yazık etti, mahallesini bırakıp gitti, mahallesine ihanet etti, geleceğini berhava etti deriz.

Bununla da yetinmeyiz. Başkasına gösterdiğimiz toleransı kendisine göstermeyiz. Başkasına verdiğimiz makul cevabı vermeyiz. Bakışımızla, verdiğimiz cevapla ve sorduğumuz sorularla paralar dururuz.

Tüm bunları yaparken bir gün döner gelir demeyiz, kapıyı gıyade bırakmayız. Çünkü nazarımızda iflah olmaz ve yaramaz biridir artık.

Fikren, zikren, siyaseten ve dinen bu şekil ayrışanları dışlamak yerine, kendi haline ve zamana bırakmakta fayda olduğunu düşünüyorum. Su akar mutlaka yerini bulur. Zaman her şeyin ilacıdır. Ama orada ama burada. Bunun için iletişimi kesmemek, katılmasak da görüşüne ve durduğu yere saygı duymak gerek. Gittiği yerin yanlış olduğunu göstermek, ikna etmek için iki medeni insan gibi konuşmaya devam edebiliriz. Baskı yaparak bir yere varılmaz. Çünkü baskı, o kişiyi sizden daha da uzaklaştırır, onu savunma durumuna geçirir, sağlıklı düşünmesinin önüne geçer, kardeşliği ve önceki hukuku düşman kardeşliğe dönüştürür. Bu vuruşmaya birileri bıyık altından güler. Kırın birbirinizi der.

Tarih, aynı evde büyüyen, aynı iklimden beslenen kardeş kavgalarının sahnesine şahit olmuştur ve bu kavgalar normal kavgalara benzemez. Habil-Kabil, İsmailoğulları-İshakoğulları (Filistinlilerin ve Yahudiler), Yusuf ve kardeşleri gibi.

Böyle yapmak yerine, daha önce içimizde olup bizim gibi düşünen bu kimselerin niçin aramızdan çekip gittiğini, nerelerde hata yaptık, niçin içimizde tutamadık üzerine kafa yormamız gerektiğini düşünüyorum. Ayrılık ve düşmanlığı körüklemek yerine yeniden kazanmayı hedeflemek gerekir. Kazanma gibi bir düşüncemiz ve derdimiz varsa tabi. Olmadı, sen yoluna, ben yoluma diyebilmeli. Unutmamak gerekir ki baskı, ayrıştırma ve ötekileştirme ile hiçbir insan yeniden kazanılmaz. Hazırında düşmanlık körüklenir.

İstenirse farklı kulvar ve ortamlarda bile dostluk devam ettirilebilir. Bunun için yapılması gereken, görüşlere saygı duymaktır. Herkesi kendimiz gibi düşünecek demesek orta yerde sorun olmaz. Allah’ın insana verdiği özgürlüğü ve seçme hürriyetini biz insanımızdan esirgemeyelim. İnsanları kendilerini tanımladığı gibi kabul edelim. Niyet okuyuculuğu yapmayalım. Suçlayıcı bir dil kullanmayalım. Suçlayacaksak, niçin çekip gitti veya gönderdik diye kendimizi sorgulayalım.

İnanın, çok zor değil bunları yapmak. Tek yapmamız gereken farklılıklara tahammül ve hoşgörülü olmaktır.