28 Ağustos 2018 Salı

Ocağıma İncir Dikmeye Namzet Su Faturaları Üzerine Uygulayacağım İlave Tedbirler

Gelen yüksek su faturalarını düşürmek amacıyla 29 Mayıs 2018 günü yazdığım bir yazı ile sudan tasarruf etmek için bir dizi tedbir sıralamıştım. (https://dilinkemigiyok.blogspot.com/2018/05/yuksek-su-faturalarna-kars-tasarruf.html) İyi uygulayamamışım ki daha fazlası geldi bu ay. O zaman sıraladıklarıma ilave olmak üzere yeni tasarruf tedbirlerini devreye sokacağım bundan sonra. 

Sudan tasarruf etme tedbirlerim arasında evime gelen/gelecek misafirleri dahil etmemişim. Evime gelip suyu istediği gibi kullanmak yok öyle. Şimdi size suyu tasarruflu kullanmak amacıyla misafirlere uygulayacağım tasarruf tedbirlerini sıralayacağım ki evime gelecek olan misafirim hazırlı gelsin.
1. Evime gelecek misafir "Lavaboyu kullanabilir miyim, wc müsait mi" demeyecek. Evime tüm ihtiyaçlarından arınmış bir şekilde gelmeli. Sıkıştıkça sıkacak kendini. Sıkamıyorsa mazeretim var deyip erken kalkacak. Bunu da yapamam diyorsa kendisi tuvalete atacak kadar yiyip içmeyecek.
2. Misafirimin evime abdestli gelmesini isterim. "Efendim, ben bir abdest tazeleyeyim" demeyecek. Abdestin bayatı, tazesi mi olur? Abdest abdesttir.
3. Bulur da kendisine bir şey ikram edersem yedikten sonra "Efendim, lavabonuz müsaitse şu elimi yıkayıvereyim" demeyecek. Lavabo tercihi yerine ıslak mendil kullanacak. "Ben ıslak mendil kullanmam diyen olursa o zaman yemeyecek ve içmeyecek. Evimde oruç tutar gibi oturacak.
4. "Efendim, bir bardak su alabilir miyim" demeyecek. Susuzluktan adam ölmez bir defa. Evine gidince kana kana içsin. "Yok ben susuzluğa dayanamam" derse o zaman yanında su şişesi ile gelecek.
5. Çay ikram edilirse tadında bırakacak. Öyle Abbas'ın kör gazı gibi arka arkaya midesine indirmeyecek. Ziyad olsun sözünü ne kadar erken söylerse makbulümdür. Çünkü mideye inen her çay sudur. Ayrıca çayı elinde güzel tutmalıdır. Kazara bir dökerse, bir de o güzelim halıya dökerse çayın lekesini çıkarmak için giden dutu aklıma bile getirmek istemiyorum.
6. "Efendim burası çok sıcak, terledim. Mümkünse elimi yüzümü bir yıkayabilir miyim" demeyecek. Sıcaktan adam ölmez bir defa. Böyle durumlarda Güneşin altında çalışanları gözünün önüne getirmesi lazım misafirimin. Sonra benim evime ziyarete mi geldin yoksa serinlemeye mi? Ayrıca sendeki terleme terleme midir benim terlememin yanında. Hele bir de burası hamam gibi demesi yok mu? Sen hamam görmemişsin bir kere. Otur oturduğu yerde, terle terleyebildiğin kadar. Evine gidince bir güzel duşunu alırsın.
7. Sigara denen mereti evde içmeyecek. Çünkü perdeleri sarartır. Sararsın efendim diyemezsiniz. Dikkatini çekerim çamaşır makinesi susuz çalışmıyor.
8. Pek hazzetmem ama misafir yemekli geldi diyelim. Ben de naçar önüne sofra koydum. İllaki ayrı kaptan yemek istiyorum diye tutturmayacak. Ortak kaba kaşık sallayacak. Çünkü her ayrı kap yıkanacak bulaşık demektir, bulaşık makinesi çalışacak demektir. Maalesef evimde susuz çalışan makinem yok.

Bu şart ve ahvalde evime gelecek misafir başın gözüm üstüne. Zira misafir ev sahibine eziyet etmediği gibi maliyet de çıkarmaz. Ne demiş atalarımız, "Misafir ev sahibinin danasıdır." Ne güzel demiş. Misafir misafirliğini bilecek, ona göre hareket edecek. Benim evimi kendi evi gibi bilmeyecek. Bu şartlarımı kabul eden misafirlerime kapım her daim açıktır.

Su Faturasına Bakarken(e) Ben

3 kişinin kaldığı evde 32 günde 18 ton su kullanmışız. Su bedeli 55.44, atık su bedeli 13.86, ÇTV bedeli 5.76, KDV ise 5.55  olmak üzere toplam 80.50 TL su bedeli geldi. Son ödeme tarihi 11.09.2018 günü.
Gelen su bedelini böyle ayrıntılı yazdığıma bakmayın. İlk önce toplam bedele baktım korka korka. Korkunun ecele faydası yokmuş. Bedeli görür görmez yüreğime inecekti diyeceğim ama böyle bir şey olmadı. Sağ olsun belediye kaç aydır göstere göstere ben geliyorum, hazırlı ol demişti her ay yüksek yüksek gönderdiği faturalarla. Birkaç ay önce yine böyle bir fatura gelmişti. Sonraki bir iki ay 55-60 lira olan bedel yeniden zirveye oturdu. 

Anlaşılan kara delikleri kapatmak için belediye damlaya damlaya göl olur misali tüm umudunu su parasına bağlamış, tek yaptığı "Su bedellerine bir dokunalım, nasılsa bedeli ne olursa olsun vatandaşın eli mahkum, zaten diğer şehirlere göre biz  suyu ucuz veriyoruz" diye düşünüyor olmalı. Anlayacağınız belediye hanelerimize incir dikmeye devam edecek. Böylece "Sudan ucuz" deyimi de rafa kalkmış olacak. Çünkü kullandığımız su ateş pahası olmaya doğru gidiyor. Belediyelerde bu savurganlık, başına buyrukluk, ben yaptım olduluk devam ettikçe biz daha ne bedeller öderiz. Belki de gelen bu fiyatlar daha iyi günlerimiz. Sıfırı tükettikleri faturanın son ödeme tarihini belirlemelerinden belli. Bordro mahkumu biri maaşını aldıktan sonra ödesin düşüncesi bile yok. Ben sizden daha bataktayım der gibi ödeme tarihi belirliyor.

Sakın bana "Sana iyi gelmiş, bana her ay şu kadar fatura geliyor" demeyin. Yoksa belediyeye olan kızgınlığım -şakam yoktur- size döner, kalbinizi kırarım.

Ciddi bir iş yaptıklarını göstermek için su bedelini, çevre temizlik vergisini, atık su bedelini, KDV'yi, fatura edilmeyen bedeli ayrı ayrı, kuruşu kuruşuna hesaplayıp ayrı sütunlarda faturalandırması yok mu? Sonra nereden biliyor belediye atık suya gönderdiğim su miktarını? Belki ben evde yiyip içtikten sonra yiyip içtiğimi atmak için belediyenin ücretsiz wc'lerini kullandım. Git işine diyesi geliyor insanın. Yoksa belediye çarşı-pazarda ücretsiz verdiği wc'lerin masrafını da evlere mi fatura ediyor. Eğer böyle bir şey varsa fatura ayrıntısına bir sütun daha açarak "Ücretsiz diye sevindiğin wc'nin ve tatlı su diye doldurduğun suyun bedeli" desin.

Su, bedelsiz olsun iddiam yok. Vatandaşın olmazsa olmaz bu zaruri ihtiyacının bedeli makul olsun isterim. Bazı şeyleri bedava yapıp suya yüklenmesin. Bu şehirde dar ve orta gelirli binler var. Onları da düşünmek lazım. 

Belediyeler kendi yağıyla kavrulacak şekilde yaptığı her hizmetten makul bir bedel almalı. Asla bedava, ücretsiz hizmet yapmaya kalkmamalı. 

Hasılı belediyeler, belediyecilerin eline bırakılmayacak kadar önemli yerel bir kamu hizmetidir. Ama denetlenmez ve hesap sorulmaz ise belediyeler çok can yakmaya devam edecektir.

İnsaf belediye, insaf ki insaf! 29.05.2018 günü yazdığım (https://dilinkemigiyok.blogspot.com/2018/05/yuksek-su-faturalarna-kars-tasarruf.html) su kullanımı ile ilgili tasarruf tedbirlerini uygulamaya mecburiyete beni! Ha gayret! Daha olmadı, su aboneliğini kapattırır, akşam-sabah tatlı su çeşmesinden su çekerim. İnadım inattır haberin olsun.



27 Ağustos 2018 Pazartesi

Hatay'ı Alacaklarmış!

Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim, "İskenderun, Suriye'nin sancağıdır ve onu bir gün er veya geç zorla da olsa alacağız" açıklamasını yapmış. Daha doğrusu yumurtlamış. Malum Hatay meselesi.

Ülkesi yedi yıldır paramparça olmuş, terör örgütlerinin merkezi olmuş, taş üstünde taş kalmamış, savaş dolayısıyla milyonlarca Suriyeli mülteci durumuna düşmüş, uluslararası güçler topraklarında cirit atmaya devam ediyor. Kuvvetle muhtemel ülkesi ikiye, belki de üçe bölünecek. Adam, biz bu ülkeyi içerideki düşmandan ve dış güçlerin istilasından nasıl kurtaracağız hesabı yapacağı yerde gözünü Hatay'a dikmiş. Hayal mı görüyor diyeceğim ama gördüğü hayal değil. Şaka mı yapıyor diyeceğim. Ama şakanın sırası değil. Çünkü ülke kan gölü iken şaka hiç olmaz. Olsa olsa Çölde yaşayan birinin serap görmesi bu. Başka bir açıklaması olamaz bu densiz ve hadsizliğin. Gülünç duruma düştüğünün farkında değil Velid Muallim. Evindeki bulgura sahip çıkarmayan biri bizdeki pirince göz dikmiş. 

Bakanlık denilen böyle bir şey mi ki? Benim bildiğim bakan koltuğuna oturan biri akıllı biri olmalı. Hele dışişlerine oturtulan biri kapasiteli ve çaplı biri olur. Suriye'nin diğer bakanları da böyle olmalı ki ülkeleri yol geçen hanına döndü. Beceriksizliklerinin bedelini bugün kanla ödüyorlar. Ceremesini de bizim ülke çekiyor. Bu kadar beceriksiz sorumlu kişinin yönettiği Suriye yedi yıl öncesine kadar iyi ayakta durmuş.

Kapasite ve akıl noksanı bu bakan kendisini darı ambarında görmeyi bıraksın. Hatay da İskenderun da bizimdir, bizim kalacaktır. Hatta yüzde yüzü Arap olan Samandağı da bizim. Eğer geçmiş defterler ortaya dökülecek ve bir hesap-kitap yapılacaksa biz varız. Onlar eski defterlerini koysunlar masaya, biz de koyalım. Onlar Hatay'ı istesinler, biz de tüm Suriye'yi isteriz. Çünkü Suriye, düne gelinceye kadar bizim Şam vilâyetimizdi. Buyrun Halep oradaysa arşın burada. Bakalım er mi yaman yoksa bey mi? 

Bakan dediğin ne dediğini bilen, ağzından çıkanı duyan sorumluluk sahibi biri olmalı. Havaya konuşma yapmamalı. Yavaş atacak ki civcivler de yiyecek. Otursun oturduğu yerde bülbüllerden değil Antakya'yı, bir çakıl taşı bile alamaz. Önce mevcut ülkesinin ahvaline baksın. Akıl varsa öyle yapar zaten...