11 Aralık 2017 Pazartesi

Güvenlik Soruşturmaları *

Eskiden devlette bir göreve başlayacak olanların güvenlik soruşturması yapılırdı. Atanacak olan kişi, devletin ilgili mercileri tarafından makul bir sürede gerekli araştırması yapıldıktan sonra atanırdı. Sonra ne hikmetse göreve başlayacakların güvenlik soruşturması yapılmaz olmuştu. Devlet 15 Temmuzla birlikte yeniden güvenlik soruşturması yapma ihtiyacı hissetti. 

Devletin kamuda çalışacak olan kişi ve kişileri güvenlik yönünden araştırması kadar doğal bir şey yoktur. Çünkü devlet, devlet memuru vakarına uygun olan, devlet ve milletine ihanet etmeyen, sinsi planları olmayan, devleti başkasına peşkeş çekmeyen, başkasının aklıyla hareket etmeyen kişilerle çalışmak durumundadır. Bundan dolayı devletin herhangi bir kademesinde göreve başlayacak olanın sıkı bir incelemeden geçirilmesi gerekir. 

Güvenlik soruşturması kapsamında devletin bu hassasiyetine kimsenin bir söz söylemesi mümkün değildir. Bu alanda sorun, güvenlik soruşturmalarının bir süresi, bir sonu olmamasıdır. Aylarca sürebiliyor bu soruşturma. Böyle durumda olanlar kimden, nereden ne cevap alacak, kime başvuracak bilmiyor. Hakkındaki soruşturmanın ne kadar süreceği de belli değil. Hiçbir makam ve kurum da bu konuda bilgi vermiyor. Vatandaş, soruşturma hangi aşamada onu da bilmiyor. “Göreve başlama yazım bugün gelir, yarın gelir...” bekliyor sadece. Günler, aylar birbirini kovalıyor. Ne arayan var, ne de soran. Göreve başlayacak kişi ne bir yere gidebiliyor, ne de bir iş yapabiliyor. Düğün yapacaksa bekletiyor, il dışına çıkacaksa "Acaba göreve başlama yazım gelir de gecikmiş olur muyum" deyip bekliyor.

Merak ediyorum, bu iletişim çağında güvenlik soruşturmaları niçin makul bir sürede bitirilmez? Çok mu zor güvenlik soruşturmasını yapmak? Kişiler hakkında bilgi almak zor mu? Önlerinde engeller mi var? Soruşturulacak kişi sayısı çok mu fazla? Devletin bu kişileri soruşturacak yeterli elemanı mı yok? Yoksa devletin yeni göreve başlatacağı bu kişilere ihtiyacı yok da ipe un mu seriliyor? Ne kadar geciktirirsek, birkaç ay maaş vermesek kar diye mi düşünülüyor? 

Kimse birkaç ay sonra göreve başlasa acından ölmez. Fakat kişiyi öldüren "Durumum ne olacak" beklentisidir. Soruşturma geciktikçe, olumlu-olumsuz bir bilgi gelmedikçe kişi kendinden şüphe duymaya, "Acaba devlet beni sakıncalı piyade olarak mı görüyor" diye düşünmeye başlıyor. Kişi, yerli-yersiz bu beklenti içindeyken bir de etraftan, "Sen hala göreve başlamadın mı?" sorusuna muhatap olunca doğduğuna, doğacağına, devlette göreve başlamak isteyip istemediğine pişman oluyor. Ne otursa tadı var, ne yese, ne de içse. Birinin yanına varmaktan korkuyor, "Şimdi  'Ne oldu senin iş' diye soracak” diye.

Kimse, özellikle masum vatandaş, "Terörist olduğum halde bir göreve başlayayım" derdinde değil. Yetkililerin ucu-bucağı belli olmayan bu soruşturma işine bir sınırlandırma getirmesinde fayda var. Bir devlet vatandaşını araştırmada bu kadar ipe un sermemeli. Soruşturma makul süre içerisinde bitirilememişse "Sayın x kişi, hakkınızda yürütülmekte olan soruşturma, süresi içinde bitirilememiştir. Şu tarihe kadar tarafınıza veya göreve başlayacağınız kuruma bilgi verilecektir" şeklinde bilgi verilse iyi olur kanaatini taşımaktayım.

Merak ettiğim bir soruyu daha sorup bu güvenlik kovuşturmasını bitireyim. Devlet, niçin sadece devlette görev alacak olanları araştırır? Niçin yediden yetmişe tüm vatandaşın çetelesi olmaz devletin elinde? İş başa düşünce mi kimin, kim olduğunu araştırmaya kalkıyor devlet? Bence devlet sıcağı sıcağına bu bitmeyen güvenlik soruşturmasını masaya yatırmalı. Çünkü bu alanda sınıfta kalmış görünüyor. 11.12.2017 Ramazan Yüce 

* 13/12/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.





10 Aralık 2017 Pazar

Beş Ay Sonra da Taziye Olmaz ki!

Vatandaşın temmuz ayının ortalarında ağabeyi vefat eder. Cenazeye katılacak eş ve dostun haberi olsun diye sosyal medyadan "Ağabeyim vefat etmiştir, cenazesi yarın ikindi vakti Parsana Camisinde kılınacak cenaze namazının ardından Musalla Mezarlığına defnedilecektir" şeklinde bir paylaşım yapmış.

Ne var bu paylaşımda diyebilirsiniz? Paylaşımın kendisinde bir sorun yok. Çünkü sosyal medya hem haberleşme, hem de sevinç ve üzüntülerin paylaşıldığı yer ne de olsa. Mesajı görenin cenazeye katılması, başsağlığı dilemesi de normal. Sanal da olsa taziye yorumları da normal. Cenaze, haberdar olan eşle, dostla kaldırıldı. Mezarlıkta taziyeler kabul edildi. Buraya kadar her şey normal.

Anormallik, beş ay sonra ortaya çıktı. Nasıl mı? Daha önce cenazeden haberi olmayan biri beş ay sonra cenaze paylaşımının altına "Başınız sağ olsun" diye bir yorum yazar. Geçmiş paylaşımlara yorum yapılınca paylaşım yeni bir haberi gibi öne çıkar bu alemde. Bunu gören sanki paylaşım yeniymiş gibi taziye mesajı yazmaya başlıyor. Ne tarihine bakan var, ne de ağabeyin daha önce ölmemiş miydi diyen. Yorum üstüne yorum yağıyor. Belki de yeni yorum yazanların büyük bir kısmı daha önceden sıcağı sıcağına taziye bildiren yorumlar yapmıştı.

Profilindeki beş ay öncesine ait ağabeyinin vefatını belirten paylaşımına yeni yorumların yapıldığını görünce profil sahibi, öyle zannediyorum; 'Ne oluyor, ağabeyim yoksa öldükten sonra yeniden dirilip tekrar mı öldü' diye düşünmeye başlamıştır. Garibimin beş ay öncesinde defnettiği ağabeyinin acısı yeniden depreşmiş olmalı. 

Beş ay önce vefat eden biri için beş ay sonra taziyede bulunanlar öyle böyle değil, baya da kelli-felli adamlar. Toplum psikolojisi dedikleri veya şartlanmışlık dedikleri böyle bir şey olsa gerek. Ayrıca "Bu toplum balık hafızalı, çabuk unutur" dediklerine bir örnektir. Ciddiyetten uzak bir taziyedir. Ben söyleyeceğimi söyledim. Takdir sizin... 10.12.2017

İçimiz Kan Ağlarken Bazılarının Uğraşı *

Zaman zaman geri plana düşse de dünya ve Müslümanların gündeminden hiç düşmeyen bir konudur Filistin meselesi. Kanayan yaramız maalesef. ABD'nin yeni kovboyu dünyadaki diğer sıkıntılar yetmezmiş gibi "Kudüs'ün İsrail'in başkenti olduğunu” ilan ederek patlamaya hazır bombanın fitilini ateşlemiş oldu.

Dünya kamuoyu ayakta. Türkiye, tek başına bu haksız uygulamaya karşı çıkmaya çalışıyor. Filistinliler yeniden üçüncü intifadasını başlattı. Üzerlerine bombalar patlamaya başladı. Daha ilk gündem dört kişiyi şehit verdiler. 

Türkiye'deki Müslümanlar kâh cami önlerinde, kâh meydanlarda, kâh sosyal medyada İsrail'i telin etmeye çalışıyor. Bu meseleyi dert edinen herkes gücü nispetinde bu konuyu gündemde tutmaya çalışıyor. Bunları her birimiz biliyoruz. Dikkat çekmek istediğim başka benim.

Filistin gündemdeyken başka ne meselesi olabilir diye düşünebilirsiniz? Sosyal medyayı kullananların dikkatini çekmiştir bu. Farkında olmayanlar için bu konuya işaret etmek isterim. Millet sosyal medyada 'İlk kıblemiz gidiyor, peygamberimizin miraca çıktığı yer işgal altında, Mescid-i Aksa elden gidiyor' türünden paylaşım yaparken hafif mürekkep yalamış bazıları, "Efendim, Mescidi Aksa ilk kıblemiz değil, Mescidi Aksa adı altında paylaşılan resimler, Kubbetüs sahra resmidir; yok peygamberimiz miraca çıkmadı. Millet cahilce bilir-bilmez paylaşım yapıyor. Bu konuda benim falan kitaptaki açıklamama bakabilirler" şeklinde paylaşım yapma yoluna gittiler. Düzeltmelerin içeriğine girmeyeceğim. Doğrudur-yanlıştır demeyeceğim. Bu tiplere -maalesef içlerinde konusunun uzmanı Prof’lar da var- el insaf! İlk önce neyi, nerede, ne zaman söyleyeceğinizi bilin de öyle gelin diyeceğim. İslam'ın mukaddes bildiği Haremi Şerif elden gitmiş, bizimkiler ilmi mütalaa yoluna gidiyor. Utanmıyorsanız bari Allah'tan korkun, diyeceğim bunlara. Bu tiplerin durumu, bir gemi yolculuğunda nahvi(Arapça gramer bilgisi) çok iyi bilen birisi gemidekilere 'Nahvi bilir misiniz' diye bir soru sorar. 'Bilmiyoruz' cevabı alınca 'Gitti ömrünüzün yarısı' der. Az sonra çıkan deniz fırtınasıyla birlikte gemi batmakla yüz yüze kalır. Gemidekilerden biri nahiv ustasına, 'Hocam! Yüzme bilir misin' diye bir soru sorar. Hoca, 'hayır' cevabı verince 'O zaman gitti ömrünün tamamı' der. 

Bizim Kudüs üstatlarının durumu, hikâyedeki nahiv üstadına benzer. Nahivci, en azından daha fırtına çıkmadan, ortada  tehlike yokken nahiv bilgisini konuşturarak havasını atıyor. Şimdikiler, tehlikenin içinde ilimle uğraşıyor. Derin bilgileriyle hava atıyorlar. Aman bilginiz sizin olsun, eksik olun yeter. Ayıp yahu! Vallahi ayıp, billahi ayıp, tallahi ayıp. En azından susun bari!

Bir sevindirici haber, Türkiye’nin başkanlığını yaptığı İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısında Kudüs ile ilgili bir dizi karar alınarak ABD’nin tek taraflı aldığı karara tepki gösterilmiş oldu.  14.12.2017 Ramazan YÜCE 

* 16/12/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.