9 Mayıs 2017 Salı

Darbenin baş aktörü Türkiye'ye iade edilsin mi?

Baştan söyleyeyim, iade edilmesin. Hatta iade için girişimlerde bulunulmasın. Zaten istediğin kadar delil sun, vermeyeceklerse vermezler. Haydi, karşı tarafı ikna edip suçluyu aldık diyelim. Sonrası ne olacak? Bunu da düşünmek lazım.

Şeytana pabucunu ters giydirecek şekilde yetişmiş/yetiştirilmiş elebaşı bize yaptığı her haltı anlatacak mı? Doğru konuşacak mı bir defa? Ya da konuşacak mı? Haydi, o konuşsa da konuşmasa da kesin suç delillerini ortaya koyarak yargıladık diyelim. Örgütü çözebilecek miyiz? Örgütü çökertebilecek miyiz? Örgütün ağa babalarına ulaşabilecek miyiz? Örgütün arkasındaki devletleri ortaya çıkardık. O devletlere gereken yaptırımı yapabilecek miyiz? Örgütün başını yargıladıktan sonra cezasını nasıl vereceğiz? Öldürdükleri, hayatını söndürdükleri insanlar adına ona idam cezasını uygulayacabilecek miyiz? 

Malumunuz; idam cezasını kaldırdık, onun yerine suçlulara müebbet cezası veriliyor. İdam cezasını geri getirsek bile anayasamıza göre cezalar geriye doğru uygulanamıyor. Geriye ne kalıyor o zaman? Suçluyu hapse gönderip orada bakmak. Başına bir şey gelmemesi için etrafında dört dönmek, her türlü tedbiri almak. Neler yapacağımızı tek tek anlatmaya gerek yok. Bu konuda bizim bir tecrübemiz var, biliyorsunuz. Bugün biz 40 bin kişinin katili olarak yargıladığımız kişi için bir adayı ona tahsis ettik. Sağlığına, başına bir şey gelmemesi için her türlü imkanı seferber ediyoruz. Günlük devlete maliyeti 130 bin lira imiş. Öyle zannediyorum, FETÖ lideri getirildiği takdirde farklı bir muamele yapılmayacaktır. O zaman ne yapalım? 

Elimizdeki kötü tecrübeden hareketle FETÖ liderini istemeyelim. ABD yetkilileri ile onu, orada yargılamak için görüşmeler yapalım. 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili olayın azmettiricisi, planlayıcısı, elebaşısı olarak hazırlanan iddianame gereğince bizim mahkeme heyetimiz ABD'ye giderek o zatı orada yargılasın. Mahkememizin verdiği cezayı ABD yetkililerine tebliğ edip suçluyu hapse koymalarını isteyelim. Görüşüm size garip gelebilir ama bir delikten ikinci defa girmeyelim. Birini yıllar yılı İmralı'da beslediğimiz gibi onu da getirip burada beslemeyelim. Hatta size bir ilerisini daha söyleyeyim. Ben olsam cezasını veremeyeceğim, içeride beslediğim bu tip suçluları serbest bırakırım. İnanın, içerideki rahatlarını bulamazlar dışarıda. Hem PKK liderinin hem FETÖ liderinin mağdur ettiği insanların sayısı az değil bu ülkede. Dışarıda rahat gezemezler, nefes bile alamazlar, insan içerisine çıkamazlar. Haydi, taraftarlarının himayesinde dışarı çıktılar diyelim, inanın bir kör kurşuna maruz kalırlar. Üstelik kim vurduya gider. Ya da ben yaptım diye gelir kendisi teslim olur.

ABD, elebaşını yalvarsa götürün diye; biz, "Sizin olsun, alın turşusunu kurun" dememiz lazım. Bundan sonra bu tür ihanet şebekelerinin bir daha bu topraklarda neşvünema bulmaması için gözümüzü dört açalım. Biliyorum, yaptığım öneriler size garip gelebilir. Fakat kökten çözüm olacağını düşünüyorum. Denenmesinde fayda vardır. Üstelik devlete masrafı da olmaz.  09/05/2017


Sosyal Medya Etiği **

Sosyal medya hayatımıza hızlı bir şekilde girdi. Çoğumuz da kendini orada buldu. Kimi izleyici, kimi paylaşımcı durumunda. Kiminin de adresi var ama pasif durumda. Kimi de işin içinde ama iz bırakmadan kaçak güreşiyor.

Sosyal medyaya magazin  dense yeridir. Türkiye veya dünya gündemi aynen oraya yansır. Her türlü paylaşımı orada bulabilirsiniz. Kimin, nerede, ne zaman, ne işle uğraştığı; kimin hobi ve fobilerinin ne olduğu, kimin nelerden zevk aldığı, fikir ve zikrinin ne olduğu hakkında birinci elden kanaat sahibi olabilirsiniz. Kimlerin bir yerlere gelmek için kimlere göz kırptığını görürsünüz. Hiç paylaşımda bulunmayanla ilgili bir  kanaate ihtiyaç olursa neyi ve kimleri beğendiği bile kendisi hakkında bir fikir verebilir.

Türkiye ve dünya gündemini takip etmek için sanal medyaya göz atmak yeterli olmaya yeterli. Ama doğru haber ile yanlış haberin karıştığı bir haber merkezi. Çoğu kimse gördüğü haberin doğruluğunu araştırmadan paylaşma yoluna gidebiliyor, yeter ki kendi fikrini desteklesin. Sevmediği görüşü, ya da kişileri eleştirsin.

Sosyal medya hayatımızın bir parçası oldu iyice. Hiç girmem diyen günde en az bir defa göz atar bu aleme. Kimi de kendini kaptırdı mı sabah akşam orada artık. Herkesin elinden cep telefonunun düşmemesinin nedeni bu olsa gerek. Paylaşımların sayısı günde öyle zannediyorum milyonları geçiyor. Bu alem sayesinde insanlar çok şeffaflaştı. Neyi paylaşacağını şaşırıyor. Çoğu paylaşımları çok yerinde görmekle beraber bazı paylaşımlar için çoğunuz "Bu da paylaşılır mı" demeden edemiyor. Yemek paylaşımı konusunda bir kısım insanımız gerekli itinayı göstermekle beraber hala yediğini, içtiğini paylaşan insanımızın sayısı da az değil. Öyle paylaşımlar görmeye başladık ki garipsediğimiz yemek görüntüleri, yanında çok masum kalır. Geçen gün birisi zekerat halindeki bir büyüğü adına takipçilerinden Kur’an okumalarını ve dua etmelerini istiyordu. “Ne var bunda?” diyebilirsiniz. Doğru. Bunda bir sakınca yok. Pekiyi, bu paylaşımın altında ölmek üzere olan kimsenin fotoğrafı da paylaşılmış desem ne dersiniz? Öyle zannediyorum, tepki gösterirsiniz. Ben de görünce el insaf, bu kadar da olmaz, dedim. Ömrüm kifayet eder de istemeden girdiğim ve aktif bir şekilde kullanmaya başladığım bu alemde daha ne paylaşımlara şahit olacağım, bunu da zaman gösterecek.

Her anını düşünmeden paylaşan insanlar acaba her şeyin depolandığı bir arşiv olarak mı görüyor bu alemi? Bunun başka bir izahı yok gerçekten. Yoksa bu insanlar yalnızlara oynuyor da paylaşımlara yorum ve beğeni geldikçe bir nebze de olsa yalnızlığını mı gideriyor? Merak ediyorum, her anını paylaşanlar ölünce ölüm anlarını kim çekip paylaşacak? Herhalde şu anda çözümsüz kalan problemleri bu olsa gerek.

İnsanın girdiği her alanda mutlaka bir etik değerler olmalıdır. Eskiden, şimdilerde görgü kuralları denilen bu kurallara adabı muaşerat denirdi ve okullarda ders olarak okutulurdu. Nedir görgü kuralları? İnsanların günlük hayatta birbirleriyle olan ilişkilerinde uymaları gereken kurallar demektir. Çoğumuzun kullandığı sosyal medyada da mutlaka bir adabı muaşerat olmalıdır. Neyin paylaşılıp neyin paylaşılamayacağının bilindiği kriterler konmalıdır. Herkes bir şey paylaşmadan önce iki defa düşünmek durumunda kalmalıdır. Yoksa bu gidişle içimizi dışımıza çıkaracak şekilde, hiçbir mahremiyetimiz kalmayacak. 09/05/2017

**13/05/2017 günü Kahta Söz gazetesinde yayımlanmıştır.

8 Mayıs 2017 Pazartesi

Bu Dünyada Bir Derdim Olmasın İstiyorsan...

Bu dünyada bir derdim olmasın, herkesle iyi geçineyim ve keyfime bakayım, diyorsan:

1.Asla doğru bildiğini söyleme!
2.Hayatı, insanları, kurulu düzeni akışına bırak, asla eleştirme!
3.Herkese gülücükler dağıt, tebessüm et!
4.Fazla konuşma, mümkünse hiç konuşma!
5.Amirlerinin her yaptıklarında hatta yanlışlarında bile hep bir hikmet ara!
6.Suyun akıntısına git, suyu temizlemeye çalışma, rüzgara doğru işeme!
7.Burnun iyi koku alsın, devamlı etrafı kokla, gelecek nerede ve kimde ise kendine orada rol biç. Asla kendin olma. Birileri ne istiyorsa, nasıl olmanı istiyorsa o şekilde başkası ol. Kraldan fazla kralcı ol. Bir tehlike anında da gemiyi ilk terk eden ol ve diğer gemiye bin!
8.Her doğruyu her yerde söyleme, hep maslahatı gözet.
9.Devlet malını yetim malı olarak görme, deniz olarak gör.
10.Yoluna devam ederken geriye dönüp bakma, hep ileriye bak. Düne tenezzül etme, düşene hiç acıma. Merhametli olduğunu göstermek istiyorsan -ki prim yapar- dilden üzüldüm, de. Hatta vurabilirsen vur tekmeyi, gitsin.
11.Yaptığın işin reklamını öyle iyi yap ki balık bilsin, yer ve itibar edinmen daha kolay olsun. Ehliyet isteyeni gerekirse sürücü kurslarına gönder.
12.Büyüklerinle hep iyi geçin, kaşın üstünde gözün vardır, deme.
13.Hiçbir şeyi dert edinme, karnın daima geniş olsun. Düğün evinde oyna, cenaze evinde ağla.
14.Hiç düşünme, deneni ve verileni yap. Özgüven sahibi, onurlu özgür bir birey olmaktansa kolektif aklın güdülen ya da gütme görevi verilen bir bireyi ol.
15.Hiç için olma, hep dışın ol. Yani olmanı istedikleri gibi ol. "Ya göründüğün gibi ol ya da olduğun gibi görün" sözüne hiç itibar etme. 08.05.2015