9 Şubat 2017 Perşembe

Vekil seçileceklere öğütler

 07/06/2015 tarihinde 25.dönem vekillerimizi seçeceğiz. Milleti temsil edecekler istifa etmeye başladılar bile. Bakalım kimler seçilecek, ne kadar milleti temsil edecekler önümüzdeki günlerde göreceğiz hep beraber. Ülkemiz için inşaallah hayırlara vesile olur.

Temennim hangi partiden seçilirse seçilsin; doğru, dürüst, seçildikten sonra seçmenine tepeden bakmayan,
ülkenin kalkınması için çaba sarf eden, seçilmeden önce mal beyanında bulunan, vekilliği bittikten sonra da mal beyanında bulunan, vekilliği sona erdikten sonra çalışmak  ve rızkını temin etmek için iş arayan, ülke için katma değer üreten, prensipleriyle hareket eden, günübirlik hareket  etmeyen, meclisteki diğer mesai arkadaşlarını ön yargısız dinleyen, içine sinmeyen kanun vb.mevzuata parmak kaldırmayan, milletinin değerleriyle çelişecek iş yapmayan, karşıt fikirlere hayat hakkı tanıyan, aldığı maaş ile asgari ücretli çalışanların maaşını  karşılaştıran, seçilmeden önceki sevecen, insanları dinleyen,  seçmenin ayağına giden mütevazi kişiliği seçilince de devam eden, geldiği yeri unutmayan vs. şahsiyetli ve kişilikli insanlar bizi temsil eder.

Millet asıl ise, vekil aslın dediğini yapar. Sizden bazı isteklerim olacak, lütfen dikkate alın, bunu bizim için değil itibarınız için yapın:
◆ Aday yapılmazsanız partinize küsmeyin, partiniz adına çalışmaya devam edin
◆ Seçim çalışması esnasında yapamayacağınızı vadetmeyin. Asla yalan söylemeyin.
◆  Seçim esnasında gürültü ve görüntü kirliliği yapmayın.
◆  Miting yapmayın, illa yapacaksanız şehir dışında trafiği ve diğer insanları rahatsız etmeyecek ortamlarda miting yapın. Mitinge katılmayacak insanların ulaşımını engelleyecek ve geciktirecek şekilde trafiği engellemeyin.
◆ Bulduğunuz araçla şehrin ana arterlerinde bağırıp çağırarak oy istemeyin.
◆ Seçim çalışmasını tv'lerde yapın.
◆ Seçildiğiniz zaman ilk işiniz asgari ücretlinin maaşını düzeltecek düzenleme yapın. Düzeltinceye kadar asgari ücretten maaş almaya devam edin.
◆ Milletin karşısında ceketininiz hep ilikli olsun, millet size değil, siz milletin önünde ceketinizi ilikleyin.
◆ Vekil seçildikten sonra seçim çalışmasında size yardım eden dostlarınıza devlet malını peşkeş çekmeyin.
◆  Vekillik aslî görev değildir. Cenazeniz meclisten kalkmasın. 2-3 dönemden sonra köşenize çekilmesini bilin. Başkalarına yol açın. Ne de olsa vekillik tâlî bir görevdir. Nasıl asli görev dışında ikincil görev yapanların görevini sona erdirdi iseniz, iğneyi de kendinize batırın, 4 yıl vekillik yapanın vekilliği sona erer diye bir kanun çıkartın. Sonra milletin karşısına geçin, millet sizi sözlü yapsın, milletin sözlüsünden geçen yeniden vekil olsun.
09.02.2015

8 Şubat 2017 Çarşamba

Hangimiz, nereye, ne kadar ehiliz?

Nerede bir yazı, nerede bir paylaşım, nerede bir konuşan görsem kamuya eleman alımından tutunda görev yapan kişilerde ve makam sahiplerinde aranan şartların başında 'Ehliyet ve liyakat' şartını öncelikli olarak savunduklarını gördüm. Buna kendimi de dahil ediyorum.

Hepimiz doğrunun ne olduğunu biliyoruz. Tespitimizde haklıyız. O zaman kendi kendimize şöyle bir soru soralım: Acaba yaptığımız görevde kendimiz bu işe ne kadar ehiliz? Bu göreve atanırken layıkıyla mı geldik, yoksa birilerini vasıta  kıldık mı? Bugün çocuğumuzu bir işe yerleştirirken herhangi bir kapıyı çaldık mı? Çocuğumuz akranlarına ve emsallerine göre yerleştirildiği işe ehil olanlardan mı? Hangi birimiz durumumuza razı olduk? Eğer bu sorulara vereceğimiz cevap torpil yok  ise kazancımızdan harcamamıza varıncaya kadar her şey helali hoş olsun. Bu durumu tebrik etmek lazım. Böyle kişilerin Allah yollarını açık etsin. Nice yıllar hizmet etmeyi nasip etsin. Umarım böylelerinin sayısı çoktur toplumda. Eğer atanmamızda, herhangi bir yere, makama gelmemizde arada torpil varsa-ki büyük bir çoğunluğumuzda maalesef vardır- Allah affetsin. Bu durumu ilk önce tespit edip bir öz eleştiri yapmak,sonra da tövbe etmek lazım. Bu işte kul hakkı var ise ve bunlar biliniyorsa helallik dilemek lazım. 

Bu durumu konu edinmemin sebebi yazımın başında ifade ettiğim gibi 'ehliyet ve liyakat' konusu hepimizin ağzında. Konuşurken mangalda kül bırakmıyoruz. Hepimiz doğrucu Davut kesiliyoruz. Bu iki güzel hasleti sürekli ağzımızda sakız gibi çiğniyoruz. Etrafıma baktığım zaman bu konuda toplumda bir konsensüs hakim. Bu kadar iyi ve doğrunun içerisinde geçmişten günümüze hala ehliyet ve liyakatın dışında göz göre göre atama yapılıyorsa, birileri bu şekilde bir makama geliyorsa oturup düşünmek lazım. Ne kadar adalet, hakkaniyet, ehliyet ve liyakat istediğimizi. Acaba istediğimiz bu hasletler kendimize doğru yonttuğumuz hasletler olmasın. Eğer öz eleştiri yaptıktan sonra hala bu yollara tevessül ediyorsak -ki ediyoruz- o zaman kimse bu güzel hasletlerin oluşmasını beklemesin. Zaten oluşmaz. Öncelikle kendimiz kendimize karşı dürüst olmamız gerekiyor. Maalesef laf ile peynir gemisi yürümüyor. Sözde isteyerek olmuyor bu işler. Samimiyet lazım, içtenlik lazım, nedamet lazım. Yoksa kuru kuruya adalet diye bağırmakla gelmiyor maalesef bu hasletler.

Öyle zannediyorum geçmişten günümüze iktidarı, muhalefeti, STK'lar, cemaatler, kişiler eteğindeki taşı dökmeliler. Kimse bu taşları dökmeden bu ülkede asla hak yerini bulmaz. Çünkü biz kendimiz istemiyoruz bir defa. Birbirimizi kandırmayalım. hepimiz işimizin olmasına bakıyoruz. Su akarken doldurmak... 08/02/2017

Büyükanneye torun maaşı *

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Çalışma Bakanlığı arasında düzenlenen protokole göre; 6-12 aylık torunlarına bakan büyükannelere  425 TL maaş verilecek.  Mart ayında başlayacak ödemeye göre şimdilik 10 il pilot bölge seçilmiş. Uygulamadan yararlanmak için çalışan annenin en az geriye dönük bir yıllık sigortalılık hali şart koşuluyor. Annenin maaşı ise iki asgari ücretten az olması gerekiyor.

Protokol imzalanmış. Bu düzenlemeden kimler, ne kadar kişi yararlanacak bunu da uygulanmaya başlayınca görürüz. Bize hayırlı olsun demekten başka ne demek düşer? Çocuğa bakmada sanırım bir sıkıntı olmalı ki devlet böyle bir düzenlemeye gidiyor. Fakat insan sormadan edemiyor? Böylesi düzenleme önceliklerimiz arasında mı olmalıydı?

TÜİK’e göre 2016 yılında 15-64 yaş arası kadınlarda işsizlik oranı % 13,3 erkeklerde  bu oran  11,3 olarak tespit edilmiştir. 15-24 yaş arasında ise bu oran kadınlarda 20,5 erkeklerde ise 19,2 olarak ortaya çıkmıştır. Yanlış hesap yapmıyorsam her 5 kişiden birimiz işsiz. Çalışmıyor, ya da iş arıyor. Devlet veya özel sektör iş veremiyor bu insanımıza.


Devletin büyükanneye maaş vermesi anneleri yani bayanları çalışmaya teşvik anlamına gelmektedir. Çocuğu olan annelere verilen bu teşvik, çalışan ailelere az da olsa bir katkı sağlayacaktır. Bu kadar işsizimizin olduğu bir ortamda işi olup maaş alan anneye katkı çok doğru olmasa gerek, zamanlaması uygun değil diye düşünüyorum. Öncelik işsizleri iş sahibi yapmak olmalıydı? Çalışan annelerin çocuğu olduğuna göre -boşanma vb özel durumlar hariç- zaten bu eve çift maaş giriyor demektir. İşsizler ordusu arasında  ise belki karı-kocanın her ikisi de işsiz olabilir. 

Okuyanlar arasında ve mezun olduktan sonra görev almada, iş bulmada kız çocuklarının erkek çocuklara göre daha azimli oldukları göze çarpmaktadır. Erkek çocuklar, soyumuzu devam ettirecek, büyüyünce bize bakacak düşüncesiyle ailelerin çoğu tarafından biraz fazla şımartılınca okumada pek gözleri olmuyor. Erkekler ailesine nazlanıp yaramazlık yapa dursunlar kızlarımız okuyup bir yerlere gelmektedir. Birçok kuruma gidildiği zaman çalışanlar içerisinde erkeklerin bayanlara göre sayısının çok az olduğu dikkat çekmektedir. Eskiden her kurumda çalışan birkaç bayan var iken şimdi erkeklere göre ezici bir üstünlükleri var kadınların. Neredeyse birçok meslek bayan mesleği olmuş durumdadır. Kadınların çalışma hayatında bizde varız demesiyle birlikte çalışan anneler sorun üzerine sorun yaşamaktadır. Çünkü çocuk kendi başına yeter duruma gelinceye kadar bakıma muhtaçtır. Kadın çocuğuna mı bakacak, ev işlerini mi yürütecek, iş hayatında çalışmak için mücadele  mi edecek? Evet, karı-koca çalışmak suretiyle evin ekonomik refah seviyesi yükselmektedir. Çünkü eve çift maaş girmekte. Bu durumda anne gücünden daha fazla bir efor sarf etmek durumunda kalacaktır. Çocuğun bakımı ise başlı başına bir sorundur. Anne şefkatiyle büyüyecek ana kuzusu çocuklar akşamdan akşama annesini görebilmekte. Akşamı iple çekmektedir. İster büyükanne, ister bakıcı, ister kreş çocuğa kim bakarsa baksın, isterse mükemmel baksınlar, anneyi aratmasınlar; çocuğun bakımında annenin yeri her zaman için ayrıdır. Kimse annenin yerini tutamaz.

Sözlerimden kadınların çalışmasına karşı olduğum anlamı çıkmasın. Kimsenin çalıştığında gözüm yok, Kimseyi de kıskanmıyorum. İsteyen çalışmayı seçer, isteyen de çalışmaz. Bu bir tercih meselesidir. Kadın dışarıda başkasının işini yaparken, başkasının çocuğuyla ilgilenirken kendi çocuğu başkasına emanet. Çocuk yetiştirmeyi önemsemiyoruz anlaşılan. Çocuk ailenin tutkalıdır, neşesidir, toplumun çekirdeğidir, geleceğimizin teminatıdır. Çocuğun yetişmesinde/eğitiminde/terbiyesinde annenin önemi küçümsenemeyecek kadar büyüktür.

Büyükanne torununa bakacaksa parası için değil, kendisinden bir parça olduğu için bakar. Çalışmayı seçen anne de çocuğunun bakımı için mutlaka tedbirini almış, A ve B planları yapmıştır. Zor da olsa çalışma hayatına devam edecektir. Devlet mutlaka yardım yapacaksa bunun adı “Büyükanneye torun maaşı” şeklinde olmamalı. Bu parayı bugün çocuk parası adı altında verilen sembolik paraya ekleyebilir. Aile çocuğu adına yatan bu parayı ister kendi harcar, ister çocuğun harcamalarında kullanır, ister büyükanneye veya çocuğuna bakan bakıcıya verir.

Yetkililerin bu aldıkları kararı yeniden gözden geçirmesinde fayda vardır.  08/02/2017

* 09/02/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.