30 Kasım 2015 Pazartesi

Esas kimden korkacaksın?


-Kardeş toplum içerisine çıkacağım. Kimlere dikkat edeyim?
-Okuyup okuyup bir yere gelip bundan sonra okumayı bırakan, kendini geliştirmeyen ve hep yerinde sayan, sürekli yerinde badanaj yapan, 8-10 senede öğrendiğini bir ömür boyu tekrarlayan, eski bilgisinin üzerine  toz dahi kondurmayan, başka ve yeni fikirlere her yönüyle kapalı olan, kendini bir şey sanan, dediğim dedikçilerden.
-Çokmuş baya.
-Hepsi aynı kişinin özellikleri.
-Bunları nasıl tanırım?
-Sayısı epey çok.
-İnsancıl kişiliği ön plandadır ama kincidir. Aristo'nun basit mantığı tek sermayesidir. Ânı, geçmişle yaşar. Geleceğe dair planı yoktur.  Âdet-töre ve mevcudu korumada aşırıdır. Muhafazakardır.
- Ne demek bu?
-Değişmeyip kendini geliştirmemeyi marifet sayar. "Ben hâlâ eski yerimdeyim. Değişmedim" diye övünürler.
-Böylelerine ne denir?
-Ne denir bilmem. Fakat eski bir siyasi vardı bakanlık yapan. Teşbihini  pek şık bulmasam da, Onun bir sözü vardı: "Hâlâ bıraktığım yerde otluyorsunuz" diye.
-İlginçmiş... Ya adam doğru yoldaysa.
-Doğru yolda olabilir. Kimin doğru olduğunu bilemeyiz. Çünkü fikrî tartışmaya da gelmezler. Bu yüzden fikrini de öğrenemezsin. Sadece sloganik yaşarlar.
-Peki bunlar ne yapar?
-Kendileri durmadan başkasını eleştirir. Onlara kızar.
-Fikrini anlatmadan başkasına niye kızarlar.
-İnsanlara meramlarını anlatmadan insanların kendilerine gelmesini beklerler.
-Hâlâ beklerler mi?
-Evet onların görevi beklemektir.  
Kazara kendilerinden ayrılanları da döneklikle itham ederler. Aynı zamanda toptancıdırlar. Ya ölümüne savunur ya da ölümüne reddeder. Hiç ortası olmaz.
-Biraz somut örnekler verebilir misin bu kili/ler hakkında?
-Mesela senden ya da zihniyetinden nefret ediyorsa bil ki bu kin, çok geçmişe dayanıyordur. Seni yeni halinle değil geçmiş halindeki bir olumsuzlukla değerlendirir. Ya da yakın hissettiğin grubun mensuplarından biri bir suç işlerse seni de o suçun ortağı sayar. Başka grup mensuplarıyla bir araya gelmeyi, aynı masada oturmayı taviz olarak görür....vs. vs.
-Bu adama göre dünyada iyi insan yok o zaman?
-Kendisi var ya...    29/11/2015

Neden sorgulayamıyoruz?

Küçükken içimizden geldiği gibi konuşuruz ve davranış sergileriz. Çünkü sırtımızda yumurta küfesi yok. Büyüdükçe içimizden geldiği gibi konuşup davranamıyoruz. Niçin? 
İçinde bulunduğumuz muhit, aidiyet duygusuyla bağlandığımız yerler, "başkası ne der", "tepki çeker miyim", "bulunduğum yeri kaybeder miyim" endişesi ya da "ayıplanırım" ve "dışlanırım"  korkusu vb. saikler bizi sınırlamaktadır. İçimizdeki duygu ve düşüncelerin dışında başka düşünceleri savunmak durumunda kalıyoruz hiç içimize sinmese de. Yani büyüyünce kendimiz olamıyoruz. Belki de çoğu zaman iki kalp taşıyoruz. Farklı görünüm kişiliğimizi zedelemektedir. 
Küçüklükteki özgüveni büyüyünce kaybediyoruz. Çünkü küçüklükte o masum halimizle hiç hesap  yapmıyorduk.
Büyüyünce ilk işimiz hesap kitap yapma olmaktadır. Hasılı özgür birey olamıyoruz. Hep birine, bir yere bağlılık tekdüze insan olmaya zorluyor birey ve topluma yön vermeye çalışan köşe başlarını tutmuş, ölünceye kadar postunu kimseye bırakmayan kişiler. İnancımızda mutlak itaat sadece Allah'a ve Resulüne iken itaat ve bağlılık yaptığımız insanların sayısını çoğaltıyoruz. Hep "vardır bir bildiği, hikmetinden sual olunmaz" psikolojisi nasıl bir ruh hali gerçekten. Bu ruh hali her alanda kendisini göstermektedir: Hem dini cemaatlerde, hem siyasette, hem amir-memur ilişkilerinin olduğu vb. yerlerde. 
Mutlak itaat, sorgulanamaz bir alan, aklı kullanmama sanırım Doğu toplumlarının özelliği oldu. Halbuki biz böylemiydik. Değildik. Tarihimiz özgüven sahibi insanların örnekleriyle dolu. 
 Allah Teala,  "Ölüleri dirileceğim" dediği zaman İbrahim(as), "nasıl dirilteceksin. Bu konuda beni ikna et" demişti. 
Yaşlanınca kocası tarafından bir boşanma sözü olan "anamın sırtı gibisin" dendiği zaman peygambere gelip " beni nasıl boşar, ben ona şu kadar çocuk verdim" şeklinde cevap veren ve ardından kocası hakkında yaptırımlar inmesine sebep olan  bir kadın vardı: Adı  Havle. 
"Ben bir hata yaparsam beni kim düzeltir" diyen Ömer'e(ra.), "seni bu kılıcımla düzeltirim" diyen bir arkadaşı vardı.
 "Ya Muhammed, bu görüşün vahiy mi, yoksa kendi kanaatin mi" sorusuna, " kendi görüşüm" cevabı verilince " O zaman öyle değil de, şöyle yapalım" diyen bir sahabi topluluğu vardı.
Bu konudaki örnekleri çoğaltabiliriz. Nasıl bu hale geldik de evrildik. Bunun sebebini irdelememiz gerekiyor. Aklımızı kiraya verme, sorgulamama denince sadece aklımıza dini cemaatler gelmemelidir. Maalesef günümüzde dini cemaat, siyasi parti, sivil toplum örgütleri vb her alanda aynı sıkıntıyı görebiliriz. Bu konudaki istisnaları da göz ardı etmemek lazım. Herkes bu şekildedir demiyorum. Hepimiz itiraz etmeyen, sorgulamayan, bize itaat eden, bize benzeyen insanlar istiyoruz. Yani köle. Zaten bir kölenin de en büyük hayali, özgürlüğe kavuşunca bir köle edinmekmiş.  Herkesi kendimize benzettik. Şimdi de bir çok alanda özgün eserler bekliyoruz.            İnsanlar özgür olmadan, kendisini özgür hissetmeden kesinlikle özgün eserler veremez. Farklı ses çıkartan kısa zamanda tu kaka yapılmak suretiyle annesinden doğduğuna pişman ediyoruz.
İnsanların hakaret etmeden, efendiliğini bozmadan, üslûbuna dikkat ederek uygun zeminlerde görüşünü söyleyebileceği günlerin gelmesi temennisiyle.  30/11/2015

GSM operatörleri

Çarşıya çıktığınız zaman her köşe başında bir döner dükkanı, bir de GSM operatör bayii ya da servisini görebilirsiniz. 

Her iki sektör de müşterilerle dolup taşıyor. Döner dükkanları acıkan insanları doyurma işlevi görüyor. Bunu anladım. Peki GSM operatörleri ne iş yapıyor, nasıl kazanıyorlar? Merak etmemek elde değil. Hadi diyelim bir kısmı yeni telefon satıyor. Genelde bu operatörlere girenler hat değiştirmek için uğruyorlar. Bildiğim kadarıyla hat değiştirmeden dolayı ücret almıyorlar. Bu hatlar niçin bu kadar çok değiştiriliyor?

GSM operatörleri yeni müşteri kazanmak ya da diğer operatörlerden müşteri çekmek için cazip tekliflerle kampanya üzerine kampanya düzenliyorlar. Yeni müşteri kazanmayı anladım da sürekli hat değiştiren müşteri üzerine bu kadar niçin oynanıyor? Anladıysam harap olayım. Çünkü operatörler yeni kampanyalarını hep diğer operatörlerden müşteri kapma üzerine yapıyorlar. Kampanyadan eski ve mevcut müşterileri faydalanamıyor. Hat sahipleri operatörüyle taahhütleri biter bitmez diğer operatörde soluğu alıyor. Hiç biri mevcut müşterimizi tutayım derdinde değil. Müşteri o operatörden diğer operatörler arasında mekik dokuyor. Operatörler bundan ne kazanıyor yine anlamadım. Her biri yıl sonunda şu kadar hat sahibi bizi tercih etti açıklaması yapıyor. İşin garibi her biri kendini en fazla tercih edilen olarak ilan ediyor. Bu durum bana borsadaki işlem hacmi isimli fıkrayı akla getirdi:

Bir borsacı yanına yetiştirmek üzere yeni bir çırak alır. Borsanın inceliklerini anlatır çırağına.
-Bak evladım, borsayı iyi değerlendireceksin. Fırsatları lehine çevirmeyi bileceksin. Ayağına gelen fırsatı asla geri tepmeyeceksin. Çırağı da hocasını can kulağıyla dinler. Yürürken bir parkın girişine gelirler. Borsa ustası yerde bir köpek pisliği görür ve talebesine,
-İşte fırsat ayağına geldi. Şu köpek pisliğini yala*. Al bir milyarı benden.
-Ustam olur mu öyle şey, pislik yalanılır mı?
-Borsa fırsatları değerlendirme yeridir. İşte fırsat.
Çırak çaresiz köpek pisliğini yalar. Karşılığında ustasının uzattığı bir milyarı cebine koyar. Ağzı batsa da iş yapmadan kazandığı para hoşuna gider.

Yürürlerken parkın çıkışına gelirler. Yerde bir köpek pisliği daha. Çırak hemen ustasına seslenir.
-Ustam, aha bir köpek pisliği daha. Madem borsacı olacağız. Haydi yala, al bir milyarı bakalım...
Ustası da pisliği yalar. Çırak hemen az önce kendisinin verdiği bir milyarı ustasına geri verir. Az daha yürürler. Çırak şaşkınlıkla:

-Hocam, senin bir milyar sen de, benim bir milyar da bende. İşin garibi ağzımızdaki köpek pisliği de işin cabası. Biz ne anladık ve kazandık bu işten?
-Biz bu şekilde borsaya iki milyarlık işlem hacmi gerçekleştirdik diye cevap verir. Çırak bir şey anlamasa da anlamış görünür ve yollarına devam ederler.

Operatörlerin durumunu maalesef bu işlem hacmine benzetiyorum. Aynı müşteri ondan öbürüne dolaşıp duruyor. Peki operatörlerin kazandığı nedir? Amaçları nelerdir düşünmeye değer.
* Fıkrada pislik ve yalama kullanılmıştır. Fıkranın aslına sadık kalmak için günlük hayatın hiç bir safhasında kullanmadığım bu kelimeleri kullandım, mazur görün.
** Bu yazıyı yazdığımın ertesi günü bir GSM operatörünün müşteri çekmeye çalışan bayan elemanı hattınızı taşıyalım amca dedi. Kızım yeni değiştirdim. Olmaz dedimse de olsun parasını öder çıkarsınız demez mi? Bu kadarına da pes doğrusu. Canımı gücün kurtardım.
19/11/2015