Ana içeriğe atla

Kahyanın Çiftlikteki Payı

Hem maddi değeri hem stratejik önemi dolayısıyla kıymetli bir çiftlik var.
Bu çiftliğin sahibi olmak için çok kişi mücadele eder.
Para ve gücü elinde bulunduranlar, aralarında anlaşamadıkları için çiftliğin mevcut sahibini uzun süre yerinde tutarlar.
Ne zaman ki gücü elinde tutanlar aralarında anlaşır. Çiftliğin eski sahibine yol verirler.
Belli ki çiftliğin yeni bir sahibi olmuştur.
Şu var ki çiftliğin yeni sahibi kimse, orta yerde görünmüyor. Çiftlik benim demiyor.
İyi de bu çiftlik kimin o zaman? Koskoca çiftlik sahipsiz duracak değil ya. Çünkü tabiat boşluk kabul etmez.
Belli ki çiftliğin yeni sahibi orta yerde görünmeye niyeti yok. Yerine, kendisine vekalet edecek bir kahya ayarlar. Git çiftliğime. Dediğim ve istediğim şekilde tasarrufta bulun. Çiftliğimi işlet. Senden istediğim, çiftliğin asıl sahibinin ben olduğumu kimse bilmeyecek. Herkes çiftlik senin bilecek. Herkese bu çiftlik benim de. Dünya alem duysun bunu. Herkes etin ne, budun ne? Nasıl olur da sen bu çiftliğin sahibi olursun diyerek şaşıracak. Sen de benim gücümü küçümsemeyin. Ben eski güçsüz değilim. Gücüme güç kattım. İşte bu çiftlik de bunun örneği de.
Herkes böyle bilsin. Sen çiftliğe git gel. Orta yerde çok görün. İkili görüşmeler yap. Etkili ve yetkili kişi gibi davran. Toplantılara katıl. Yapılan anlaşmaları benim adıma sen imzala. Bil ki benim vekilimsin. Benim adıma vekalet mücadelesi vereceksin. Vekil olarak ben asılın işini yaparken buranın benim olduğumu kimse anlamaz. Çünkü ticari sır diye bir şey var.
Burada benim görevim ne dersen, bil ki sen bu çiftliğin kahyasısın. Kahyalığı küçümseme. Ben yokken o çiftliğin işleyişinden, gidişatından sen sorumlusun. İşçi ve eleman alımında tek yetkilisin. Benim planlarım çerçevesinde sen o çiftliği yöneteceksin. Sen yönetici görüneceksin. Emir ve talimat benden gelecek. Sen emrimi yerine getireceksin. Ama herkes bu emri sen verdin sanacak. Karşılığında seni ihya ederim. Karşılığını fazlasıyla vereceğim gibi ağzına da bir parmak bal çalacağım. Yeter ki adıma vereceğin vekalet savaşını çok iyi yap. Kendini hiç belli etme. Kimse bunun farkına varmasın. Ne kadar iyi rol yaparsan o kadar ikna edici olursun. İyi rol yaparsan seni imkanlara boğarım.
*
Ne derece doğru bilmem. Zaman zaman ülkenin değişik vilayetlerinde, uçsuz bucaksız ekilen ve dikilen araziler el değiştirir. Halk arasında bu kıymetli toprağı yabancılar aldı şeklinde konuşulsa da toprağın asıl sahibinin kim olduğu o bölge insanı tarafından ve kimse tarafından bilinemez.
Bu verimli arazi boş mu duruyor? Hayır, biri tarafından ekilip dikiliyor. Kim ekip dikiyor? Asıl sahibinin adına bir ekip diken oluyor. Çevre halkı bu adı sanı duyulmamış kimsenin toprak ağası olduğuna pek inanmasa da toprakla ilgilenen, çekip çeviren bu olduğunu bilir. Arazinin kimin olduğu tapuda yazılı ise de ticari sır gereği asıl sahibini kimse öğrenemez.
Hasılı bu dünyanın işleri o kadar girift ki çözemezsin. Kimin eli kimin cebinde bilemezsin. Herkes daha doğrusu parayı ve gücü elinde bulunduranlar, hiç başı ağrımadan işlerini vekalet yoluyla götürüyor. Ne taş atıp eli ağrıyor ne de vücut ve kafasını yoruyor. İşleri figürler eliyle yürüyor.
Burada figürün en büyük kazancı, burası benim havasını atması. Bu arada havan batsın demeyin. Unutmayın ki hava atmanın zevki ve keyfi bir başka. Bunu en iyi başkaları adına vekalet savaşı verenler, başkasının kahyalığını yapanlar bilir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda...

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam ...

Sami Hoca

Sami YÜCE İçi nasıldı bilmem ama dışa karşı şen şakrak biri idi.  Bulunduğu ortamlarda insanları güldürmeyi becerirdi. Şaka yapar, şakadan da anlardı. Çağın yaşatan Nasrettin hocasıydı.  Girdiği ortama çabuk intibak sağlar, insanlarla hemen iletişim kurardı.  Uzaktakileri belirli periyotlarla telefonla arayarak hal hatır sorardı.  İnsan canlısı biri idi. Herkesin derdi ile dertlenirdi.  Büyükle büyük, küçükle küçüktü.  Eli açık biriydi. Yedirmekten, izzet ve ikramdan kaçınmazdı. Dinlendik, Avcıtepe, Habiller, Güneysınır İlçe Müftülüğünde, Güneybağ ve Mevlana Mahallesindeki camilerde görev yaptı.  Görevine sadık biri idi. Mesaisi namaz vaktinden namaz vaktine değildi. Namaz harici bile camideydi. Görev yaptığı camileri tertemiz tutar, camlarına varıncaya kadar caminin temizliğini yapardı.  Paraya önem vermediğinden midir para yönünden yüzü pek gülmedi. Paraya ihtiyacı olduğunda kredisi vardı. Kimden borç istese eli boş dönmezdi. Şu gün vereceğim de...