Ana içeriğe atla

Liseli Genç Aşıklar (2)

Birkaç gün sonra odama saçı yeşil boyalı bir hanımefendi girdi. Zevklerle renkler tartışılmaz dense de bir insan orijinal saç rengini niye değiştirir? Haydi heves etti diyelim. Sarı, kırmızı, siyah, beyaz gibi renkler varken niye yeşili seçer? Dikkat çekmek, farklı olduğunu göstermek için midir bilmiyorum. Ben olsam orijinal rengim ne ise o saç renginde devam ederim. Neyse bu rengi kabul eden etmiş. Siz bana sana ne demeden, ben bana ne diyeyim.

Misafire, hoş geldiniz, buyurun, şöyle oturun lütfen dedim. "Falan 10.sınıftaki öğrencinin annesiyim. Kızımın sınıfının değiştirilmesini istiyorum" dedi. Ne hayır dedim. "Sınıfında şu isimli bir öğrenci var. Onunla aynı sınıfta olmasını istemiyorum. Ben oğlanla kaç defa görüşüp konuştum. Laf dinlemediler dedi. İyi de sınıf değiştirmek çözüm mü? Çünkü gördüğüm kadarıyla kızınızla bu oğlan her teneffüs bir aradalar. Liseli genç aşıklar gibi sırılsıklam aşıklar. Bir on dakikada koca bahçeyi kaç defa turluyorlar" dedim. "Beraber dolaşmalarından rahatsız değilim" dedi. Ara ara öğle arası top da oynuyorlar dedim. Top oynamalarından da rahatsız değilim" dedi. Kızınızı sınıfta rahatsız ediyor mu dedim. "Hayır" dedi. Bize de bir şikayet gelmedi dedim. Siz nelerden rahatsız olursunuz dedim. Aynı sınıfta olmalarından ve bir de aynı sırada oturmalarından" dedi. Sınıf öğretmenlerine söyleriz. Yeni bir oturma planıyla yerleri değiştirilir. Bir arada oturmazlar dedim. "Bu yeterli değil. Sınıfı değişsin kızımın" dedi. Ben bu okulda kaç ay geçse de yeni sayılırım. Sınıf değiştirme konusunda okulun bir teamülü olup olmadığını müdür yardımcılarına sormam lazım dedim. Telefonla arayıp bilgi aldım. Yardımcılarım, "Hocam, şu ana kadar hiç sınıf değiştirmedik. Bir kişinin sınıfını değiştirirsek, arkası alınmaz" dediler.

Hanımefendiye, bu durumu izah ettim. Yarın arkadaşı ile bozuşan sınıf değiştirmeye kalkar. Gittiği sınıfta tutunamayan tekrar eski sınıfına dönmeye kalkar. O yüzden biz okul olarak sınıf değişikliğine sıcak bakmıyoruz. Ki emsal olmasın. Kızınızın oğlanla görüşmesinden rahatsız iseniz, sınıf değiştirmek çözüm değil. Çünkü her teneffüs bir ve beraberler. Bu durumda sınıf değişikliğinden ziyade okul değişikliği sizin için daha uygun olur. Kızınızın puanı falan Anadolu lisesini tutuyor. Bizim okulun ayarı bir okul. Sistemden gördüğüm kadarıyla o okulun boş kontenjanı da var. Üstelik o okul çarşının içinde. Ulaşım yönünden bizim okuldan daha avantajlı. O okula nakil gider. Tekrar bizim okula dönmek isterse, zaten puanı tutuyor, boş kontenjanımız da eksik olmaz. Tekrar naklini alırız. Bu sefer aynı sınıfa değil, başka bir sınıfa veririz. Böylece isteğiniz de yerine gelmiş olur dedim. "Biz okul değiştirmeyi düşünmüyoruz" dedi. O zaman kusura bakmayın. Bu talebinizi yerine getiremeyiz dedim. Veli müsaade alıp gitti.

Velinin ardından sınıfın sınıf öğretmeniyle görüştüm. Bu iki öğrencinin yerlerini değiştirelim dedim.

Ardından erkek öğrenciyi çağırdım. Kızın annesi seninle kaç defa görüşmüş. Bu ilişkinizden memnun değil. Biraz mesafe koymanda fayda var. Sınıf ortamında yan yana oturmayacağız dedim.

Sonra kızı çağırdım. Annenin hassasiyetini biliyorsun. Sınıfını değiştirmeyeceğiz. Oğlanla teneffüs arası dahil aynı sırada oturmayacaksın. Oğlan seni rahatsız ederse haberim olsun dedim.

Birkaç gün sonra nasıl gidiyor diye aşıkların sınıfına yöneldim teneffüste. Güya kızı görüp nasıl gidiyor, var mı bir sıkıntı diyeceğim. Sınıfın kapısında belirdim. Teneffüse çıkmayanlar kendi hallerinde oturup duruyorlar. Hafif de gürültü var. Gözüm oğlanı aradı. Gördüm ki kızla yan yana oturuyor. Oturmakla da kalmamış. Benden habersiz kızı yanağından öpüverdi.

Kimse görmeden gerisin geri döndüm. (Devam edecek) 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda...

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam ...

Sami Hoca

Sami YÜCE İçi nasıldı bilmem ama dışa karşı şen şakrak biri idi.  Bulunduğu ortamlarda insanları güldürmeyi becerirdi. Şaka yapar, şakadan da anlardı. Çağın yaşatan Nasrettin hocasıydı.  Girdiği ortama çabuk intibak sağlar, insanlarla hemen iletişim kurardı.  Uzaktakileri belirli periyotlarla telefonla arayarak hal hatır sorardı.  İnsan canlısı biri idi. Herkesin derdi ile dertlenirdi.  Büyükle büyük, küçükle küçüktü.  Eli açık biriydi. Yedirmekten, izzet ve ikramdan kaçınmazdı. Dinlendik, Avcıtepe, Habiller, Güneysınır İlçe Müftülüğünde, Güneybağ ve Mevlana Mahallesindeki camilerde görev yaptı.  Görevine sadık biri idi. Mesaisi namaz vaktinden namaz vaktine değildi. Namaz harici bile camideydi. Görev yaptığı camileri tertemiz tutar, camlarına varıncaya kadar caminin temizliğini yapardı.  Paraya önem vermediğinden midir para yönünden yüzü pek gülmedi. Paraya ihtiyacı olduğunda kredisi vardı. Kimden borç istese eli boş dönmezdi. Şu gün vereceğim de...