15 Ağustos 2024 Perşembe

Kapı Kolu İşçiliği

Egzozdaki arızayı kaynattırdıktan sonra egzozcunun aldığı 100 lira el emeğiyle yüzüm gülünce, gelmişken bir de kaportacıya uğrayayım dedim. Evden çıkarken de aklımdaydı zaten.

Egzozcunun yanındayken gözüm kaportacıya ilişti. Tanıdığımın komşusu idi. Egzozcuya şu kapı kolunu şu kaportacıya göstereyim mi dedim. Göster dedi. 

Hep tanıdık tavsiyesi üzerine gidiyorum gördüğünüz gibi. Tanıdık olsun da varsın topraktan olsun.

Arabayı kanaldan çıkartıp kaportacının önüne girdim. Ustaya, şu kapı kolu açıp kapatıyor. Açıyor ama kendiliğinden kapanmıyor. Buna bir şey yapabilir miyiz dedim. Kırılmış. Değişecek. Kapının kolunu bulabilirsen olur dedi. Fiyatı da sanırım beş yüz lira vardır. Yalnız zor bulunuyor yenisi. Şu parçacıya bir sor gel. Yoksa ikinci ele bakacaksın dedi.

Parçacıya 2000 model Nissan Primera'nın sol ön kapı kolu bulunur mu dedik. Onun birkaç çeşidi var. Elimde bir tane var. Kapı kolunu sök gel, olup olmadığını söyleyelim dedi. Fiyatı da 300 lira imiş. Parçayı versen de ustaya göstersek, olmuyorsa geri getirsek dedim. Olmaz dedi. Çaresiz geri çıktık.

Halbuki parçacı ile kaportacının arasında 8-10 dükkan var. Kapı kolunu alır, ödemesini yapardım. Olmazsa kullanmadan geri iade ederdim. Çünkü kaporta ustası yeni kolun olup olmayacağını denemeden görünce bilebilirdi. Kapı kolunu söktürüp getirdikten sonra bizdeki buna olmaz dediğinde, ondan sonra ikinci el çıkma kol ara artık. Oralarda da yoksa söktürdüğün kapı kolunu geriye taktıracaksın yeniden.

Tok satıcının bu prensibini görüp yolda kaportacıya geri dönerken 1996 yılında Manisa'da hizmet içi eğitimde iken başıma gelen bir anım aklıma geldi. Öğretmenevine çok yakın pansiyonlu bir İHL okulunda 19 günlüğüne bir kursa katılmıştım. Okulun hemen yanında bir bakkal vardı. Ufak tefek alışverişleri buradan yapıyoruz. Çay ihtiyacımızı gidermek için öğretmenevine gidiyoruz.

Birkaç defa ihtiyaç giderdiğim bakkala zıkkım almaya girdim. İstediğim zıkkımı uzattı. Ben de o günün en büyük banknotunu uzattım. Bozuk ver dedi. Bizi tanıyorsun şu okulda kalıyoruz. Akşama paranı vereyim dedim. Veresiyemiz yok dedi. Veresiye istediğim yok. O zaman parayı boz dedim. Bozamam dedi. Para sizde kalsın. Akşam gelir, alırım para üstünü dedim. Olmaz. Öyle bir prensibimiz yok dedi. İyi de amca, ben bu zıkkımı içeceğim. Parayı boz diyorum yok diyorsun. Civarda başka alışveriş yeri olsa gidip bozduracağım. Ama yok. Zıkkımı ver, paranı akşama vereyim diyorum. Olmaz, veresiye diyorsun. Para sizde kalsın zıkkımı ver diyorum ona da olmaz diyorsun. Bu ne biçim esnaflık dedim. Ama yaşlı amca Nuh dedi, peygamber dememişti. Prensibinden daha doğrusu inadından hiç ödün vermemişti. Eski Sanayideki oto yedek parçacı da o hesap.

Kaportacıya geldim. Kapı kolunu istedi dedim. Kaç paraymış dedi. 300’müş dedim. Elemanlarına görev verdi. Sökmeye başladılar. Ben de ha söküldü ha sökülecek izlemeye koyuldum. Kapının kolunu sökmek için kapının iç döşemesini çıkardılar. Kapı bir tenekeden ibaret kaldı. Kolu kablolarından çıkarmayı beceremedi çalışanlar. Usta gelip çıkarıverdi. Ben de sanmıştım ki kapı kolunun yanında vida var ya da bastırıp çıkaracaklar.

Usta kapı kolunu eline aldı. Test etti. Bunun kapı kolu sağlam. İçindeki tel kırılmış. İsterseniz sağ, sol yaparak falan dükkana varın. Buraya tel basıversin. Fazlalık olursa ben burada keserim dedi.

Dediği dükkana vardık. Kapı kolunu gösterdik. Adam, elimde var. Basmaya gerek yok. İşte şu dedi. Alıp ustaya verdik. Kaç paraymış bu tel dedi. 50 imiş dedik. Usta hemen teli içine oturttu. Elemanlarına takın dedi. Onlar da beş dakika içinde takma işiyle uğraşırken, sen şu komşumuz tornacının arkadaşı değil misin, falan köydensin değil mi dedi. Evet dedim. Onun köyünden de bir okul arkadaşım vardı. Onunla ilgili konuştuk.

İş bitti. Kapı kolu yepyeni oldu. Borcumuzu sordum. 250 lira dedi. Çıkarıp verdim.

Ederi 50 lira olan parçanın çıkarılıp takılmasına hasılı işçilik olarak 250 lira vermiş oldum. Bilmem ederi nedir ama bu da tuzlu geldi bana. Emeklerini takdir ederim özellikle el emeğini. Ama kısa süreli bir iş için bu kadar işçilik ücretinin makul bir izahı yok.

Usta, kapı kolu kaçaymış, tek kaçaymış diye fiyat sorup durmuştu. Niye soruyor diye merak etmiştim de sebebini anlayamamıştım. Şimdi anladım sanırım. Usta, ben bu kapı kolu işçiliğinden kaç alayım diye düşünürken kapı kolunun yenisi ile telin fiyatını toplamış. Üç yüz etmiş. Üç yüz işçilik isteyecek iken arada tanıdık olunca elli lira indirim yaptı sanırım.

Hasılı oto gaz ayarı, egzoz kaynağı ve kapı kolu tamiri için cebime sıkışmış 1200 lirayı sanayiye bırakıp geldim. Ben ucuz kurtuldum derken yanımda bana refakat eden arkadaşım, paran çok galiba dedi. Ne alaka, gördüğün gibi kime para vereceksem senden istedim dedim. Ne bileyim, para harcayacak yer arıyorsun imajı verdin bana dedi. Sen öyle sanmaya devam et. Bu devirde bu kadar parayla sanayiden çıkmak çok zor dedim.

Teşekkür edip ayrılırken arabanın sol ön çamurluğundaki vurduğu gösterdim. Ustam, kaça varır burası, iki yıldır böyle biniyorum. Biri vurup kaçmış dedim. Baktı. Üç bin boya, bin de kaporta tutar dedi.

Arabama vurup kaçan kardeşim, gördüğün gibi vurup kaçtığının hatırası benim için o kadar önemli ki kıyıp yaptıramadım. Alacağın olsun.

2 yorum:

  1. Madem ki o zıkkımı içiyorsun, ertesi gün de içeceksin o zaman 2 paket al, 3 paket al olmadı 10 paket al. Gelecek zamdan etkilenmezsin. Hala hesap denk gelmezse çikolata sakız al. Ama esnafın değil suç senin. Çözüm odaklı olmak bu milletin alameti farikasıdır. Huysuzluk eden yazarın kendisidir.

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim huysuzluğumu tespit ettiğin için. Bu vesileyle huysuzluğumu ben de öğrenmiş oldum.

    YanıtlaSil