Ana içeriğe atla

Seçmen Şakam Yok Dedi

"Karşınızdaki en büyük güç rakipleriniz değil, enflasyon canavarıdır. Dikkat! Bu canavar sizinle birlikte ülkeyi de yer bitirir".

Bu alıntı, geçmişte bir beldenin belediye başkanlığını yapmış emekli bir öğretmenin 31 Mart seçimlerinin ardından sosyal medyasında paylaştığı bir tespiti. (Tespitin sahibi ilk defa bu seçimlerde ikinci parti durumuna düşen ittifakı destekleyen biri.)

Bu haklı tespit, kaybedenlere niçin kaybettiklerini, en büyük rakiplerinin enflasyon olduğunu, enflasyona karşı mağlup olduklarını hatırlatıyor. Üstelik bu enflasyonun kendilerini yiyip bitirdiği gibi ülkeyi de yok edeceği uyarısını yapıyor. Gerçi bu uyarı boşuna. Çünkü 2012-2013 yıllarından itibaren bozulmaya başlayan ekonomi, 2015 yılından itibaren enflasyon olarak karşımıza çıkmaya başladı. Tedbir alınmadığı için 2018 yılından itibaren Rahip Brunsen olayıyla birlikte TL hiç olmadığı kadar değer kaybetti. TL'nin bu değer kaybı, enflasyona dönüşmeden baskın seçim yapılarak 2018 seçimleri kotarıldı. 

Enflasyon ve hayat pahalılığı 2019 mahalli seçimlerine damgasını vurdu. Sebze ve meyve pahalılığının önüne geçmek için belediyeler fiyat kırmak için manavcılık yaptı. İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerin yönetimi yıllar sonra ilk defa el değiştirdi.

Belediye başkanlarını değiştirirken halk temkini elden bırakmadı. Yeni başkanlara belediye meclisi çoğunluğunu vermedi.

2023 seçimlerinde enflasyon ve hayat pahalılığı zirve yaptı. Zamların önü alınamadı. Vergiler arttı. Hayat pahalılığı orta, dar ve sabit gelirlinin belini büktü. Belki de Türkiye Cumhuriyetinde ilk defa kiralar maaşları geçti. Paramızın pul olmasıyla birlikte yılda bir defa yapılan asgari ücret iki yıl boyunca altı ayda bir güncellendi. Hazırlanan ve Meclisten geçen bütçeye ek bütçeler yapıldı. Üzerine de 12 ili derinden etkileyen büyük deprem gördü ülke.

2023 genel seçimlerine Türkiye bu ekonomik tablo ile gitti. Normal şartlarda bu ekonomik tablonun müsebbibi hiçbir hükümet sandıktan çıkamazdı. Çünkü 2001 ekonomik krizinin aktörlerini sandıkta boğan halk bu sefer iktidara yol vermedi. Çünkü iktidarın karşısında güven veren bir alternatif yoktu.

Seçimlerin ardından 10 ay geçmişti ki seçmen 2023'de yapamadığını 2024 mahalli seçimlerinde yaptı. 2002'den beri verdiği krediyi geri çekti. 22 yıldır al bizi yönet diye ülkeyi ve belediyeleri teslim ettiği partiye sarı kart gösterdi ve bu partiyi ilk defa ikinci yaptı. İlk defa mağlubiyet tattırdı. Böyle gidersen, daha da çözüm bulmazsan, bu yaptığımın beterini yaparım dedi. Üstelik 3019 yılında esirgediği belediye meclisi çoğunluğunu da muhalefete verdi.

Aslında seçmen bir zamanlar daha yüksek destek verdiği bu partiye 2015 yılından beri oylarını azaltarak destek verdi. Bak gidişin iyi değil dedi. Parti, 2015-2018-2019 ve 2023 seçimlerinde daha önceki aldığı oylardan daha düşük aldı. Her seçim sonrası mesajı aldık, gerekeni yapacağız diyen bu parti tedbir almak yerine ittifaklarla bugüne kadar getirdi.

Kısaca bu ülke 2018 yılından beri yüksek enflasyonu yaşıyor. Yaşadığımız enflasyonu savaşın ortasındaki ne Rusya yaladı be de Ukrayna. Tedbir alınmadığı gibi tablo her geçen gün daha da ağırlaştı. Ağır tabloya rağmen alternatif yokluğundan seçmen oy rengini değiştirmedi ve kerhen destek verdi.

Sonunda seçmen sabır sabır... İyi de bu sabır nereye kadar? Şakamın olmadığını bu sefer desteğimi çekerek gör dedi. Daha önce vermem dediği partiye gönül rahatlığıyla oy verdi. Kaleler bir bir kaybedildi.

Durum bundan ibaret.

Hasılı emekli öğretmenin mağlubiyet tespiti doğru ama alacağı yok.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde