Ana içeriğe atla

Benim 23 Nisanım

"Sanki her tarafta var bir düğün. 

Çünkü en şerefli en mutlu gün. 

Bugün yirmi üç Nisan, 

Hep neşeyle doluyor insan."

23 Nisan şarkısının bu kıtasını çocuklardan emaneten alıyorum bugün. 

İçimdeki sevinç ve mutluluğu bilemezsiniz. 

Adeta çocuklar gibi şen ve mutluyum ben de. 

Herkes duysun bu mutluluğumu. 

Her yıl kutladığımız bayram. Bu kadarı da fazla değil mi bu yaşta demeyin. 

Ne derseniz deyin. İsterseniz ayıplayın. Sevineceğim tıpkı çocuklar gibi. Onlar gibi şen olacağım. Ayrıca ne varmış yaşımda? Her birimiz, içinde tarifi mümkün olmayan bir çocukluğu yaşayamaz mı zaman zaman. 

Zira hakkım benim. İlk defa başıma talih kuşu kondu dense yeridir. 

Neyse geleyim sadede. 

Çocuklar kendilerine armağan edilen düğüne sevine dursun. Ben de bu vesileyle tatil yapacağım. Bu tatil bu senenin ilk tatili benim için. 

Başkası Cumhurbaşkanlığı seçiminde iki pazartesi tatil yaptı. Bir pazartesi de mahalli seçimlerinin ardından yaptı. Etti mi üç. Benim ise dersim olmadığından, her salı, pazartesiyi tatil yapanlar gibi ders başı yaptım. Tatil yaptım ama cepten gitti hep. 

Ara tatil geldi. Tam sevineceğim derken ramazan bayramına denk geldi. Hasılı ara tatilim güme gitti. Tatil neyse de mesleki çalışma eksikliğini içimde hissediyorum. Bu da ayrı bir dert.

Tam, bu sene kar tatili de görmedik. Tatil namına hepsini kuruttular derken, tekne kazıntısı oğlum, baba 23 Nisan bu sene salı demez mi? Adeta uçtum uçtum. İnanamadım. Oğlan yanlış bakmıştır dedim. Takvimi açıp bir de ben baktım. Doğruymuş meğer. Adeta dünya benim oldu. Siz buna cenneti kazanmış gibi deyin. 

Nasıl sevinmem. Herkes pazartesi sendromu yaşarken her salı sallanan salılar benim için salı sendromuydu. O gün 13 saat dersim vardı. Bu sene 23 Nisan Salı güne gelince sevincim, içimin şen ile dolması bundan. Daha da başka istemem. 

Bir an için bu sevince ara verip ikinci bir sevince yelken açmaya niyet ettim. Acaba 19 Mayıs da Salıya denk gelebilir miydi? Takvimde 29 Mayısın Pazar günü olduğunu görünce sevincim kursağımda kaldı ama neyse. Bu sene 23 Nisanla yetineceğim artık. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde