Ana içeriğe atla

Bu Yazı Boykotçulara Gelsin

İsrail'in Gazze'ye uyguladığı katliam ve soykırımın ardından, ülke çapında İsrail ürünlerine boykot başlatıldı.

Boy boy İsrail ürünleri sosyal medyada paylaşılıyor. İşte İsrail malları. Almayın bunları deniyor. 

Ardından İsrail mallarını satan marketlere de satmayın, tereklerden kaldırın denmeye başlandı. Kaldırmayan marketler afişe edildi.

İsrail mallarının alternatifi Türk mallarına yer verildi. Bunları alın. Paranız bunlara gitsin dendi. 

Bazı boykot ürünlerini satmak için indirim yapılan ürünler teşhir edildi. Bakın, satamayınca indirime gittiler. Boykot başarıya ulaşmaya başladı. Bedava da verseler, almayın sakın şeklinde yazılıp çizildi.

Başka ne yapalım derken Troy kart keşfedildi. Bundan sonra Mastercard ve Vısa kullanmayın. Dışarıya komisyon ödemeyelim dendi. 

Tüm bu olup bitenleri biliyorsunuz. Tüm bunlardan geçtim. Boykotçu taife daha tehlikeli sınırlarda gezinmeye başladı. 

Bu taife hızını alamamış olmalı ki İsrail mallarının ardından bazı Türk mallarını da İsrail malı, İsrail muhibbi gibi göstermeye başladı. Bir kahve ve gazlı içecek markasını buna örnek verebiliriz. Yapılan paylaşımlardan hem kahve hem de içecek firması açıklama yapmak zorunda kaldı.

Bu tür paylaşım yapanlara; yapmayın, etmeyin, bir malı araştırmadan her mala İsrail damgası vurmayın, işletmelerimize zarar verirsiniz dememize rağmen önü, arkası ve sonu düşünülmeyen bu tür paylaşımlar gırla gidiyor. Bakın, firma bizim alakamız yok açıklaması yaptı dediğinde, "Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Var bir şey" deniyor ya da "Madem İsrail ürünü değil, firmanın İsrail karşıtı bir söylemi var mı, safını belli etmiş mi" deniyor. İnan, nasıl bir kafa, neyin kafasını taşıyoruz, anlamış değilim.

İsrail ürünlerinden geçtim. Böyle giderse, sosyal medyada paylaşılan bu tür dezenformasyon bilgilerle Yahudi malı kalmayan ürünümüz kalmayacak.

Bu tür paylaşımları yapanların kahir ekseriyeti dini hassasiyeti yüksek kişiler. İsrail ürünü dedikleri ürünleri ne araştırma var ne teyit ettirme. Yapmayın, etmeyin, bu yaptığınız zandır, iftiradır, firmaya itibar suikastı düzenlemedir, bir haber duyunca pişmanlık duymamak için araştırmak gerekir desen dahi faydası yok. Gözlerini bir şeyler bürümüş, gözlerine bir perde inmiş belli ki. 

Bu boykotçu taifenin çoğu dindar ve mütedeyyin insan olduğuna göre bunlar zannın çoğunun günah olduğunu, iftiranın katilden beter kabul edildiğini de iyi bilmeleri lazım. Ama bunları uygulayacak adam lazım. Bu durum sadece bu alanda değil, maalesef çoğu alanda böyle. Bir örnek vereyim:

Tanıdığım bir kişi, Kur'an kursu öğreticiliği yaparken bir vaiz tarafından FETÖ'cü dendiği için açığa alındı. Kaç ay açıkta kaldı. Mahkemeye çıkınca, hakim FETÖ'cü diye dilekçe veren şikayetçiye, bu kişinin FETÖ'cü olduğunu nereden biliyorsun diye sormuş. Vaiz, ben bilmiyorum. Öyle duydum demiş. Bunu duyan hakim, "Ne biçim vaizsin, böyle din görevlisi mi olur. Bir de kürsüde Hucurat 6.ayeti okursun. "... Bir fasık size bir haber getirirse, doğruluğunu araştırın. Yoksa yaptıklarınızdan pişmanlık duyarsınız" ayetinden haberdar değil misin" deyip vaizi dışarı çıkarıyor. Açıkta olan kurs öğreticisini görevine iade ediyor.

Biraz gerilere gidelim. Çok eski yıllarda, ürünlerinde domuz yağı olmamasına rağmen Eti ürünlerinde domuz yağı ve ürünleri kullanılıyor karalaması yapılmıştı. Bu karalamadan Eti çok olumsuz etkilendi. Batmaktan gücün kurtuldu. Sonunda "Ürünlerimizde domuz yağı yoktur" yazmak zorunda kaldı. Bir zamanların birincisi olan Eti, karalamanın olumsuz etkisiyle uğraşırken bir başka bisküvi markası ciroda birinci sıraya yükseldi. 

Hasılı, her malın altında Yahudi parmağı, her öküzün altında buzağı aramanın bir anlamı yok. Şu bir gerçek ki İsrail malı diye paylaşılan ve boykota tabi tutulan ürünlere bugüne kadar o kadar boykot yapıldı ki hiçbiri batmadı, bu ülkeden çekip gitmedi. Belki de reklamını yapmış olduk. Yerli ürünlere yapılan itham, töhmet, iftira, duyum, zan ise onları çok zor durumda bırakabilir, hatta batırabilir. Hiçbirimizin özellikle dini hassasiyeti yüksek insanların hangi ürün Yahudi malıdır, değildir üzerine paylaşım yaparken çok dikkatli olmalarında fayda vardır. Allah’tan korkmuyorlarsa, bari kuldan utansınlar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde