Ana içeriğe atla

Vatandaşlık Görevlerimiz

Bu TC kimlik ne işe yarar? 

Bu kimlikle sen bir TC vatandaşı oldun artık.  

Ne işe yarar? 

Çok işe yarar. 

TC vatandaşı olarak sorumluluklarım ve görevlerim var mı? 

Olmaz olur mu? 

Nelerdir? 

Bu kimliği daima yanında taşıyacaksın. Polis, asker istediği zaman göstereceksin. Bu kimliğin fotokopisini istedikleri zaman önlü, arkalı fotoğrafını çektirip isteyene vereceksin. Bu kimliğin üzerinde 11 rakamlı bir numara var. Cep telefonunu ezberlediğin gibi bu rakamları da ezberleyeceksin. İstendiği zaman kimliğe bakmadan söyleyeceksin. Çünkü her yerde lazım olur. Bu numarasız işin yürümez. O yüzden adını unut ama TC numaran daima hafızanda olsun. 

Bunu anladım. Başka ne tür görevim var? 

Okul çağına gelince zorunlu on iki yıl okuyacaksın. Daha da okuyacağım dersen, isteğe bağlı olarak okuyabilirsin.

Tamam, başka?

Kamuda işe girmek için başta KPSS olmak üzere yapılan her türlü sınava gireceksin. Sınava girip başarılı olmak için her türlü sınav için kurslara gitmelisin. Şansın var, mülakat kalktı. Değilse bir de mülakata girecektin.

Başka?

Askerlik zamanın gelince askere gideceksin. Vatani görevini yapacaksın. Yine şanslısın. Askerlik eskisi gibi uzun değil. Şimdi 6 ay yapacaksın. Bu benim için zor dersen, bedelli olarak askerlik yapabilirsin. Çünkü kimi bedeniyle askerlik yaparken kimi de bedeliyle askerlik yapar. Tabi bedelli için bedel gerek. Yeter ki paran olsun. 

Başka? 

Erken seçim olmazsa her beş yılda bir sandığa gidip önüne konan listedeki adaylardan birine evet mührünü basacaksın. Sandığa gidip oy kullanmak önemli. Bununla da yetinmeyip siyasilerin seçim öncesi mitingine katılacaksın. Kutuplaşmanın bir tarafında yer alacaksın. Arada kalmayacaksın. Aklın varsa kazanan tarafa omuz ver.

Başka?

Zorunlu değil ama yeri geldi mi mezar kazacaksın. Bir vatandaşın aracı yolda kalmışsa, çalıştırmak için gerekirse itekleyeceksin.

Başka?

En önemlisi de vergi vereceksin?

Nasıl bir vergi?

Hangi birini sayayım. Çeşidi çok. Dolaylısı var, dolaysızı var. Yeme, içme ve kullanma adına, nefes almanın dışında satın aldığın her şeye KDV, bazılarında da ÖTV ödeyeceksin. Bunlar dolaylı olanlar. Bir de dolaysızı var. Vergi mükellefi isen tahakkuk edeni devlete vereceksin.

Başka vergi var mı?

Var, olmaz olur mu? Burası vergi cenneti. Araban varsa araba, evin varsa ev vergisi ödeyeceksin. Bunları alırken de vergi ödeyeceksin, satarken de. Attığın çöpe bile vergi vereceksin. Kamu görevlisi ise yüzde 15, 20, 25, 27 oranlarında kesinti yapılır.

Bu kadar vergi çok değil mi? Bu kadar vergiyi devlet ne yapıyor?

Yol, su, elektrik olarak sana döner derler ama toplanan vergi devletin dişimin kovuğunu doldurmaz. Çünkü alınan tüm vergilerin üzerine devlet faizle borçlanır. Bu borçlar da toplanan vergilerden ödenmeye çalışılır.

Vatandaş olarak başka ne görevim kaldı?

Görevin saymakla bitmez. Enflasyon olur, ceremesini sen çekersin. Hayat pahalılığı olur, kemer sıkarsın. Paran pul olur, bu pul ile geçinmeye çalışırsın. Devalüasyon olur, fatura sana çıkar. Kriz olur, sen kriz geçirirsin. Yani her şey senden çıkar.

Benim anladığım hep vereceğim.

Aynen öyle. Veren el olmak böyle bir şey. Yine de devlet bazen verir ama kaşıkla verir, kepçeyle geri alır. Hakkını yemeyelim, bir de seçim sonrası almak üzere seçim öncesi verir.

Desene vatandaş olmak zormuş.

Ne sandın...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde