Emekli olup olmayacağımı
sordu geçen gün bir yönetici.
Ne emekliliği? 65 yaş ve
iki polis zoruyla, dedim.
*
Zaman zaman emeklisin
değil mi diyorlar.
Hayır, hala çalışıyorum
diyorum.
Beni şaşırtan biraz da kendisi
şaşırsın.
*
Çalışmayı düşünüyor
musun hala diyen eksik olmuyor.
Daha düşünmüyorum,
şimdilik çalışıyorum. Emekli olup da ne yapacağım. Zira bir meşgalem yok
diyorum.
Bulursun bir şey. Yok mu
tarla, bağ diyor. Sanki alıverdi de olmaz dedim.
*
Geçen gün biri daha
sordu ne zaman emekli olacağımı.
Emekli olayım olmaya da
ne iş yapacağım dedim.
Ayıp oluyor ama senin
işin var zaten dedi.
Ne işi dedim.
Yürüyüş yapıyorsun
boşluk buldukça. Bol bol yürürsün. Bir de zaten yazıyorsun durmadan. Daha ne iş
ararsın? Akşam birden olur dedi.
Ben de emeklilikte sonra
iş verecek diye sevinmiştim.
*
Birbirini tanımamasına
rağmen her gördüğüm çalışıp çalışmadığımı soruyor.
İlk zamanlarda beni
düşünüyorlar diye düşündüm. Eksik olmasınlar dedim.
Sonra düşündüm ki bu
millet beni düşünmede bu kadar iyi olamaz. Bu biraz fazla. Var bunun altında
bir şey dedim.
Anladım ki eğitim ve
öğretimin kurtuluşu benim emekli olmamda.
*
Tansiyon kontrolü için
bazen eczaneye bazen de hastaneye gidiyordum. Gittiğim yere ikinci gidişimde
bir mahcubiyet hissediyorum.
En son gittiğim eczaneye
fiyatlarını sordum. 600 TL fiyatı. Tansiyonunun kaç olduğunu kendisi sesli söylüyor.
Yaşlılara bunu öneriyoruz dedi. Bir diğeri de 650 lira imiş. Her ikisi de garantili
imiş. Belli ki bu eczacı hanım kızımız da beni yaşlı kategorisine koymuş. Bir de
hala çalıştığımı söylesem ne derdi acaba? Al ondan sonra başına belayı. Belli etmedim
ama sen misin beni yaşlı sınıfına dahil eden. Almayacağım dedim içimden. Bir değerlendireyim
dedim, çıktım.
Aklı sıra kızımız ölçtüğünü
sesli söyleyeni tavsiye ederken rakamları okuyamayacağımı düşündü. Bilmiyor ki genç
kasiyer kızımızın gözlüğüyle okuyamadığı barkodu çıplak gözle okuduğumu.
Burada yaşlısın, kabul et
diye eczacı kızımız gibi moral bozanınız çıkabilir. Ayakları çekmeyen kayın peder
bile daha yaşlı olduğunu kabul etmiyor ki ben edeyim, öyle değil mi?
Neyse bana seslisini önererek
bir müşteri kaybetti eczacı. Ama ikinci kez tansiyon ölçtürmeye de gidemezdim.
Olmayacak böyle bir
tansiyon aleti almalıyım dedim. Sonunda bu ucuzlukta bir tane tansiyon aletim
oldu. Akşam sabahın dışında günde sayısız kere ölçüyorum.
Tansiyon ölçmeden önce bir
beş dakika, bir de tansiyon ölçerken belli bir vakit geçiyor. Bir de kendi kendime
ölçüyorum, iyi mi? Bu arada pek kolay, pek de zevkliymiş ölçmek. Kimseden yardım
almadan ölçünce, bunun keyfi daha bir başka oluyor. Hele bir de tansiyon kıvamında
çıkarsa, zevkten dört köşe oluyorum. Beğenmedim mi bir daha bir daha ölçüyorum. Sonunda tansiyon aleti pes ediyor. Daha
dünyaya ne kazıklar çakarım diyorum.
Günlük sayısız ölçmeyi biraz
daha artırırsam, yürüyüş ve yazma dışında bir üçüncü meşgale olarak tansiyon ölçme
işim olacak. Keyfime diyecek yok. Kısa günün kârı. Daha ne isterim.
Emekli olduktan sonra gittiğim yere tansiyon aletini de götürür. Oturduğum bankta yanıma gelip oturana dur bir tansiyonunu ölçüvereyim deyip meşgaleyi artırmayı düşünüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder