Ana içeriğe atla

Sandığın Vermek İstediği Mesajlar

Güçlendirilmiş parlamenter sistem halkın yarısının öncelikleri arasında değildir.

Parlamenter sisteme geri dönmek şu aşamadan sonra maceradır. Bunu da Meclis çoğunluğunu bu sistemi savunmayan ittifaka vererek göstermiştir.

Halkın öncelikleri arasında ekonomik sıkıntı, enflasyon ve hayat pahalılığı ilk sıralarda değildir. Bu alanda sıkıntı varsa da önemsememiştir. Önceliklerinin başına terör tehlikesini koymuştur.

1.turda adaylardan hiçbirine geçit vermemiş, iki haftalık bir aranın ardından kozlarınızı paylaşın demiştir. 2.turun hakemliğini 3.adaya oy veren seçmene vererek sonucu siz belirleyin, son noktayı koyun demiştir.

Verdiği oy dağılımına göre ilk turu önde bitiren adayın ipi göğüslemeye daha yakın olduğu mesajını vermiştir.

Seçmen ne olursa olsun, ne sıkıntı çekerse çeksin, istikrara oy vermiştir. İktidar iktidarda, muhalefet muhalefette olacak demiştir. Onca yıpranmışlığa rağmen iktidar değişimini istememiştir. Kırgın, kızgın ve küskün olsa da iktidarı göndermek istememiştir. Yine de şakasının olmadığını göstermek için sonucu açıklamayı iki hafta sonraya ötelemiştir. Muhalefete ne uzayacaksın ne de kısalacaksın. Zira senin genlerinde hep mağlubiyet var demiştir.

Seçmenin başarıyı kıl payı kaçırana, seni bugüne kadar hep açık ara kazandırdım ama bu sefer kendine çekidüzen veresin, galibiyeti hep çantada keklik görmeyesin, sana olan güvenimizi sarsmayasın diye bugüne kadar alternatifin olmayanı alternatif seviyesine getirdim. Şakam olmadığını anla artık demiştir.

Alternatif seviyesine hazırladığına, seni her ne kadar alternatif seviyesine getirsem de sana hala güvenim gelmemiştir. Kafamda hala müphemler var. Güven konusunda ikna edici değilsin.  Bunun için daha çok çalışmalısın. Çalışırken beyhude çaba ve nafile toplantılarına karnım toktur demiştir. Bu rezervde, değerlerine yabancı olmasının ve terörle bağını kesmeyenlerin verdiği desteğin payı büyük olsa gerek.

Seçmen bir ittifakın birbiriyle uyumlu ve verdikleri birlik görüntüsünü tasvip ederken birbiriyle uyumlu olmayan ve birlik görüntüsü vermeyen ittifaka yeterince destek vermemiştir. Her kafadan çıkan sese itiraz etmiştir. Daha seçimi kazanmadan makam, mevki ve mansıp paylaşımını tasvip etmemiştir. Her yerde bir horoz anlayışına geçit vermeye hazırlanırken çok horoz anlayışına sıcak bakmamıştır.

Bu toplumda seçmeni ardına alıp sürükleyecek karizma liderler geçer akçedir. Karizması olmayanlara rızam yoktur demiştir.

İttifaka girerken yük almaya gelenlere yönelmiş, yük olmaya gelenlere prim vermemiştir. Girdiği ittifaka kendisini ve yakınlarını ikna edemeyen beni hiç ikna edemez demiştir.

Algı ve olgu karışımı seçim atmosferinde yayılan korku, seçmeni yönlendirmede etkili olmuştur. Seçmenin kafasının karışık olduğu 1.turda adaylardan hiçbirine geçit vermemesinden anlaşılmaktadır. Karar vermede bir iki hafta dinleneceğim. İki hafta sonra mevcut ikiden birine sorumluluğu yükleyeceğim demiştir. Kimi seçeceğinin kopyasını da mevcudu muhafaza etmeyi düşündüğünü gözünü kırparak göstermiştir. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde