Ana içeriğe atla

Partilerimizden Seçmeler

Efendim, oyumuza talibim.

Hayırlı olsun. Kimsiniz, nesiniz, kendinizi kısaca tanıtır mısınız?

Beş vakit namazını camide kılarım. 

Üç ay oruç tutarım. 

Kur'an kursuna gidip hafızlık yaptım. 

İmam hatibi bitirdim. 

Ayet bilir hadis okurum. 

Dinden, imandan bahsederim. 

Diğerlerinin dinle, imanla alakası yok. En alakalı olan mesafeli. 

Şu kadar cami yaptık. Hala yapmaya devam ediyoruz. 

Bu anlattıklarının siyasetle bağını kuramadım. Allah ile senin aranda olup biten ve orada kalması gereken şeyler bunlar. Bana icraatından bahset, adaletle aran nasıl, ondan haber ver. İnsanlar seni görünce güven duyuyor mu, parayla imtihanın ne durumda? Bana bunlardan bahsetmen gerekmiyor muydu? 

*

Efendim, oy istemeye geldik.

Hayırlı olsun, kendinizi anlatır mısınız?

Ülkenin çağdaş yüzüyüz. Önümüzü Batıya çevirdik. 

Halkçıyız. Halka rağmen bir şey yapmayız. 

Başörtüsüyle mücadele etmeyeceğiz. 

Eşitlikçiyiz. Adaleti tesis edeceğiz.

Yolsuzluklarla mücadele edip hesap soracağız.

Baharı getireceğiz. Her şey güzel olacak. Yeter ki oyunuzu bize verin. 

Her ne kadar geçmişten sorumlu değilsen de üzerine oturduğun müktesebatının belleklerde kalmış kötü bir imajı var. Bu konuda halkın bir kısmı tereddütlü. Ne kadar yok etmeye çalışsan da kafalarda hep bir acaba var. Bir de bahar dediğin kısa sürer bu ülkede. Baharın ardından önce kavuran sıcak, ardından çetin kış gelir. 

*

Efendim, oyunuza talibim. 

Hayırlı olsun. Kısaca bir tanıtır mısın? 

Teröre karşıyız. 

Terörün kökünü kazıyacağız. 

Şehitlerimizin öcünü alacağız. 

Bu ülke bölünmez. 

Ekonomi, dış politika vb alanlarda bir çalışmanız yok mu? Hep terör hep terör. Görüyorum ki hep terörden besleniyorsunuz. Teröre ben de karşıyım. Sizin terörle mücadele anlayışınız polisiye tedbirden ibaret. Tabir yerindeyse terörü kurutmaktan ziyade sivrisinekle mücadele yolunu çözüyorsunuz. 

*

Efendim, oyunuzu istemeye geldik. 

Kendinizi tanıtır mısınız? 

Ana dilde eğitim istiyoruz. 

Federasyon istiyoruz. 

Halkların eşitliğini savunuyoruz. 

Yeterli. Ana dilde eğitim bir haktır. Şu ana kadar verilmemesi bu ülkenin bir ayıbı. Federasyonu geçeceksin bir defa. Halkların eşitliği diyorsunuz ama her bölgeden oy alamıyorsunuz. Belli bir bölgenin partisi gibisiniz. Birileri sizinle korkutarak oy alıyor, siz de o birilerinden hareketle belirli bölgelerde tulum çıkarıyorsunuz. Tüm bölgelere güven vermelisiniz. Birileri devlet imkanlarını arkasına alarak siyaset yapıyor. Siz de eli silahlı insanların gölgesinde siyaset yapıyorsunuz. Kimseye yaslanmadan sivil siyaset yapmalısınız. Yoksa bir bölge bir ırkın partisi olarak kalırsınız. 

*

Efendim, oyunuza talibiz. 

Hayırlı olsun. Kısaca kendinizi ifade eder misiniz? 

Biz çok iyiyiz. 

Merkez sağı temsil ediyoruz. 

Ya tarih olacağız ya da tarih yazacağız. 

Kendi tarihinizi yazdığınızı biliyoruz. Oturduğunuz yerden bir hışımla kalkıyorsunuz. Sonra hiçbir şey olmamış gibi geri oturuyorsunuz. Hangisisiniz siz? 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde