17 Mayıs 2023 Çarşamba

Mahalledeki Rekabetin Bozulması

Mahallemde gıda üzerine iş yapan dört firma var. Ticaretin dini, imanı olmasa da biri dindar, diğeri milliyetçi, bir diğeri solcu, öbürü rengini pek belli etmeyen.

Her birinin az veya çok müşterisi var. Fiyatlar genelde birbirine yakın olsa da bazı günlerde bazı ürünlerde fiyat indirimine gittikleri de olur.

Esnaflar yılların esnafı. Her biri bu sektörden ekmek yiyor. Vatandaş indirimleri takip ederek dört marketten de alışveriş yapıyor. Alışveriş yaparken de şu dindar, bu milliyetçi, şu solcu, bu renksiz demiyor. Esnaf da bizim adam demiyor. Satışını yapıyor, işine bakıyor.

Mahallede dört esnafın olması, aralarında tatlı bir rekabeti de beraberinde getiriyor. Alternatifleri olduğu için etiketlere öyle uçuk kaçık fiyatlar da yazamıyorlar. 

Vatandaş birinde bulamadığı ürünü gidip rahatlıkla öbüründen alabilse de  belli müşterilerin kafa dengi hesabı yaptığı, bu yüzden kendi düşüncesine uygun olan esnafı tercih ettiği de bir vakıa.

Mahalleli, tüketiciler ve esnaf, aralarında hiçbir sorun olmadan bu şekil yaşayıp gidiyorlar.

Ne zaman ki mahalledeki bazı din görevlileri araya girdi. Çünkü bazı din görevlileri önce özel sohbetlerde sonra konuyu hutbeye getirerek "Şunlardan alışveriş yapmak caiz değil. Kim onlardan alavere yaparsa cehennemdeki yerini hazırlasın. Falan esnaftan alışveriş yapmak farzdır. Kim diğerlerinden alışveriş yaparsa, küffar ve fasıkları kazandırmış olur. Dindar kardeşim, alışveriş yaparken kimden aldığına dikkat et. Yoksa kıldığın namaz kabul olmaz" şeklinde ayet ve hadis okuyarak halkı yönlendirmeye başlayınca, ne tüketicinin ne mahallelinin ne de esnafın ağzının tadı kaldı. Mahalle hiç olmadığı kadar kutuplaştı.

Bazıları hoca, işini yap. Bu iş senin işin değil, kimsenin ekmeğiyle oynama. Bu cami, bu mikrofon, bu hutbe bu anlattıklarının yeri değil. Bak bu şekil cemaati bölüyorsun. Halbuki buranın görevi halkı birleştirip bütünleştirmektir. Sen bu yaptığınla birinin lehine çalışıp diğerlerini karşına alıyorsun. Karşına aldığın esnaf her gün gelmese de haftada bir arkana geçip namaz kılıyor. Bu ayrıştırıcı tutumunla bu insanlar arkana geçip sana nasıl uysunlar? Senin görevin halkı din konusunda aydınlatmaktır. Fahiş fiyata satmayın, bozuk çürük malı tereklere koymayın, insanları kandırmayın, yemin ederek mal satmaya kalkmayın, hileye ve hurdaya yer vermeyin şeklinde konuşmaktır. Sen sadece bir marketin değil, tüm marketlerin hocasısın. İşi dine getirip haksız rekabeti körüklüyorsun, dini ve güzel değerlerimizi emellerine alet ediyorsun. Böyle yapmaya devam edersen, haftada bir gelenleri de camiden ve namazdan soğutacaksın. Bu din bunu emretmiyor şeklinde nasihat ettiyse de hoca, bunu ben değil, din böyle diyor, ayet şöyle diyor demek suretiyle nasihatlere kulak vermediği gibi bak, yarın önüme geleceksin, senin cenazeni yıkayıp defnetmem, helallik dilemem. Aklının başına al demek suretiyle aba altından sopa göstermeyi de ihmal etmez.

Hocaya bazıları bu şekil gönül koysa da hoca bu konuda yalnız değil. Yaşa, var ol, bir tanesin, gerçekleri söylüyorsun demek suretiyle alkış tutar.

Bu mahalle hocasının yaptığı diğer mahalle hocalarını bağlamasa da mahallelinin zoruna giden, bu hocaya dindar market sahibinin sahip çıkması. Hoca doğru yolda demesi. Halbuki hoca, sen işine bak. Vatandaş istediği yerden alışveriş yapar, bizim mahalledeki esnafla aramızda sorun yok. Herkesin inancı ve düşüncesi kendisine dememesi. Niye desin? Nasılsa müşterisi eskiye oranla arttı. Satıştan memnun.

Hasılı mahalle tedirgin. İnsanlar mahalle baskısından dolayı istediği markete gidip alışveriş yapamıyor. Gitmek zorunda kalsa da bir gören olur mu endişesi taşıyor...

Not: Yazının aslı astarı yoktur. Hayal gücüyle yazılmıştır. 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder