Sabah erkenden mahallemdeki semt pazarına gittim. Esnafın
kimisi satacağı ürünü tezgâha istifleme işini bitirmiş, kimi de yeni yeni
tezgâhını düzenlemekle meşguldü. Az sayıda alışveriş için gelmiş müşteri de tezgâhları
dolaşıyordu.
Aynı ürünü satan, emsallerine göre daha pahalı veren, ama
düzgün mal sattığına inandığım her zamanki esnafın tezgâhının önünde durdum.
Arka taraftan kardeşi, müşterilerin isteğini yerine getirirken ağabeyi de tezgâhın
önüne malın iyisini dizmeye çalışıyordu. Benimle ilgilenmelerini beklerken ön
tarafta albeni istif işini yapan ağabey ile bir müşterinin konuşmalarına şahit
oldum.
—Öne iyilerini koyup arkadan kötülerini vermek haramdır
dedi müşteri. Esnafın sözü manidar mı manidardı.
—Sen hala orada mısın? Dünyanın her yerinde bu böyledir.
Alacağını tarttıktan sonra poşetin ağzını bağlayanlardan değiliz. İnsanın
olduğu gibi her malın iyisi de var, kötüsü de. Elbette tezgâhın arka tarafından
vereceğiz, dedi.
Sabah sabah şahit olduğum bu diyalog moralimi bozdu. Ne
hale gelmişiz dedim kendi kendime. Biliyorum pazarcılık yapmak, müşteriye
malını beğendirmek zordur. Düzgün mal tartıp vermek de zordur. Çünkü çoğu
pazarcı esnafı, ürününü seçtirmeden iyi-kötü olacak şekilde karıştırıp veriyor.
Biz buna alıştık. Poşetin içine konan ürünün içinde ne kadar az kötü varsa
kendimizi bahtiyar hissederiz. Garibime giden, müşterinin öne iyilerini koyup
arkadan kötülerini vermek haramdır demesine, esnafın "Sen hala orada
mısın" cevabıdır. Bu cevap karşısında esnafın haram olduğunu bile bile
malının kötü olanını vermesinden geçtim. Varsın versin. "Haram olsa da
maalesef yapıyoruz. Çünkü piyasa ile rekabetten geri kalmamak için böyle yapmak
zorundayız. Aslında doğru değil yaptığımız. Sonra bize de mal böyle
veriliyor." dese veya sessiz kalsa kimsenin tasvip etmediği suç
yaygınlaşmış, bu esnaf da içine sinmediği halde mecbur kalmış diyeceğim.
"Sen hala orada mısın" suçlaması, tamamen suç bastırma refleksidir.
Geç haramı, şimdi haram zamanı mı? Bu, bayatladı artık demektir. Bereket,
sen ne diyorsun, nasıl böyle bir şey söyleyebiliyorsun diye müşterinin üzerine
yürünmedi. Birbirlerine kızıp bağırmadan mendi bir şekilde konuşuyorlardı.
Görüyorum ki suç alenileşip yaygınlaşmış, özümsenmiş,
"Sen hala orada mısın" sözüyle haram hafife alınır ve haramı ağzına
alan ayıplanır olmuş. Haramı hiçe sayan bu esnaf, üzerine farz olan cuma
namazını kılmak için öğle vakti cumaya gelecek. Zira görüyorum her cuma. Ben hem
harama geçit veririm hem de helâli/farzı yerine getiririm demektir bu. Bir elde
Kur'an, diğer elde kadeh durumu.
Burada haramı hafife alan pazarcıyı eleştiriyorum ama tek
başına suç pazarcıda değil. Bu ürün yerinden pazar veya hale, kasanın altındaki
ürünün kalitesi ile üstüne konan ürünün kalitesi farklı istiflenmiş şekilde
geliyor. Aynı yöntemi pazarcı da kullanıyor. Kasanın üstündeki ürünü tezgâhın
önüne, altındaki ürünü de arka tarafa yığıyor. Bu durumda ne yapılabilir? Bence
yapılması gereken bir kasadan çıkan ürün için üç bölüm ayarlanır. Ürün; büyük,
orta ve küçük şeklinde sınıflandırılır. Kasadan çıkan ürün ilgili bölüme
konarak her birine ayrı bir fiyat belirlenebilir. Her ürünün, her fiyatın bir
müşterisi vardır.
* 13/11/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
* 13/11/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder