Ana içeriğe atla

Türkiye Doludizgin Gidiyor *


Suriye iç savaşı çıkıncaya kadar Türkiye zaman zaman Yunanistan ile sorun yaşasa da 80'den beri kah Beka Vadisinde, kah Kandil'de yuvalanmış PKK terörüyle hem içeride hem sınır ötesi operasyonlarla uğraştı durdu. Suriye'deki iç karışıklık dolayısıyla Türkiye hem içeride hem de dışarıda terör örgütleriyle daha geniş bir alanda mücadele etmek zorunda kaldı.

Türkiye, PKK terörü yetmezmiş gibi tıpkı PKK örgütü gibi dış destekli daha sinsi FETÖ örgütü ile de mücadele ediyor. DAEŞ hakeza. Ülkenin içi ve sınır ötemiz ne kadar bitek topraklarmış ki durmadan terör üretiyor. Öldür öldür bitmiyor. Bu terör örgütleri doğru yanlış, iradeleri kendilerinde olan örgütler olsa eh, sonları beyhude bir çaba deyip yine de anlamaya çalışacağım. Fakat hem PKK hem YPG hem DAEŞ hem de FETÖ, kökleri dışarıda elleri kanlı birer maşa örgütlerdir. Malumunuz maşa, elini ateş yakmasın diye işi hep ateşle olan bir tutma aletidir. Maşa, efendisine hizmet için her daim kendini ateşe atar. Ama asla efendi olamaz. Kendisine maşa olma payesi verilen PKK terör örgütü, maşalıktan çok memnun olmalı ki 80 yılından beri kendisine biçilen rolü bıkmadan usanmadan oynamaya devam ediyor. Bu maşa örgütün zerre beyni olsa okyanus ötesindekini memnun edinceye kadar bir ve beraber yaşadığı insanlarla iyi geçinir. Demek ki başkaları adına iş tutmaya çalışmak, maşa olmak genlerinde var bunların.

Türkiye şimdi onca sıkıntısına rağmen Suriye sınırı boyunca yuvalanan ismi değişik olsa da özünde PKK olan örgüte karşı bir operasyon başlattı, doludizgin gidiyor. Kimseye de aldırmıyor. Önceki operasyonlar gibi bu operasyonun da mutlaka ağır bir ekonomik maliyeti olacak. Belki de can kaybı yaşanacak. Ama başka çare de görünmüyor. Umarım Türkiye operasyonu hedeflediği gibi bitirir. Bu operasyon kalıcı çözümler getirir.

Benim endişem kırılgan ekonomimizin  bu operasyondan çok büyük etkilenecek olması. Çünkü Türkiye 2015'den beri, belirli aralıklarla operasyon yapıyor. Mesele vatan olunca başta ekonomi olmak üzere herhangi bir şey düşünülmez ama acaba birileri, Türkiye ile savaşını, Türkiye'yi Suriye'nin içine çekerek mi yürütüyor? Savaşın bir başka türü olan kur savaşından sonra, operasyonla Türkiye'nin ekonomisini dibe vurmasını mı arzuluyor? Çünkü bizimle kur üzerinden savaş yapan ABD, koruyup desteklediği, eğittiği ve her türlü savaş teçhizatıyla donattığı YPG'yi  bizimle karşı karşıya getirerek geriye çekildi ve bizi seyredecek. Kendisinin burnu kanamayacak. Türkiye'ye ben seninleyim, bak operasyona izim verdim diyecek. YPG'ye ise sana silah verdim, seni eğittim. Haydi maharetini göster, Türkiye’yi oyala. Ben arkanda seninleyim, diyecek ve arkada izleyecek.

Unutmayalım ki SSCB, işgal etmek için girdiği Afganistan'dan çıkamayarak ekonomik yönden çöktü ve sonunda Sovyetler Birliği dağılmak zorunda kaldı. Umarım bu operasyon uzun sürmez. Türkiye bir bataklığa çekilmez. Ekonomimiz iyice dibe vurmaz. Yapacağımız bu operasyonun maliyeti olsa da gerekirse dibe vursa da bizi yıllardır uğraştıran PKK terörünün kökünü bu operasyon kurutacak ise en azından belini kıracaksa her bedeli ödemeye değer. Çünkü terör ve terör tehlikesi biterse bu ülkeyi kimse tutamaz. Allah askerimize yardım etsin, ayağına taş değdirmesin.

*11/10/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde