Ana içeriğe atla

İçeriye Dikkat! *

Tüm Türkiye, Barış Pınarı Harekâtı adını verdiğimiz Fırat'ın doğusuna yaptığımız operasyona yoğunlaşmışken içeriye dikkat etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Çünkü sınır ötesinde bir operasyon yiyen ve köşeye sıkışan terör örgütü, içimizde barındırdıkları militan ve sempatizanları vasıtasıyla büyükşehirlerde terör ve canlı bomba eylemlerine yönelebilir. Bu tür terör DAEŞ'ten ve PKK'dan gelebilir.

Türkiye öyle bir ülke ki her terör örgütünün mensuplarını bünyesinde barındırıyor. Terör örgütleri ülkenin her bir yerinde terör yapma potansiyeline sahipler. Adı üzerinde terör örgütü bunlar. Her şey mubah onlar için. Hiç ummadığımız bir zamanda, beklemediğimiz yerlerde ses getirici, canımızı yakacak kanlı eylemlere girişebilirler. Bu yüzden gözümüzü dört açıp geriyi ihmal etmememiz lazım. Çünkü gerimiz çok sağlam değil. 

Bu aşamada istihbaratımıza büyük görevler düşüyor. İstihbarat, diğer günlere oranla bugünlerde daha iyi çalışmalıdır. Ortamı asla boş bırakmamalıdır. Her türlü veriyi, şüpheyi değerlendirmelidir. Gerekirse terör potansiyelini taşıyan herkesi dinlemeye almalıdır. Bugünlerde pek eylemine şahit olmadığımız DHKP-C terör örgütü gibi uyuyan örgütleri de takibe almalıdır. Çünkü adları farklı olsa da terör örgütleri birbirleri adına görev üstlenirler. Hatta istihbarat üyeleri kendilerini terör örgütü mensubu yerine koyup "Ben olsam bu aşamada nerede, nasıl bir eylem gerçekleştirebilirim" sorusu üzerine beyin jimnastiği yapmalıdır. Polis, şehir girişlerinde araçları asayiş ve güvenlik amaçlı rutin kontroller yapmalıdır.

Ülke içinde insan yoğunluğunun çok olduğu yer ve saatlerde yapılacak bir terör eylemi, halkta infiale sebebiyet verebilir. Operasyon devam ettikçe -temenni etmesek de- askerimiz şehit oldukça zaten yüreğimiz yanıyor. Her geçen gün şehit sayısının artması endişesini taşırken büyükşehirlerin kalabalık meskûn mahallerinde girişilecek bir kanlı eylem, toplumu iyice gerer. Bir kanlı eylem provokasyonlara da zemin hazırlayabilir. O yüzden aman dikkat diyorum.
***
Değinmek istediğim bir başka konu da yaptığımız sınır ötesi operasyonla ilgili dünyadan gelen tepkilere değinmek istiyorum. Gördüğüm kadarıyla başlattığımız operasyona pek destek yok. Kınayan ülkelerin yanında Türkiye’ye silah satışını durduran ülkeler de var. Ülke insanını en fazla ilgilendiren, Arap ülkelerinin nasıl bir tavır takınacağı idi? Aslında Arap Birliğinin nasıl bir tavır takınacağını merak etmek, Arapları tanımamak anlamına gelir. Toplantıda operasyonu “işgal” olarak değerlendirmişler ve Türkiye’yi kınamışlar. Bu karara şaşırmadım doğrusu. Çünkü koltukta kalmaları ABD’ye bağlı bu yuları bağlı ülkelerden başka bir karar almaları beklenmezdi zaten. Boş verin, konu edindiğimize denmez. Çünkü köle ruhlu insanlardan, özgür karar almaları beklenmez. Biz onların kınamasına aldırmadan kervanı yürütmeye devam edelim. 2011’den beri Suriye’nin yarısını ABD, diğer yarısını da Rusya işgal etmiş ABD ve Rusya’ya gıkını çıkarmayan bu kuklalar, biz operasyon yapınca işgal akıllarına geliyor.

Bir söz de “Biz Filistin için her şeyimizi ortaya koyuyoruz. Filistin de bizi kınayanlar arasında” şeklinde tepki gösteren ve serzenişte bulunanlara söyleyeyim. Filistin dediğimiz devlet, işgal altında ve özgür iradesi olmayan, kağıt üzerinde bir devlet. Bağımsız devlet olduğunu sanan ülkeler bir irade ortaya koyamaz iken işgal altındaki bir Filistin nasıl iradesini ortaya koysun.

*14/10/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde