Tüm
Türkiye, Barış Pınarı Harekâtı adını verdiğimiz Fırat'ın doğusuna yaptığımız
operasyona yoğunlaşmışken içeriye dikkat etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Çünkü
sınır ötesinde bir operasyon yiyen ve köşeye sıkışan terör örgütü, içimizde
barındırdıkları militan ve sempatizanları vasıtasıyla büyükşehirlerde terör ve
canlı bomba eylemlerine yönelebilir. Bu tür terör DAEŞ'ten ve PKK'dan
gelebilir.
Türkiye
öyle bir ülke ki her terör örgütünün mensuplarını bünyesinde barındırıyor.
Terör örgütleri ülkenin her bir yerinde terör yapma potansiyeline sahipler. Adı
üzerinde terör örgütü bunlar. Her şey mubah onlar için. Hiç ummadığımız bir
zamanda, beklemediğimiz yerlerde ses getirici, canımızı yakacak kanlı eylemlere
girişebilirler. Bu yüzden gözümüzü dört açıp geriyi ihmal etmememiz lazım.
Çünkü gerimiz çok sağlam değil.
Bu
aşamada istihbaratımıza büyük görevler düşüyor. İstihbarat, diğer günlere
oranla bugünlerde daha iyi çalışmalıdır. Ortamı asla boş bırakmamalıdır. Her
türlü veriyi, şüpheyi değerlendirmelidir. Gerekirse terör potansiyelini taşıyan
herkesi dinlemeye almalıdır. Bugünlerde pek eylemine şahit olmadığımız DHKP-C
terör örgütü gibi uyuyan örgütleri de takibe almalıdır. Çünkü adları farklı
olsa da terör örgütleri birbirleri adına görev üstlenirler. Hatta istihbarat
üyeleri kendilerini terör örgütü mensubu yerine koyup "Ben olsam bu
aşamada nerede, nasıl bir eylem gerçekleştirebilirim" sorusu üzerine beyin
jimnastiği yapmalıdır. Polis, şehir girişlerinde araçları asayiş ve güvenlik
amaçlı rutin kontroller yapmalıdır.
Ülke
içinde insan yoğunluğunun çok olduğu yer ve saatlerde yapılacak bir terör
eylemi, halkta infiale sebebiyet verebilir. Operasyon devam ettikçe -temenni
etmesek de- askerimiz şehit oldukça zaten yüreğimiz yanıyor. Her geçen gün
şehit sayısının artması endişesini taşırken büyükşehirlerin kalabalık meskûn
mahallerinde girişilecek bir kanlı eylem, toplumu iyice gerer. Bir kanlı eylem
provokasyonlara da zemin hazırlayabilir. O yüzden aman dikkat diyorum.
***
Değinmek
istediğim bir başka konu da yaptığımız sınır ötesi operasyonla ilgili dünyadan
gelen tepkilere değinmek istiyorum. Gördüğüm kadarıyla başlattığımız operasyona
pek destek yok. Kınayan ülkelerin yanında Türkiye’ye silah satışını durduran
ülkeler de var. Ülke insanını en fazla ilgilendiren, Arap ülkelerinin nasıl bir
tavır takınacağı idi? Aslında Arap Birliğinin nasıl bir tavır takınacağını
merak etmek, Arapları tanımamak anlamına gelir. Toplantıda operasyonu “işgal”
olarak değerlendirmişler ve Türkiye’yi kınamışlar. Bu karara şaşırmadım doğrusu.
Çünkü koltukta kalmaları ABD’ye bağlı bu yuları bağlı ülkelerden başka bir
karar almaları beklenmezdi zaten. Boş verin, konu edindiğimize denmez. Çünkü
köle ruhlu insanlardan, özgür karar almaları beklenmez. Biz onların kınamasına
aldırmadan kervanı yürütmeye devam edelim. 2011’den beri Suriye’nin yarısını
ABD, diğer yarısını da Rusya işgal etmiş ABD ve Rusya’ya gıkını çıkarmayan bu
kuklalar, biz operasyon yapınca işgal akıllarına geliyor.
Bir
söz de “Biz Filistin için her şeyimizi ortaya koyuyoruz. Filistin de bizi
kınayanlar arasında” şeklinde tepki gösteren ve serzenişte bulunanlara
söyleyeyim. Filistin dediğimiz devlet, işgal altında ve özgür iradesi olmayan,
kağıt üzerinde bir devlet. Bağımsız devlet olduğunu sanan ülkeler bir irade
ortaya koyamaz iken işgal altındaki bir Filistin nasıl iradesini ortaya koysun.
*14/10/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
*14/10/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder