Altı
ay aradan sonra Mehmet Okuyan, bir konferans için cumartesi günü yine Konya'ya
geldi ve dinleyicileriyle buluştu. "Kur'an ve Sevgili Peygamberimiz"
konulu bir konferans verdi. Özel bir otelin büyük salonu hınca hınç dolu idi.
Ön tarafa konmuş ilave sandalyelere rağmen konferansı ayakta dinleyen kişiler
de eksik değildi. Hamdele ve salvele ile başlayan konuşma 2,5 saat sürdü.
Konferans uzun sürmesine rağmen salon boşalmadı. Birçok dinleyici elinde kağıt
kalem, not aldı durdu.
Ortam
güzeldi, hoş bir konuşma oldu. Ne konuştu derseniz? Konu malum. İyi konuştu
diyeceğim ama buna dair de bir anekdotunu anlattı: Bir gün bir yerde bir
konferans verdim. Başka bir yere yetişmek için dinleyicilerin arasından hızlıca
yürüdüm. Kol kola giren iki kişinin konuşmasına kulak misafiri oldum. Amma iyi
konuştu adam dedi. Yanlarına yaklaştım. Ne konuştu dedim. Adam çok güzel
konuştu. Bir cümle söyle dedim. Sen de salonda idin. O kadar dinledin.
Anlamadıysan ne diyeyim dedi. Sonunda ya hu konuşan bendim. Bana aklında kalan
bir cümle söyle dedim. Bana ooo hocam deyip sarılmaya kalktı. Sorum da ısrarcı
olunca ne konuşmadın ki dedi. Evet, ne konuşmadı ki! Aynı duruma düşmemek için
aklımda kalanlardan bir kısmını size aktarmak isterim:
“Herhangi
bir cemaat, grup, tarikat bağım yok. "Allah'a çağıran ve yararlı iş yapan
ve ben Müslümanlardanım diyenden daha güzel sözlü kim vardır" (Fussilet
33) ayetine iman etmiş ve bu ayet gereğince Kur'an'ı anlatmaya çalışan inanmış bir
kulum. Yanlış anlatımım bana ait, eksiklik bendendir. Bunda Kur'an'ın bir suçu
yok… Bana üniversitemde değişik bölümlerden soru sormak için gelen ateist ve
deistler oluyor. Hepsinin böyle olmasının sebebi yanlış anlatımları din yerine
koymaları, din adına anlatılanlar. Yani yolcuya kızarak yola küsmüşler.
Peygamberimizi
Kur'an’dan ayetlerle tanıtmaya çalıştı. Çünkü onun kim olduğunu ve misyonunu en
iyi Kur'an anlatır dedi. Peygamber de Kur'an'dan beslendi, Kur'an onu inşa etti
dedi… Bir şeyin eskiden beri geliyor olması o âdetin doğru olduğu anlamına
gelmez. Kur’an’da kesir ve ekser ifadeleri ile çoğunluk eleştirilir.
Kalabalıklar hakikatin ölçüsü değil. İbrahim tek başına bir ümmetti. Taraftarı
fazla yok demek doğruluğun ölçüsü değil. Gücün sözüne değil, sözün gücüne
güveniriz. Asıl yüce olan Allah'ın kelamıdır.
Sünnet,
Kur’an’da yapın denenleri hayatına tatbik etmektir. Yoksa alternatif üretmek
değildir.
Allah'a
din öğretmeye çalışanlara karşıyım. Bazıları alta diğer kitapları, en üste de Kur'an’ı
koyuyor, Kur'an’ı okumaya sıra gelmiyor. Bu piramit tersine çevrilmeli… Kur'an'ın
gayesi adam eksiltmek değil, adam kazanmaktır… Peygamberin ümmiliği okuryazar
olmadığı değildir. Başka bir ilahi kitap okumadığı, ehli kitap ve kendisine ait
bir el kitabı olmadığı anlamına gelir… Peygamberimiz bizim için en güzel örnektir,
rol modeldir, idolümüzdür… Nezir, uyaran anlamına geldiği gibi kendisini
davasına adayan adam manasına da gelir. Biz de onun misyonunu devam
ettirmeliyiz. Ben sizi Kur'an ile uyarıyorum. Kur'an'da 6236 ayet var. Bu, bize
6236 mesaj gelmiş demektir. Biz de Allaha çağırmalıyız. Cemaatimize
değil. Bir gün ben sizi kendime çağırır, tek doğru benim dediğim dersem, bu
adam tırlattı deyin.
Kur’an’ın
ilk emri oku, yani kıraat, aklın okumasıdır. Sahibini anlamaya çalışmaktır.
Okuduğunu anlamıyorsan bu, okuma değildir. Okuduğumuzu anlamak için inceden
inceye düşünmemiz gerekir… Müzzemmil’de anlatılmak istenen, “geceyi ihya et ki
gündüzün vahiyle dolsun” anlamındadır. Bu hitap sadece peygamberi değil, bizi
de bağlar. Öncelik Kur’an olmak üzere her şeyin okunması ve herkesin
dinlenilmesi gerektiğini, sonra da sözlerin en güzeline uyulmasının
emredildiğini sözlerine ekledi. Hatta şeytan bir kitap yazmışsa onun kim ve ne
olduğunu bilmek için okunmasını tavsiye ediyorum” dedi.
Konuşmasının
sonuna doğru Tirmizi, Darimi ve Müsnet’te geçen Kur’an’ın tanımının yapıldığı
bir hadisi şerife yer verdi. Ardından “Bir söz peygamberin ağzından döküldüğü
kesin ise ‘Ben bunu kabul etmiyorum’ demek o kişinin inancında sorun olduğu
anlamına gelir” dedi.
Uzun
konuşma bir sayfa ile özetlenemez. Yalnız şu kadarını söyleyeyim. Söylediği her
cümleye Kur’an’dan en az bir ayetle delil getirmesi, kendisini Kur’an’a vakfettiğinin
bir göstergesi. Kendisine ayaklı Kur’an dense yeridir. Bu kitaptan sınav
olacağız dedi durdu birkaç defa.
Konuşmasında
beni en çok etkileyen cümlesi "Herkes Kalıbına Göre İş Yapar" (İsra
84.ayet) cümlesi/ayeti oldu. Bunu da konferansı organize eden iş adamının konferansın
başında, isim vermeden salon tahsisinde zorluklar yaşadığını, engellemelerin
yapıldığını ifade etmesi üzerine söyledi. Bu konuda başka da bir şey söylemedi.
Zaten ayet, taşı gediğine koydu.
***15/10/2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
***15/10/2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder