Bir
arkadaşım bir çay markasını tavsiye etti. Her yerde bulunmayan bu çayı bir
markette bulabileceğimi söyledi. Sair zamanlarda alışveriş için gitmediğim bu
markete bu vesileyle uğradım. Küçük bir market. İçi ağırlıklı olarak süt
ürünleriyle dolu bu markette alışveriş yapmak bir mesele. Çünkü aralarda
dolaşmak için biriyle karşılaşınca geçmesi için yan dönmen gerekiyor.
Alışveriş
arabası almaya gereksinim duymadım. Nasılsa alacağım sadece çay idi. Çay reyonu
nerededir diye bulduğum bir boşlukta yürümeye başladım. Bir kız çocuğu
"Beyefendi! Zeytin indirimde. Rengi de kahverengi, çekirdeği de aynı.
Normal fiyatı 17.00 lira. Bugüne mahsus 12 küsur. İster misin" dedi. Aldığım
zeytin türü. Hele bir de indirimli ise kaçırır mıyım? Bizde indirimler normal
fiyatının üzerine yeni bir fiyat yazıyorsun. Sonra yeni fiyata çarpı atıp
"şok indirim" diyerek ürünü normal fiyatına satıyorsun. Sonra gelsin
müşteriler! İşte ben de o müşterilerden biriyim. Ver kızım oradan 1,5 kilo
dedim. Tartıp poşetin içine koydu, elime tutuşturdu.
Zeytin
poşeti bir elimde, diğer elimde de başka bir yerden aldığım poşet olduğu halde
çayların teşhir edildiği bölüme geldim. Giriş kapısının yanındaymış. Aradığım
çay yoktu. Tekrar tekrar baktım. Sonra tüm markaları tek tek okuyarak aradığım
çayı bulmaya çalıştım. Nafile. Başka bir yerde sergilenmiş olabilir mi diye göz
attım. Yoktu. En iyisi aradığım çayı bir görevliye sormak deyip sağıma soluma
baktım. Bana bir metre uzaklıkta kenarda kazık gibi duran benden daha yaşlı
sivil giyimliden başkası yoktu. Ben yüzüne bakınca başını önüne eğiyordu. Bir
görevli bulabilir miyim diye sağa sola bakarken gözüm tekrar ihtiyar amcaya
ilişti. Elinde ne poşet ne önünde alışveriş arabası vardı. Tek yaptığı vardı: Dikilmek.
Sonunda siz burada mı çalışıyorsunuz dedim. "Evet, buyurun" dedi.
"...marka çaya bakmıştım, göremiyorum" dedim. "Elimizde kalmadı
ama sipariş ettik, gelecek" dedi. Ne zaman dedim. "Bilemiyorum"
dedi. Teşekkür edip hesapta olmayan ama almış bulunduğum zeytinin ödemesini
yapmak için kasaya geçtim. Sonra evimin yolunu tuttum.
Yolda
bir düşüncedir aldı beni. Marketteki yaşlı amcayı düşünmeye başladım. Bana
yakın bir yerde hiçbir şey yapmadan dimdik niye bekliyordu? Tabi ya! Adam beni
hırsız sanmıştı. Nasıl düşünemedim bunu... Bana o kadar yakında duruyor ki
elimde zeytin poşeti ile kapıdan çıkmaya kalkışınca yakalayacaktı. Başka da bir
izah gelmedi aklıma. Hoş, kaçsam beni yakalayamazdı. Beni yakalamaya kalksa da
itekler kaçardım. Sadece biraz tecrübeye ihtiyacım var, o kadar. Sahibi miydi
yoksa çalışan mıydı? Hırsızları yakalamak için o yaşta birine kimse iş
veremezdi. Olsa olsa sahibi idi.
Bulunduğu
muhit itibariyle bu markete hırlı-hırsız her türden kişinin gelmesi beklenir.
Demek ki aldığını ödemeden giriş kapısından çıkıp giden çok oluyor ki her
girene alıp kaçıracak gözüyle bakılıyor ve böyle bir tedbir almış olmalılar.
Günde ne tip insanlarla karşılaşıyorlar ve tereklerden neler kaçırılıyor, kim
bilir? Bunu ancak market ve mağaza sahipleri bilir. Aklımdan geçmeyen bir şey
şüphesi ile takip edilmek zoruma gitti. Bulamadığım çay için hırsızlık damgası
yemek de vardı. Ucuz atlattım. Ne günlere kaldık! Üzüldüm bu duruma…
*09/10/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
*09/10/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder