Ana içeriğe atla

Zilsiz/Dilsiz Okul ***

Konya İl Milli Eğitim Müdürü Sayın Seyit Ali Büyük'ün başlattığı proje ile 05.04.2019 tarihinden itibaren Konya'daki okullarda zilsiz okul projesi uygulamaya kondu. Bazı okullar projeyi hemen uyguladı. Bazıları kah çaldı kah çalmadı, bazıları zil yerine anons yolunu seçti, bazıları da zil sesini kıstı. 2018-2019 eğitim ve öğretim yılı bu şekilde tamamlandı.

2019-2020 öğretim yılına başlarken "Zilsiz okul projesi" kapsamında okullar, eğitim ve öğretimini zilsiz açtı. Proje ile öğrencilerin;
●zamanı daha dikkatli kullanmaları,
●sorumluluk bilinci kazanmaları,
●güven duygularını yükseltmeleri hedeflenmektedir. Ayrıca bu uygulama ile
●özellikle hastalar, yaşlılar ve çocuklar başta olmak üzere çevreye rahatsızlık vermeme amaçlanmaktadır.

Gül bahçesi dikensiz olmazsa zilsiz okul projesinin uygulanma aşamasında da birtakım zorluklar olacaktır. Her şeyden önce zile alışan bizler zillerin susmasına alışabilecek miyiz? Çünkü okul denince zil akla gelir. Zilsiz okul dilsiz okul demektir. İki taraflıdır zil. Hem üzer, hem de sevindirir. Çalan zil ders zili olunca of, yine mi ders dedirtir. Aynı zil teneffüs zili olunca oh, dünya varmış dedirtir. Hayat da böyle değil mi? Hep üzmez, hep sevindirmez. Bazen üzer, sonra sevindirir ya da tersi. Haydi buna alıştık diyelim. Öğrenciler nasıl alışacak buna? Malumunuz yeni neslin çoğu koluna saat takmıyor. Saat ihtiyacını cep telefonuna bakarak gideriyor. Okullarda öğrencinin cep telefonu kullanması veya açması yasak olunca ve de giriş ve çıkış zilleri de çalmayacaksa, okul yönetimleri de her yere saat asamayacağına göre özellikle öğrencinin derse girişi bir mesele olacak. Buyurun size işte bir cenaze! Kim kaldıracak bu cenazeyi? Nöbetçi öğretmenler sağ olsun! Okulun bahçesi büyükse, bahçe bir baştan bir başa oyuna dalmış öğrenci ile dolmuş ise nöbetçi öğretmen “Haydi çocuklar, ders zamanı” sesini öğrenciye duyursun da göreyim. Bu uygulama ile okullara zil satışları bıçak gibi kesilse de öyle zannediyorum, düdük satışlarında bir patlama olur. Çünkü sesini duyurabilmek için her bir öğretmen düdük almak zorunda kalır.

Nöbetinde öğrencileri derse zamanında göndermek için düdük öttüren öğretmenleri bir tehlike daha bekleyebilir. Çevreye duyarlılık amacıyla kaldırılan zilin yerine alternatif olarak kullanılacak düdüğün sesinden mahalleli rahatsız olur da, bu durumu Sayın Milli Eğitim Müdürüne “Sayın müdürüm! Zil belli aralıklarla bir defa çalıyordu. Alışmıştık. Bu düdükler bir teneffüste çok ötüyor. Bunlar da bizi rahatsız ediyor, o zaman biz ne anladık bu işten” derlerse öyle zannediyorum zilsiz okul projesinden sonra düdüksüz okul projesi de yolda demektir.

Düdük alıp öttürmek istemeyen öğretmen “Ben ne yapacağım, sesimi nasıl duyuracağım, zil çaldı mı diyen öğrencilerin her birine nasıl cevap yetiştireceğim” diyen öğretmen olursa ona ancak ya sabır tavsiyesinde bulunabilirim. Yok şayet sabredemezse oturup ağlayacak. Çünkü bu durumda başka çıkar yol görünmüyor. Hem ağlamak insanın içini rahatlatır.

Neyse işin yarı şaka, yarı ciddi meselesi bir tarafa…Eğitim ve öğretimin öncelikli sorunu olmasa da zilsiz okul projesi güzel, projeyle hedeflenen öğrenciye sorumluluk bilinci kazandırmak ve gürültü kirliliğine karşı duyarlılık göstermek de bir o kadar güzel. Projeden kastedilen hedeflere ulaşılırsa daha bir güzel olur. Niyet hayır görünüyor, akıbeti de hayır olur inşallah. Umarım ince düşünülmüş ve bir duyarlılığı gösteren bu proje ölü doğmaz, maksat hasıl olur… Milli Eğitimin çevreye gösterdiği bu duyarlılığı öyle zannediyorum, çevre de milli eğitimin okullarına gösterir.

***10/09/2019 tarihinde Barbaros ULU adıyla Pusula Haber gazetesinde yayımlanmıştır.









Yorumlar

  1. Böyle bir uygulama Konya da tüm okullarda mı? Bilmiyorum ama zil çalmayan okullar şimdiye kadar vardı. O okullar bunu nasıl başarmışlarsa konya da bunu başarır. İnşallah başarır. Güzel bir proje. Tebrik ediyorum. Alışmak biraz zor olur ama alışılır. Çok da güzel olur. Darısı tüm Türkiye ye diyelim inşallah.

    YanıtlaSil
  2. Daha önce uygulayan okullar olabilir. Okul kolej gibidir. Öğrencisi azdır. Uygulaması kolay. Güzel bir duyarlılık. Özüne bir şey demiyorum. Konya'da uygulanmasını çok zor görüyorum, özellikle ortaokullarda. Çünkü kalabalık mı kalabalık. Bahçedeki öğrenciler gürültüden zili bile duymuyordu. Değil ki öğretmeni duysun. İlkokuldaki öğrenciler birkaç kişi sınıfa yöneldi mi diğerleri kolar gelir. Lisedeki öğrencilerde yok yazılma durumu var. Çünkü devamsızlık sınırı var. Ortaokullarda ise devamsızlık, yok yazılma endişesi yok. Zor olsa da bu duyarlılığa ancak şapka çıkarılır. Denenmesinde fayda var.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde