7 Eylül 2019 Cumartesi

Adamın Gözü Ayakkabımdaymış!

Şu gördüğünüz açık renkli spor ayakkabısını geçen geçen yıl aldım. Açık renk olduğu için kirlenmesin diye uçan kuştan korumaya çalışıyorum dense yeridir. Çünkü kirlenince silmekle temizlenmiyor. Tek temizleme yolu çamaşır makinesine atıp çamaşır yıkar gibi yıkamaktır. 

Ayakkabı değil mi, kirlenerek elbet. O kadar da hassas olma. Madem kirlenmesini istemiyorsun. O zaman giyme, turşusunu kur demeyin. Ayakkabının doğal yoldan kirlenmesine evet ama başka türlüsüne hayır derim. 

Cuma günü hem cuma namazını kılmak hem de bir cenaze namazına katılmak için Musalla Mezarlığının Nalçacı tarafındaki bir camiye gittim. Cami tıklım tıklım doluydu. Ayakkabılarımı çıkardım. Ama ayakkabılıklar da dolu olduğu için ayakkabımı paşmaklığa koyamadım. Cami girişinin kenarına ayakkabımı çıkararak içeri geçtim. 

Güç-bela, iki büklüm namazı kıldım. Ardından musallaya geçmek için çıktım. Ayakkabım koyduğum yerdeydi. Şükür ki korktuğum başıma gelmedi. Ayakkabım çalınmamıştı. Ama korktuğumun dışında başıma başka bir şey geldi. Ayakkabısını alan hiç boşluk bulamasa bile çorabıyla ayakkabımın üzerine basıp geçeceği yerde ayakkabısıyla ayakkabıma basıp geçmiş ve ayakkabısının izini spor ayakkabıma geçirmiş. 

Ne diyeyim bu adama? Allah hayrını versin diyeyim en iyisi. Yapabileceğim başka bir şey yok. Bereket bastığı yerde ayakkabım vardı, ben yoktum. Böylesi bir adam değil ayakkabımı, beni görse acımazdı. Gözü başımda değil, ayağımdaymış. Ayağımı göremeyince ayağımı koruyan ayakkabıma göz dikmiş. Bu durumdaki bir kişi için üzülmeye değmez. Hatta sevinmem lazım. Canımı kurtardığıma şükredeyim. 

Allah kıldığın namazını kabul etsin kardeşim! Bir daha namaz kılmak için camiye geleceksen, Ne olur! Namazdan önce başkasının ayakkabısına o pis ayakkabılarınla basılmaması gerektiğini öğren, sonra camiye gel. Çünkü edep, ahlak namazdan daha önceliklidir.


2 yorum:

  1. Ayakkabını nereye koydun tam bilemiyorum ama yer oladığı dolayısı ike girişe çıkarıyorlar. Bizler de o ayakkabılara basarak çıkıyoruz. Basmadan çıkma gibi bir şansımız yok. Belki yer bulamayıp ben de aynı şeyi yaptı isem benimkine de basacaklar. Buna katlacağız. Bazen de yer olduğu halde ayakkabısını çıkışta bırakanlar var. Aslında onlara kasıtlı basmak lazım. Be kardeşim her kes gibi sen de ayakkabını yerine koysana değil mi? Sen rasgele bir yere koymamışsındır. Hassasiyetini anlıyorum. Ne yaparsın işte. Malesef herkes senin gibi hassas olamıyor.

    YanıtlaSil
  2. Aslında ayakkabımı ayakkabılığa koyarım. Koyduğum yeri de zihnimde kodlarım, çıkışta aramayayım diye. Çalınma riskine karşı da kapıya yakın yerlere koymam. Çünkü iki ayakkabım bu şekilde gitti... Camilerin bir de şu eksikliği var: Cemaatle, konacak ayakkabının birbirini karşılamaması. Kolay kolay girişe koymam. Gün cuma, bir de meşhur birinin cenazesi olunca cami cemaati almadığı gibi ayakkabıları da almadı. Ayakkabım tam giriş çıkış yapanların çıkışında olmasa da koyduğum yer giriş kısmının kenarı idi. O da mecburiyetten. Benden önce çıkacak kişi elbette çıkmak için eğer her taraf ayakkabı ile dolu ise ayakkabılara basacak. Ben de basmışımdır. Burada garip olan adamın ayakkabısı ile basması. Çorabı veya çıplak ayağı ile basması değil. Bir diğer husus camiden çıkışımız da trafikte kırmızı ışıkta duruşumuza benzer. Daha sarı yanmadan öncekine korna çalıyoruz. Camiden de çıkarken sıra takip etmiyoruz. Sağdan, soldan, itiş kakış çıkmak için uğraşıyoruz. Sabredemiyoruz. Bir diğer husus burada bahsetmedim, önceki yazılarda değindim. Ayakkabıları taşırken bir yol belirleyemedik. Kimi eline alıp havaya kaldırıyor, kimi yere doğru tutuyor. Çoğu kimse de sağ eliyle taşıyor. Bence sol el ile taşınması daha uygun. Çünkü çıkışta bir dostumuzla karşılaşıp tokalaşma durumumuz var. Her zaman elimizi yıkama durumumuz olmayabilir. Ayakkabının içi ile temas efen elimiz başkası ile tokalaşıyor. En uygunu sol el ile taşımak diye düşünüyorum.

    YanıtlaSil