Ana içeriğe atla

Yeni Hayat Felsefem

*İyilerle oturup iyilerle kalkacağım.
*Hacet sahibi ise yanına varmayacağım. Varmak zorunda kalırsam, bir an evvel yanından uzaklaşma azim ve gayreti içerisinde olacağım.
*Bir suç mu işledi? Tövbe etse de pişmanım dese de çızıp atacağım. Geçmiş olsun demeyeceğim gibi karşılaştığım zaman görmezden geleceğim. Çünkü ne olur ne olmaz. Maazallah bana ondan suç bulaşabilir. Bulaşmasa da onu koruyup kolladığım anlaşılabilir. Sonra yapmasaydı...öyle değil mi? Bak ben yapıyor muyum? Kazara karşılaşmak zorunda kalırsam o değilden "Durumuna üzülüyoruz elbet! Ama yapacak bir şey yok" diyeceğim. Böyleleriyle bu dünyada aynı havayı teneffüs ediyorum. Allah bu yüzden beni affetsin ama öbür dünyada karşılaşmak istemiyorum. Çünkü ben sütten çıkmış bir ak kaşığım. 
*Adam düşmüş mü? Düşmez kalkmaz bir Allah'tır. Vardır bunda da bir hayır diyeceğim. Gerekirse iyice düşmesi için ardından bir tekme sallayacağım.
*İçimden gelmese de gülenin yanında güleceğim, ağlayanın yanında ağlayacağım, küfredenin yanında küfredeceğim. Hasılı kim ne yaparsa onu yapacağım. Asla kendim olmayacağım. Bunun doğrusu şu. Siz yanlış yapıyor, yanlış düşünüyorsunuz demeyeceğim. Hep nabza göre şerbet vereceğim. Zamanın ruhu neyi gerektiriyor, geçer akçe ne ise ben o olacağım. Öyle olacağım ki görenler parmağını ısıracak, helal olsun adama, nasıl da değişti, doğru yolu buldu diyecekler. Arkamdan ne konuşurlarsa konuşsunlar.
*En nefret ettiğim şey prensiplerim ve kırmızı çizgilerim olacak. Hepsini rafa kaldıracağım. Su akarken testimi doldurmaya bakacağım. Çoğunluk nerede, ben orada olacağım. Güç kimde ise onun yanında yer alacağım. 
*Kimseyi karşıma almayacağım. Deli ile deli, veli ile veli, çocukla çocuk, büyükle büyük. Nabız ve şerbet ortaklığı burada ve her yer ve ortamda geçerli. Belki de tek prensibim bu olacak.
*Kimseyi eleştirmeyeceğim. Sonra eleştiri benim ne haddime! Yerimi ve haddimi bileceğim. Alternatif fikir sunmayacağım. Fikirsizlik belki de ikinci prensibim olacak.
*Çok konuşmayacağım, genelde dinleyici ve tasdik edici bir rol üstleneceğim: Öyle, evet, aynen, katılıyorum, ne güzel düşünmüş ve yapmışsınız gibi. Bu da üçüncü prensibim olabilir. Zaten en büyük hayallerimden biri de noter olmaktı. Parası olmasa da bu hayalimi bu vesileyle gerçekleştirmiş olacağım.
*Biri bir göreve ya da makama atandı mı? "Efendim! Hayırlı olsun! Koltuk tam şimdi layığını buldu. Maşallah ne de güzel yakışmış. Aslında daha büyük görevlere layıksınız" diyeceğim. Aynı kişi koltuktan alındı mı yine "Layığını buldu. Zaten hak etmiyordu" diyeceğim arkasından. Kazara karşılaşınca "Size haksızlık yapıldı" diyeceğim. Koşarak yerine atanan kimsenin yanına varıp hayırlı olsun dileklerimi ve iltifatlarımı noktası virgülüne dokunmadan tekrarlayacağım.

Gördüğünüz gibi yeni hayat felsefem bu şekilde. Bir kısmını yazdım sadece. Tüm bunları yaparken dişlerimi biraz sıkarım ama olsun. Bence değer. Zaten pek diş de kalmadı. Dudaklarımı ısırırım. O kadar da olsun...


Yorumlar

  1. Espiri, latife ve kinayelerinin bir kısmına katılıyorum. Özellikle yalaka kısımlarını geçersek kimsenin etlisine sütlüsüne karışmamak da gerekir. Karışınca ne oluyor ki. Sanki karşı tarafı ikna mı ediyoruz? Hayır. Konuşmak gümüşse susmak altın misali susmakta fayda vardır. Çala çala belki bir havaya döner. Belki de bizim şer gibi gördüklerimizde hayır olur. Herkesin hayat felsefesi kendisine hayırlı olsun. Herkese mutluluklar getirsin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu hayat felsefesi pek hayır getirmez ama günümüzde geçer akçe.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde