Her
milletin tarihte bir dönüm noktaları vardır. Bizim diğer milletlerden farklı
olarak birden fazla dönüm noktamız var. En sonu ise 15 Temmuz 2016 sinsi darbe
teşebbüsüdür. 250 şehit ve binlerce yaralıya mal olan bu kanlı darbe teşebbüsü,
kış uykusuna yatan bu milleti "Ne oluyoruz" diyerek tekrar
uyandırdı.
Genel
Kurmay Başkanlığının bile işgal edildiği bu darbe teşebbüsünden kurtulmamızda
en büyük pay, devlet-millet bütünleşmesi, birlik ve beraberliğimiz olmuştur.
Eski darbeler gibi millet evine kapanıp perde gerisinden darbeyi takip edecek
diye umut edenler avucunu yaladı.
15
Temmuz gecesinde ve sonrasında haftalarca devam eden birlik ve beraberlik 7
Ağustos 2016'da yapılan mitingle taçlandırıldı. Hemen hemen tüm siyasi
partilerin katıldığı bu mitingde oluşan havaya Yenikapı ruhu dendi. Tüm dünyaya
buradan biz farklı düşünsek de mesele vatansa gerisi teferruattır. İşte biz,
bir ve beraberiz mesajı verildi. 6752 sayılı yasa ile yeniden dirildiğimiz 15
Temmuz'a "Demokrasi ve Milli Birlik Günü" adı verilmiştir.
Üçüncü
yılını geride bıraktığımız 15 Temmuz'u burada anlatacak değilim. Çünkü canlı
yayında izlediğimiz görüntüler hala belleklerimizde tazeliğini koruyor.
İstediğim resmi tatil ilan ederek yeniden yaşadığımız 15 Temmuz'u anarken/kutlarken
bir daha 15 Temmuzların olmaması için ne yapmamız gerektiği üzerinde durmaktır.
Çünkü düşman sonuç almak için dün olduğu gibi yarın da farklı farklı yolları
deneyecektir. FETÖ eliyle yapılan bu saldırının yarın bir başka eller
vasıtasıyla yeniden tedavüle sürülmemesi için kendimizi sorgulamamızda, diri
tutmamızda ve boşluk bırakmayacak şekilde tedbirler almamızda fayda vardır.
Seneyi
devriyesini yaşadığımız bugün, kimsenin moralini bozmak istemem ama bazı
soruları sormadan da edemeyeceğim. 15 Temmuz gecesi ve izleyen günlerde
günlerce devam eden, Yenikapı ruhuyla taçlandırılan birlik ve beraberliğimizin
bugün neresindeyiz? Maalesef haddinden fazla kutuplaştığımızı, birbirimize
düşmana bakar gibi baktığımızı düşünüyorum. Önceki yıllara göre halkta daha
fazla sıkıntının olduğunu seziyorum. Sıkıntılar arttıkça memnuniyetsizlerin
oranı da elbette artacaktır. 15 Temmuz’un farklı bir versiyonu olan ekonomideki
durumumuza/saldırıya çözüm bulunmaz, hayat pahalılığı bu şekilde devam eder, piyasada
yaprak kıpırdamaz, insanlar işini kaybeder, işsizlik artar ise sıkıntılar daha
da derinleşebilir. Öncelikle ekonomi masaya yatırılmalı, gerekirse sonuç alıcı milli
bir seferberlik ilan edilmelidir. Ekonomimizi dış saldırılara karşı dayanıklı
duruma getirmeliyiz. Çünkü düşman sonuç alıcı yerden yani yumuşak karnımız
neresi ise oradan saldırır. Bunun dışında,
*Bu
ülkenin tüm mozaiklerine zeytin dalı uzatılmalı. Küskün, dargın olanlara,
kendisini dışlanmış hissedip isyanlara oynayanlara kucak açılmalı. Onların
gönülleri alınmalı, iletişim yolu tıkanmamalıdır.
*FETÖ
ile mücadele konseptimizi yeniden gözden geçirmeliyiz.
*Yurtdışına
kaçan ve dış ülkeler tarafından korunan FETÖ elebaşlarının ülkeye getirilip
yargılanmaları için iyi ve akılcı bir diplomasi yürütülmelidir.
*Kamuya
eleman alımında ve atamalarda halkın bir kısmını küstürecek sübjektif
kriterlerden vazgeçilerek objektif kriterlere dayalı alım ve atamalar hayata
geçirilmelidir.
*Bu
ülkede faaliyette bulunan cemaat, STK’lar -adına ne dersek diyelim- hepsi şeffaf
ve denetlenebilir bir yapıya kavuşturulmalıdır.
*Merdiven
altı, denetlenmeyen yerlerde verilen din eğitimi ve öğretiminin önüne
geçilmelidir. Çocuklarımız doğru dini okullarda öğrenmelidir.
*Kısaca,
halkın memnuniyetsizliğine sebep olan, milli birlik ve beraberliğimizi ve toplumsal
barışı zedeleyen nedenler araştırılarak yeni politikalar geliştirilmelidir.
Allah
milli birlik ve beraberliğimize halel vermesin. Bir daha bizi 15 Temmuz ve
benzerleriyle imtihan etmesin.
*15/07/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
*15/07/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder