Ana içeriğe atla

Bayramda Tatile Gidenlere Kızdım. Kızdığımla Kaldım *


Son yıllarda dini bayramlarda eşiyle, dostuyla bayram yapma yerine sahil kenarlarına giderek tatil yapma âdeti yaygınlaşmaya başladı. Hele tatil 9 günü kapsıyorsa gözü tatilde olanlar aylar öncesinden uygun tatil yeri bulma yarışına giriyorlar. Onlar bayram tatilini fırsat bilip tatil hesabı yaparken geride kalanlar da boş durmuyorlar. Kendilerine bir meşgale buluyorlar. 

İşimiz, tatile gidenlere kızmak: "Vay efendim! Bayramı bırakıp tatil yapıyorlar. Bayramı anasının babasının yanında geçirmiyorlar. Bir de ağızlarını açtıklarında ülkede kriz var derler. Dünya kadar parayı beş yıldızlı otellere bırakıp geliyorlar. Bunlar düpedüz kriz edebiyatı yapan kişiler. Baksana, para yok diyorlar. Soluğu sahillerde alıyorlar. Ben ülkede kriz olduğuna falan inanmıyorum" şeklinde.

Bulduğumuz bu iş fena değilmiş hani. Onlar tatilini yaparken biz durmadan kızıyoruz onlara. Kızdığımızdan tatilcilerin haberi yok ama iş, iştir. Böylece birkaç bayram ziyaretçisi bir araya gelince kimse konu sıkıntısı çekmiyor. Laf dolaşıp gelip tatilcilere geliyor. Zenginin parası züğürdün çenesini yorar misali tatilciler  de ağzımızı yoruyor ama olsun. İş iştir. Onlara kızarak ne derece geleneklere bağlı kaldığımızı ortaya koyuyoruz. Bir de deşarj oluyoruz.

Bayramı bırakıp tatile gidenler de sessiz sakin gitmiyorlar. Gitmeden önce "Bu sene tatile gideceğim. Bir kafa dinlendireyim. Hem çocuklar için de bir değişiklik olur" diyorlar. Ardından otele yerleştikten sonra ardı arkasına ya durumdan ya sosyal medyadan ya da mesaj yoluyla "Biz şuradayız. Keyif çatıyoruz. Çatlayın e mi" dercesine durmadan fotoğraf paylaşıyorlar. Bu durumu gören sen, önce fesübhanallah çekiyorsun. Ardından istemeyerek de olsa ya "iyi tatiller" şeklinde yorum yazıyor ya da "Ben gidip tatil yapamadım. Sen bari bu tatilin kıymetini çıkar" dercesine beğeniyorsun.

Merak ediyorum bu tatile gidenler sessiz sakin niçin gitmezler tatillerine? Sonra bu paylaşımlardan muratları nedir? Paylaşmazlarsa çatlayıp ölecekler mi acaba?

Gelelim tatile gidenlere kızanlara...
*Tatilcileri evinize beklediniz de gelmediler mi?(Tatile gidip de tatil dönüşü bayram bittikten sonra bayram ziyaretine gelen olursa elinden geleni yapma hakkına sahipsin. Unutma. İştahını o zamana sakla.)
*Tatilcilerin evine bayram ziyaretine gittiniz de onları bulamayıp geri mi döndünüz? 
*Tatilcilerin ana babası size gelip "Bizim oğlan ve gelin bayramı bırakıp tatile gittiler. Ha ne olur, şunlara bir kız" olmaz mı dedi? Sonra anasının babasının sözünü dinlemeyen seni mi dinleyecek?
*Tatile gidenler tatil parasını gitmeyenlerin üzerine mi yıktı? Ha ne olur, bizim tatilin parasını bir çekin mi dedi?
*Tatile gidenlere kızmak onları yolundan vazgeçirdi mi? "Haklısın arkadaş, tatile gitmemiz uygun değil, vazgeçiyoruz" mu dedi?
*Tatile gidenler bizim yerimize şu işi yapıverin, biliyorsunuz biz tatilde burada yokuz" diye bize iş mi çıkardı?
*Sahi tatilcilere kızmak bize bir fayda getirecek mi?
*Bugün tatilcilere kızan bizlerin yarın aynı şeyi yapmayacağımızın bir garantisi var mı? Çünkü insanın ayıpladığı başına gelmeden ölmezmiş.

Hasılı bırakalım bu işi oluruna. İsteyen tatile gitsin, isteyen eşiyle dostuyla bayram yaparak gelenekleri yaşatsın. Ayıplayıp kızsak da kime söz geçirebiliyoruz günümüzde? En iyisi ağzımızın tadını bozmayalım.

*15/06/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde