Arapça
ağırlıklı eğitim ve öğretim yapan bir lise müdürüyle görüştüm bir ara.
Yaptıklarını ve anlattıklarını dinleyince müdürü samimi buldum. Zaten çabası da
bunu gösteriyor.
Nasıl
çocukların durumu? Bu sene mezun vereceksiniz dedim. "Durumları iyi. Fakat
ilahiyat yazmak istemiyorlar. Ben ilahiyata gitmelerini istiyorum. Arapça
bilgileri boşa gidecek" dedi. Ben de haddinden fazla ilahiyat yazacak
öğrenci var ve yüz civarında ilahiyat ve dengi fakülte var. Herkesi ilahiyatçı
yapıp da ne yapacağız? Bırakalım çocuklar istediği ve sevdiği bölümü yazsınlar.
Sonra Arapça bilgileri niçin boşa gitsin? Çocuklarımız Arapça bilen doktor,
Arapça bilen diş hekimi, Arapça bilen mühendis olsunlar. Hayatın bir alanında
bu Arapçaları bir işe yarar, hatta insanlara faydalı da olurlar" dedim.
Ardından şu örneği verdim: Necmettin Erbakan Üniversitesi Diş Hekimliğinde beni
genç bir hekim muayene etti. İstediği röntgeni çektirmek için sıra beklerken
hastasını muayene eden doktor, hastasının ardından koridora çıktı. Ona gideceği
yeri tarif etmeye çalışıyordu. Ama tarifte zorlandı. Çünkü karşısındaki hasta
Türkçe bilmeyen -kuvvetle muhtemel- bir Suriyeli idi. Doktor, Suriyeliyle
meramını Arapça konuşarak çözmeye çalışıyordu. Aklına bir türlü gelmeyen Arapça
kelimeyi ben söyleyince doktorun yüzü güldü. Benden aldığı kelimeyi kullanarak
hastasını cerrahi bölüme yönlendirdi. Ardından bana dönerek "Yazın kursunu
da gördüm ama kelime bir türlü aklıma gelmedi, teşekkür ederim" dedi ve
tekrar muayenehanesine geçti.
Okul
müdürüyle yaptığımız ayaküstü konuşmamızı fazla sürdürmedik, vedalaşıp
ayrıldım.
*
Annemi
Meram Tıp Fakültesi göz bölümünde muayene eden doktorun Filistinli bir doktor
olduğunu sonradan öğrendim. Aspirin gibi bir doktordu. Az önce bizimle
zorlanmadan Türkçe konuştu, az sonra önüne gelen Arap bir hasta ile Arapça
konuştu. Başkasıyla hangi dilde konuşur bilmem ama öyle zannediyorum İngilizce
de biliyordur. Kuvvetle muhtemel İbranice de konuşuyordur.
Kim
istemez böyle birden fazla dil bilmeyi ve insanlara faydalı olmayı. Gördüğünüz
gibi öğrendiği Türkçe de, ana dili Arapça da boş değil. Zaten önemli olan
insanlara faydalı olmak değil mi? Adam alasını yaptı gözümün önünde.
*
Yeni
mezun bir diş hekimi bir ilçede dişçilik yaparken dişinden rahatsız olan bir
Koreli gelir. Dilinden kimse anlamaz. İmdada bizim genç diş hekimi yetişir.
Koreli hasta ile çatapat Korece konuşur ve yabancının işini görür. Diş
hekiminin Korece’den anladığı lisedeyken Korece’ye merak sarmasından. Gördünüz
değil mi bir başka dili bilen biri çok farklı bir meslek grubunda çalışırken
pekala bildiği bir yabancı dil ile insanlara faydalı olabiliyor.
Ezcümle
öğrencilerinin ilahiyat dışında bir tercihte bulunmalarına sıcak bakmayan lise
müdürünün bu görüşüne katılmıyorum. Arapça sadece ilahiyat fakültelerinde
değil, yeri geldiği zaman her yerde kullanılabilir. Yeter ki biz kendimizi
mesleğimizle ilgili güzelce yetiştirelim. İlk önce kendi dilimiz Türkçeyi en
iyi şekilde bilip konuşalım. Başka dilleri de öğrenelim. Verdiğim örneklerde de
görüldüğü gibi bildiğimiz dil bir zaman gelir, işe yarar. Hele Arapça, içimizde
yaşayan Suriyelilerle iletişim kurmak ve onları anlamak için elzemdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder