8 Haziran 2019 Cumartesi

"İlahiyata Gitsinler İstiyorum"


Arapça ağırlıklı eğitim ve öğretim yapan bir lise müdürüyle görüştüm bir ara. Yaptıklarını ve anlattıklarını dinleyince müdürü samimi buldum. Zaten çabası da bunu gösteriyor.

Nasıl çocukların durumu? Bu sene mezun vereceksiniz dedim. "Durumları iyi. Fakat ilahiyat yazmak istemiyorlar. Ben ilahiyata gitmelerini istiyorum. Arapça bilgileri boşa gidecek" dedi. Ben de haddinden fazla ilahiyat yazacak öğrenci var ve yüz civarında ilahiyat ve dengi fakülte var. Herkesi ilahiyatçı yapıp da ne yapacağız? Bırakalım çocuklar istediği ve sevdiği bölümü yazsınlar. Sonra Arapça bilgileri niçin boşa gitsin? Çocuklarımız Arapça bilen doktor, Arapça bilen diş hekimi, Arapça bilen mühendis olsunlar. Hayatın bir alanında bu Arapçaları bir işe yarar, hatta insanlara faydalı da olurlar" dedim. Ardından şu örneği verdim: Necmettin Erbakan Üniversitesi Diş Hekimliğinde beni genç bir hekim muayene etti. İstediği röntgeni çektirmek için sıra beklerken hastasını muayene eden doktor, hastasının ardından koridora çıktı. Ona gideceği yeri tarif etmeye çalışıyordu. Ama tarifte zorlandı. Çünkü karşısındaki hasta Türkçe bilmeyen -kuvvetle muhtemel- bir Suriyeli idi. Doktor, Suriyeliyle meramını Arapça konuşarak çözmeye çalışıyordu. Aklına bir türlü gelmeyen Arapça kelimeyi ben söyleyince doktorun yüzü güldü. Benden aldığı kelimeyi kullanarak hastasını cerrahi bölüme yönlendirdi. Ardından bana dönerek "Yazın kursunu da gördüm ama kelime bir türlü aklıma gelmedi, teşekkür ederim" dedi ve tekrar muayenehanesine geçti.

Okul müdürüyle yaptığımız ayaküstü konuşmamızı fazla sürdürmedik, vedalaşıp ayrıldım. 
*
Annemi Meram Tıp Fakültesi göz bölümünde muayene eden doktorun Filistinli bir doktor olduğunu sonradan öğrendim. Aspirin gibi bir doktordu. Az önce bizimle zorlanmadan Türkçe konuştu, az sonra önüne gelen Arap bir hasta ile Arapça konuştu. Başkasıyla hangi dilde konuşur bilmem ama öyle zannediyorum İngilizce de biliyordur. Kuvvetle muhtemel İbranice de konuşuyordur. 

Kim istemez böyle birden fazla dil bilmeyi ve insanlara faydalı olmayı. Gördüğünüz gibi öğrendiği Türkçe de, ana dili Arapça da boş değil. Zaten önemli olan insanlara faydalı olmak değil mi? Adam alasını yaptı gözümün önünde.
*
Yeni mezun bir diş hekimi bir ilçede dişçilik yaparken dişinden rahatsız olan bir Koreli gelir. Dilinden kimse anlamaz. İmdada bizim genç diş hekimi yetişir. Koreli hasta ile çatapat Korece konuşur ve yabancının işini görür. Diş hekiminin Korece’den anladığı lisedeyken Korece’ye merak sarmasından. Gördünüz değil mi bir başka dili bilen biri çok farklı bir meslek grubunda çalışırken pekala bildiği bir yabancı dil ile insanlara faydalı olabiliyor.

Ezcümle öğrencilerinin ilahiyat dışında bir tercihte bulunmalarına sıcak bakmayan lise müdürünün bu görüşüne katılmıyorum. Arapça sadece ilahiyat fakültelerinde değil, yeri geldiği zaman her yerde kullanılabilir. Yeter ki biz kendimizi mesleğimizle ilgili güzelce yetiştirelim. İlk önce kendi dilimiz Türkçeyi en iyi şekilde bilip konuşalım. Başka dilleri de öğrenelim. Verdiğim örneklerde de görüldüğü gibi bildiğimiz dil bir zaman gelir, işe yarar. Hele Arapça, içimizde yaşayan Suriyelilerle iletişim kurmak ve onları anlamak için elzemdir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder