Ana içeriğe atla

Böyle Oynayın İşte! ***


08 Haziran 2019 Cumartesi günü 2020 Avrupa Futbol Şampiyonası elemeleri H grubu 3.maçında Türkiye ile Fransa milli takımları Konya Büyükşehir Stadında bir araya geldi. Son dünya şampiyonu Fransa, sahadan 2-0 mağlup ayrıldı. 

Bayramın ardından gelen bu galibiyet yüzümüzü güldürdü. Millilerimiz bize ikinci bayramı yaşattı. Gururumuz oldu hepsi. Teşekkürler millilerimize.

Nice zamandır özlemiştik böyle galibiyetleri. Susamıştık iyice. Demek ki isteyince, azmedince, oynayınca oluyormuş.  2-0'lık net skor ve güzel bir oyun. Teşekkürler millilerimiz. 

Yendiğimiz takım daha önce hiç yenemediğimiz son dünya şampiyonu Fransa olunca maçın önemi daha bir arttı. Biz ki dünya şampiyonasına gidememiştik bile. İşte o dünya şampiyonu, dünya şampiyonasına gidemeyen bizde dize geldi. Teşekkürler!

Maçı baştan sona çok izlemedim. Ara ara göz gezdirdim. Birçok maçta olduğu gibi ölüp ölüp dirilmedik. Üstelik karşımızdaki son şampiyon demedik. Maç boyunca üstünlüğü elden bırakmadık. Bizimkiler oynadıkça, gol atıp gol kaçırdıkça hah şöyle! Böyle oynayın işte dedim. Maç ve skor bizi memnun etmekle beraber eline geçen fırsatları Burak değerlendirebilseydi skorun artmaması hiçten bile değildi. Şansı yaver gitmeyen Burak'a rağmen millilerimiz bizi memnun ve mesrur etti. Her birine ayrı ayrı teşekkürler.

Net bir galibiyet, bu galibiyetin Fransa'ya karşı alınması ve elemelerde ilk mağlubiyetini Fransa'ya tattırmak ayrı bir sevinç verdi bize. Sağ olun, var olun milliler...

Son yıllarda başarı çıtasını bir türlü yükseltemeyen milli takım, oynadıkları oyunla ve hak ederek aldıkları bu galibiyetle gelecek adına ümit verdi. Bu galibiyet serisini 11 Haziran'da(bugün) deplasmanda oynayacakları İzlanda maçı ile sürdürmeleri en büyük temennimizdir. Umarım futbolcularımız Fransa'yı yendik, bizim karşımızda kim durabilir havasına girmezler. Çünkü önemli olan lokal başarı ile sevinmek değil, bu başarıyı diğer maçlara da taşımaktır. Millilerimizin "sıradaki gelsin" dercesine bir başarı serisini yakalaması gerekiyor. Değilse Fransa galibiyeti kursağımızda kalır, boğazlar düğümlenir. İşte bu maç bu iradeyi gösterdi ve umutlarımızı yeşertti. Teşekkürler milliler.

Yolunuz açık olsun millilerimiz. Yüreğinizi ortaya koydunuz. Galibiyetten galibiyete koşarsınız umarım. Çünkü bu milletin buna ihtiyacı var, özellikle hep olumsuz havadisler aldığımız bugünlerde.

Ne diyeyim? Hep böyle olun. Bu millet yediden yetmişe arkanızdadır, sizinledir.

Sıradaki gelsin!

***11/06/2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde