Ana içeriğe atla

"Ya İstanbul Beni ya Ben İstanbul'u" ***

Almak için kimler kuşatmadı ki İstanbul'u! Gücüne kuvvetine inanan herkes soluğu İstanbul önlerinde aldı. Son kuşatan bıyıkları yeni terlemiş 21 yaşındaki Fatih Sultan Mehmet oldu. Fatih "Ey Konstantiniyye!  Ya sen beni alacaksın ya da ben seni" diyerek İstanbul'u alma azim ve iradesini gösterdi ve İstanbul'u fethetti.

1453 yılından beri İstanbul elimizde. Fakat İstanbul üzerindeki mücadele bir türlü bitmedi. Çok partili hayata geçiş yaptığımız andan itibaren de İstanbul'u yönetme mücadelesi başladı. Her partinin yanında ayrı bir yeri var İstanbul'un. 

31 Mart seçimlerinin üzerinden bir ayı geçmiş olmasına rağmen İstanbul hala kendisini yönetecek başkanını bulamadı. Yapılan seçim iptal edilerek  seçim yenilenecek. İki aday 23 Haziran'da yeniden yarışacak. 

YSK üyeleri, tartışmalı seçim sonuçlarını iptal ve yenileme diyerek belli bir kesimin eleştirilerini üzerine çekti. Çok eleştirilecek biliyorum. YSK mevcut durumu onaylasaydı yine eleştirilecekti. Çünkü orta yerde sakal-bıyık meselesi var. Ama YSK iptal ve yenileme kararıyla tüm yükü üzerinden attı. Buyurun yarışın, kozlarınızı paylaşın. Öyle yarışın ki işi bana bırakmayın. Hanginiz alacaksa farklı kazanın, dedi.

İstanbul'un yeni başkanı kim olur, yarışı kim kazanır, bunu 23 Haziran akşamı göreceğiz. Burada 23 Haziran seçim sonuçları ile ilgili öngörümü ve mevcut durumu paylaşmak istiyorum. Seçimlerin iptali ve yenilenecek olması iyi oldu, kötü oldu demeyeceğim ama söylemeden de edemeyeceğim. Kanaatimce seçimlerin yenilenmesi sonuçları itibariyle hoş olmayacaktır. Türkiye, İstanbul seçimlerine yoğunlaşarak birkaç ay daha kaybedecektir. Seçim maliyetini saymıyorum. İptal edilen bu seçim sonuçları siyasetimizi derinden etkileyecektir. Çünkü bu seçim iptali yıllar yılı konuşulacak, YSK'ya baskı yapıldı denecek. Birileri mağdur edildiklerini bir güzel işleyecek ve bu mağduriyet 23 Haziran seçimlerini farklı kazanmalarını sağlayacak. Bu başarı İstanbul ile sınırlı kalmayacak. 2023 Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerini de etkileyecektir. 31 Mart seçim sonuçlarına göre seçimi kaybeden, yenilenen seçimi kazanabilir ama bu başarı, kendilerini ve kendilerine umut bağlayanları çok mutlu etmeyecektir.

Hasılı 31 Mart İstanbul seçim sonuçlarını iptal edenler, şayet doğruysa iptal ettirenler ve iptal olsun diye baskı yapanlar, seçimler iptal oldu diye sevinenler, bilerek veya bilmeyerek bir başkasına hizmet etmiş olacaklar. Çünkü güçlü bir rakibin doğuşuna zemin hazırlamış olacaklar.

Yenilenecek İstanbul seçimlerinin hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Ülkede barış ve huzur hakim olsun.



***09/05/2019 tarihinde Barbaros ULU adıyla Pusula Haber gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

  1. Elbette hak eden kazansın. Burada bir haksızlık vardı. Seçimlerin iptali haksızlığın giderilmesi içindir. Herkes bileğinin hakkı ile hile karıştırılmadan kazansın. İtiraz edilirse idi haksızlığa göz yumulmuş olacaktı. Bu seferde akp seçmeni bizim verdiğimiz oyların peşine neden düşmesini? Biz seni başkan yapmıştık yoksa sen başkanlık istemiyor muydun demezler mi? Seçim yenilenir hak yerini bulur. Birileri eleştirecek diye işin peşini bırakılmaz. Zaten yapılan da budur. İsterse muhalefet ikikatı ile kazansın. Yeter ki hilesiz kazansın. Millet ne derse o olur. Eğer iptal olmamış olsaydı milletin dediği olmamış olacaktı. Birilerinin dediği olacaktı. Buna fırsat verilmedi. 23 Haziran'da İstanbul kılar son sözünü söyler. Onların dediği olur. Bu sonucu da herkesin kabullenmesi gerekir. Çünkü millete karşı olunmaz. Ak- kara o zaman belli olur. Şimdiden hayırlı olsun.

    YanıtlaSil
  2. İstanbul seçimlerinde farkın itirazlar sonucu düşmesi manidar. Sonuçlar normal değil. Fark bu kadar düşmez. Bu duruma itirazlar elbette yapılacak. Buraya kadar her şey normal. Seçimin yenilenmesinden ziyade keşke yapılan seçim yeniden sayılsaydı daha iyi olurdu. Fakat bu itirazı seçim kurulları kabul etmedi. Yenilenecek seçimi hangisi kazanır bilmiyorum. Mesele seçimden daha derin. Türkiye'de siyaset algılar üzerine yapılır. Seçimin iptaliyle "YSK'ya baskı yapıldı" iddiaları mağduriyet oluşturacaktır. Bu da belki de hak etmemesine rağmen rakibine yarayacaktır. Bu seçim veya bu karar sonuçları Türk siyasetini derinden etkileyecektir. YSK burada iyi bir sınav vermedi. Sandık geçmişinden dolayı seçimi iptal ediyorsa niçin sadece büyükşehiri iptal ediyor, ilçeleri iptal etmiyor. Bu yanlışlık da hükümete mal edilecek. Uzatmayayım bu iptal ve seçim sonuçları bizi derinden etkileyecek. Belki de gidişimizi hızlandıracaktır. Benim endişem bu. Burada kimse seçim sonuçlarına bakmayacak.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde