Ana içeriğe atla

Olmadı İbrahim Uğur Altay! ***

Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın İbrahim Uğur Altay, bu ramazan ayında "Rahmet Akşamları" etkinliklerinin yapılmayacağını ve mahalle iftarlarının verilmeyeceğini açıkladı. Yapılmayacak olan bu iki etkinliğin Konya’mıza hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Bu kısa girizgâhtan sonra Başkanımızı biraz eleştirelim. Zira eleştiriyi çoktan hak etti:

Olmadı Sayın Başkan! Gelir gelmez eski köye yeni âdet getirdin. Seni Konya, bir şeyleri yasaklayasın diye mi getirdi? Bu mu olacaktı ramazanda icraatın? Kimin parasını kimden kıskanıyorsun? Orta yerdeki denizden herkes faydalansaydı olmaz mıydı? Bir de adın İbrahim. Biz sandık ki adına yaraşır bize Halilürrahman sofralarını kuracak, gelip geçen yiyecek. Öyle yiyecektik ki bağını sormayacaktık. Yemek firması da paraya para demeyecekti. İsminle bize Uğur getirecek dediğimiz siz, bu hevesimizi maalesef kursağımızda bıraktınız. Hasılı mahalle iftarlarını iptal etmenizi beğenmedim bir Konyalı olarak.

Bir diğer yasağınız yıllardır gelenek haline gelen "Rahmet Akşamları" etkinliklerini kaldırmanız. Bu yaptığınız da olmadı. Tam teravih vakti vatandaşın çoğu ibadetini yapmak için camilere akın ederken teravihe gitmeyenleri eğlendiren bu etkinliği iptal etmenizin hiç bir makul tarafı yok. Şimdi iftardan sonra çarşıya akın edecek diğer vatandaşlar bu gazap akşamlarından pardon "Rahmet Akşamlarından" mahrum kalınca nasıl vakit geçirecek? Ayrıca kaç sanatçının ekmeğine mani oldunuz, hiç düşündünüz mü? 

Yasağınız bunlarla sınırlı kalsa eh diyeceğim. Duydum ki alt geçitlere ekilip dikilen lale veya çiçeklere de son vermişsiniz. Buna ne demeli? Biz bundan sonra alt geçitlerden geçerken lale yerine beton mu izleyeceğiz? Maalesef yeşil düşmanı olacağını hiç hesaba katmadık. Keşke bununla kalsa, aynı zamanda siz tarihimizi yaşatmak istemiyorsunuz. Konya olarak tarihimizde az bir döneme adını vermiş, zevk ve sefaya önem vermiş Lale Devri, Konya’mızda günümüzde de yaşatılsa olmaz mıydı? Bu yaptığınızla kimlerin ekmeğiyle oynadığınızın farkında mısınız?

Bir diğer icraatınız lüks otellerdeki iftar programlarına katılmayıp çat kapı fakirin sofrasına misafir olacakmışsınız. Ah İbrahim Bey! Gördüğüm kadarıyla sizden başkanlığınız döneminde çok çekeceğiz. Ne yiyeceksin ne de yedireceksin. Çekecek çilemiz varmış desene! Biz kendimize yanalım. 

Madem bu seneki icraatınız yasaklama üzerine kurulu. Yasaklarınıza -yetkinizde mi bilmiyorum- sahurda davul çalmayı da ekleseydiniz olmaz mıydı? Oldu olacak elimizde bir bu gelenek kaldı. Onu da kaldırın gitsin.

Son söz: Başkanım! Yasakladığın icraatlara bugüne kadar hiç katılmayan biri olarak bu yasaklarınız ümit ederim bu yıl ile sınırlı değildir. Tüm yılları kapsar. Umarım sürçü lisan etmemiş ve meramımı anlatabilmişimdir. 



***11/05/2019 tarihinde Barbaros ULU adıyla Pusula Haber gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

  1. Başkanınızı bir Amasya'lı olarak ben de tebrik ediyorum. Helal olsun. Senin de dediğin gibi Ramazan da Ramazan'ı yaşayan insanlar camide. Diğerleri eğleneceklerse başka zaman mı yok? Ramazan dışında herhangi bir zamanda eğlenebilirler. En azından Ramazan etkinliği olmaz. İftar sofralarına gelince zaten oruçlu dışında herkes geliyor. Oruçlu utancından gelemiyor. Neresi iftar sofrası. Helal olsun o başkana benden tam not aldı. Birkez daha tebrik ediyorum.

    YanıtlaSil
  2. İnşallah bu yapılanlar her yıl olur hocam. Eleştirilere rağmen devam etti hep geçmişte. Belediyelere ve diğer kurumlarımıza bu uygulama örnek olur. Maalesef belediyelerimiz israfta yarışıyor.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde