Ana içeriğe atla

Ramazan Boyunca Ben Ramazan

*Elimden düşürmediğim telefonun saati yetmezmiş gibi koluma bir saat takacağım.
*İftara ne kadar kaldı diye durmadan bir telefona, bir kolumdaki saate bakacağım.
*İşimden arta kalan zamanımda vurup kafayı uyuyacağım. Uyuyabilecek miyim? Zor mu zor! Çünkü nasıl ki aç ayı oynamazsa karnım zil çalarken uyuyabilir miyim? Zor olsa da sağa-sola dönüp uyumaya çalışacağım. Uykumun gelmesi için akşama yiyeceğim yemekleri gözümün önüne getirmeye hatta hayali de olsa yemeye çalışacağım.
*Akşama yiyeceğim yemeği gözümün önüne getirmek için öncelikle eşime "İftarda ne var" diye sorup menüyü öğreneceğim. Sorduğumu bir daha soracağım. Eşim az önce sordun, söyledim dese de yine tekrar tekrar soracağım.
*Orucu tamamen uykuya tutturmasam da gündüz uyumaya çalışacağım.
*Biri iftara davet eder de ulaşamaz diye cep telefonumu hiç yanımdan ayırmayacağım. Gelen her bir teklifi tereddütsüz değerlendireceğim.
*Mümkün değil de kimseye, hiçbir şeye kızmayacağım.
*Zor olsa da kimse hakkında kötü düşünmeyeceğim.
* Az konuşmayı deneyeceğim. Bunun yerine konuşanlara kulak vereceğim.( Becerebilirsem ilk olacak)
*Ölmüş kardeşimin etini yememeye çalışacağım.
*Kendimi işime aşıma vereceğim.
*Kimseyi eleştirmeyeceğim.
*Çevreme pozitif enerji vermeye çalışacağım.
*Pide almaya oğlanı göndereceğim. (Belki de en zoru)
*İftar ve sahur programlarını hiç izlemeyeceğim. (Belki de en riayet edeceğim bu)
*Faydası olmayan gereksiz tartışmalardan uzak duracağım. Zaten konuşacak takadim olmaz.
*Oruç tutmayanları gördüğümde onlara kızmayacağım. İnşallah bir gün önemini kavrarlar ve oruçlarını tutarlar diye dua edeceğim.
*Herkesin oruç veya oruçlu göründüğü ortamlarda alenen yiyip içenlere buğzedeceğim. 
*Beklemekten usanıp vakit geçiremezsem park, bahçe vb. yerlere dolaşmaya çıkacağım.
*Park, bahçe, ev, okul nerede bir boş vakit bulsam, yalnız kalsam, açlığım bana fırsat verirse tüm dert, düşüncelerimi ve gözlemlerimi bana sabredecek olan sayfalara dökeceğim.
*Eve lazım olan alışverişi yapmamak ve markete gitmemek için kırk dereden su getireceğim.
*Elimden geldiği ve yapabildiğim kadar ibadetlerimi yerine getirmeye çalışacağım.

Bakalım oruç ramazan mı yaman yoksa ben  Ramazan mı? Bekleyip göreceğiz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde