Ortak noktaları çok, aynı zihniyete sahip insanlar,
aralarına bir kırgınlık girdi mi kolay kolay bir araya gelemiyorlar. Aralarında
kan davası mı var yoksa bir namus meselesi mi var? Bunlar da olmadığına göre
sorunu çözmek için bir araya gelmemelerinin sebebi ne olabilir?
Bu tip insanların iç hallerini bilme imkanımız yok ama
zannı galip ile aklıma geleni yazacağım burada. Bunları bir araya getirmeyen
kibir olsa gerek. Başka da aklıma bir şey gelmiyor. Kibir öyle bir şey ki
kişileri bir araya getirmez. Allah Teala ilk insan Adem'e yer verirken
beraberinde İblis'i de konu edinir. Gerçeği bilmesine rağmen İblis'i Adem'e
yaklaştırmayan İblis'teki kibirdir. Bu ahlaki zaafı basite almayalım. İnsanın
gözünü perdeler, feraset ve basiretini bağlar. Kişinin kendisiyle yüzleşmesinin
önüne geçer. Vicdanının sesine kulak verdirmez. Vicdanını rahatlatmak için
önüne bol bol mazeret, gerekçe, bahane koyar. Aslında bu vicdanı rahatlatmak
değil, egoyu tatmin etmektir: "Sen haklısın, o haksızdır. Asla taviz
verme. O, senin karşına tıpış tıpış gelecek. Çünkü o şu yanlışı yaptı. Sen
doğru yoldasın" dedirtir.
Kibir insanın başına büyük gaileler açan öyle bir beladır
ki insana kendisinde kibir olduğunu bile belli ettirmez. Çok sinsidir. Bazı
insanların kibri yüzünden, yürüyüşünden, hal ve hareketinden belli olurken
bazılarında kibir gizlidir. Tevazuunun içinde saklıdır. Kişi kibirli olduğunu,
kibrin kendisini esir aldığını bile bilemez. Kendisini tevazu sahibi sanır.
İnsanı yiyip bitiren, etrafıyla arasını açan, kişiye "benim ben"
dedirten, kişiye kendisi olmasını engelleyen kibrin tehlikesine Allah, sadece
Adem-İblis olayında değinmez. Diğer ayetlerde de büyüklenmeyin, kibirlenmeyin
der durur. Yine de insanoğlu bu ayetlerden kendisine bir pay çıkarmaz. Yeter ki
insanın içinde kökleşmiş olsun. Bazen sinirlenince bazen gerilince bazen
duygusallaşınca, bazen onuruna dokununca ortaya çıkar. Böylesi durumlarda insan
kibre kapıldığının farkına bile varamaz. Özellikle kendisini haklı gördüğü
anlarda bu kibir kendisini bir türlü bırakmaz.
Hasılı insan kırdığı, kırıldığı dostlarına adım atmak,
onlara zeytin dalı uzatmak istiyorsa ilk önce kibrini tetikleyen nefsini
ayaklar altına alması gerekiyor. Bunu yapamadığı takdirde kendisiyle
yüzleşemez, dostlarından özür dileyemez, gönül alamaz. Burnunun dikine gitmeye
devam eder. Halbuki savunduğunda haklı olsa bile "Aslında ben hatalıydım"
deyip adım atması kişiyi adam yapar. Adem de böyle yaparak kendisiyle yüzleşti,
ipten döndü, adam oldu. Kendisiyle yüzleşemeyen, burnundan kıl aldırmayan
bilerek veya bilmeyerek İblis'in yolunu takip eder.
Allah hatasıyla yüzleşen, yüzleşirken suçu başkasına
atmayan ve derinden bir özür dileyen, özür dilerken nefsini ve kibrini ayaklar
altına alan, bunun karşılığında affedilip peygamber olan Adem'in yolundan
gidenlere selam olsun!
* 24/05/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
* 24/05/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Kibrin ayaklar altına alınıp zeytin dalı uzatılması amenna. Elbette yapılmalı. Ama ben kibirden dolayı olduğunu düşünmüyorum. Hepside mütevazi kibar insanlar. Daha öncede defaaten söyledim. Etraflarındaki insanların işgüzarlığı ve kışkırtmasıdır. Bunların tek hatası bunun farkında değiller. Vakit geç olmadan farkına vardılar da her şey düzelir inşallah. Allah etrafındakileri göstermeyi nasip eylesin. Yaptıkları benim yolum daha dahadoğru yoldur. Karşı tarafınki ile vakit kaybetmeyelim. Mesele sadece bu olsa gerek.
YanıtlaSilBilemiyorum hocam. Her iki taraf da kışkırtmalara prim vermemeli.(Şayet tek durum bu ise) niye başkalarının dolduruşuna geliyorlar? İç hallerini bilmem. Mütevazı olmaya mütevaziler. Bir araya gelip gönül almamalarını anlayamıyorum. Kibir yoksa menfaat paylaşımı olabilir. Bu olayda mütevazılığın gerisinde kibir vardır derken çoğu zaman iki dost küsünce orta yerde bir şey olmadığı halde bir araya gelmemesini kibre bağlıyorum. Çünkü bu durumdaki kişilerin en zoruna giden özür dilemektir. Doğrusunu Allah bilir.
YanıtlaSil